Mesajı Okuyun
Old 27-11-2006, 23:44   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın Av.Mesutkaya,

Dava ticari ilişkiden doğduğundan tüketici mahkemesinde değil ticaret mahkemesinde görülecektir.Hmuk m.9-10 ve 21'e göre yetkide seçimlik hakka sahipsiniz.
Öncelikle delil tespiti yaptırmanız lehinize olur.Ticari satışlarda ayıbın ihbar süresi gizli ayıp dahi olsa en çok 6 (TTK m.25)aydır. Bunun istisnası satıcının daha uzun bir süre kefalet etmesi halidir ki bu da garanti süresi kadardır.Olayda garanti verilmiş olduğundan zamanaşımı defini bertaraf edebileceksiniz.
Davalılar, satıcı ve/veya yapımcı dır.Davada BK 202 deki seçimlik haklarınızı talep edebilirsiniz.


Alıntı:
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1981/3939
K. 1981/4762
T. 12.11.1981
• SATILANDA AYIP ( Ticari Satışlarda Zamanaşımı )
• ZAMANAŞIMI ( Ticari Satışlarda Satılanın Ayıplı Olmasından Kaynaklanan Davalar )
• SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ ( Esasa Cevap Dilekçesinden Sonra İleri Sürülen Zamanaşımı Savunmasına Karşı Çıkılmaması )
• ZAMANAŞIMI SAVUNMASI ( Esasa Cevap Dilekçesiyle İleri Sürülmesi )
• TİCARİ SATIMDA AYIPLI MALI DAVADA ZAMANAŞIMI
• ZAMANAŞIMI BAŞLANGICI ( Ticari Satımda Malın Ayıplı Olmasını Dava )
• SATILANIN ALICIYA TESLİMİ ( Ticari Satımda Malın Ayıplı Olmasını Dava Süresinin Başlangıcı )
• AYIPLI MAL SATIMI ( Dava Açmakta Zamanaşımı )
818/m.207
6762/m.25
ÖZET : Satıcı tarafından daha uzun bir süre için kefalet edilmemişse, satılandaki bozukluğa dayalı her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra meydana çıksa bile, teslimden başlayarak bir yıllık zamanaşımına bağlıdır. Tacirler arasındaki ticari alım-satımda ise bu süre 6 aydır.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı ( Ankara Dördüncü Asliye Ticaret Mahkemesi )nce verilen 10.4.1981 tarih ve 6/83 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalılar avukatlarınca istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalı Osman'dan satın alınan ve davalı anonim şirketin baş bayii, davalı fabrikanın ise üreticisi olduğu filitrenin imalat hatası sonucu, vekil edenine ait dozerin motor ve eklentilerinde 888.345 liralık hasar ve zarara uğranıldığını bildirerek bunun tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yargılamada ise fabrika sahibi Feridun'a husumet yöneltmiştir.

Davalı anonim şirket ve B... Komandit Şirketi vekili, dava konusu filitrenin vekiledeni şirketlere ait fabriklarda üretilmediği gibi, davacıya satış da yapılmadığına dayanarak tesbit raporunun yetersiz olduğunu, gizli ayıbın yasal süresinde duyurulmadığını, BK. m. 207 ve TTK.nun 25/4. maddesinde öngörülen 6 aylık dava açma süresinin geçtiğini, zamanaşımı ya da hak düşürücü süre yönünden davanın reddi gerektiğini, ayrıca istenen zararın yüksek olduğunu, bozuk filitrenin, diğer davalıdan alınan filitre olduğunun kanıtlanması gerektiğini, fabrikaya husumet yöneltilemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.

Davalı Osman vekili yargılamada, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını ayıba dayalı dava için öngörülen yasal 6 aylık sürenin geçtiğini, ayıplı malın bilerek kullanıldığının belirlendiği gerekçesiyle davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, uzman bilirkişilerce zararın, imalat hatası ile % 10 oranındaki davacı işçilerinin kusurundan doğduğu BK.nun 194/son ve 205. maddeleri uyarınca ve satıcı sıfatları nedeniyle davalı Osman ve anonim şirketin zarardan sorumlu olmaları gerektiği, gizli ayıp nedeniyle TTK.nun 25/3. maddesindeki 8 günlük, kontrol ve ayıp ihbarı yükümünün bulunmadığı, maliki Feridun tarafından 1.1.1976 da kiraya verildiği anlaşılan ve tüzel kişiliği olmayan fabrika ve sahibi hakkındaki davanın husumet yönünden reddi gerektiği, karşılık kusurun gözetildiği gerekçesiyle, fabrika hakkındaki davanın reddine ve 734.710,50 liranın davalı Osman ve davalı A.Ş.'den tahsiline karar verilmiştir.

Hüküm, davalı Osman ve davalı A.Ş. vekilince temyiz edilmiştir.

1 - Davalı satıcı Osman vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde:

BK.nun 207/f.1. maddesi hükmü uyarınca; satıcı tarafından daha uzun bir süre için kefalet edilmemişse; satılandaki bozukluğa ( ayıba ) dayalı her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra meydana çıksa bile, satılanın tesliminden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresine tabiidir. TTK.nun 25/4. maddesi hükmüyle ise; tacirler arasındaki ticari satımlarda söz konusu süre 6 ay olarak belirlenmiştir. Yanlar arasındaki satımın, ticari satım niteliği taşıdığı kuşkusuzdur. Davacı alıcı, davalı satıcı tarafından aldatıldığını ve oyalandığını ileri sürmediğine göre, BK.nun anılan maddesinin son fıkrası hükmünün uygulanması da düşünülemez. Bu durumda, olayımızda 6 aylık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekecektir.

Sözü edilen zamanaşımı süresi, satılanın alıcıya teslim edildiği andan itibaren yürümeğe başlar. Satılandaki bozukluğun niteliği ile daha önce ya da sonra saptanmış olmasının, süre başlangıcı yönünden önemi yoktur. Eş anlatımla, satılandaki bozukluk ( ayıp ) gizli nitelikli olsa ve bu gizli bozukluk teslimden çok sonra ortaya çıksa bile; zamanaşımı süresi yine, "satılanın alıcıya teslim edildiği andan itibaren yürümeğe başlıyacaktır." Bu nedenle, ticari satımda, satılanın teslimini izleyen 6 aylık süreden sonra saptanan bir bozukluktan dolayı, ayıba dayalı davalar açılamaz. Yargıtay'ın kökleşen inançları bu doğrultuda olduğu gibi; bilimsel öğretideki baskın görüş de aynı yöndedir ( Prof. Dr. Haluk Tandoğan - Borçlar Hukuku - Özel Borç Münasebetleri - C. 1. - Ankara 1969 - sh. 133; Prof. Dr. Kenan Tunçomağ, Türk Borçlar Hukuku - Özel Borç ilişkileri - C. 2. - İstanbul 1977 - Sh. 188 vd.; Prof. Dr. Feyzi Feyzioğlu - Borçlar Hukuku - Özel Borç İlişkileri - C. 1 - İstanbul 1978 - sh. 296, 297 ).

Dava konusu filitrenin 11.8.1976 günlü fatura uyarınca, satıcı Osman tarafından, davacı şirkete aynı gün teslim edildiği konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Satılandaki bozukluğa dayalı temyiz konusu davanın açıldığı tarih ise 21.12.1977 ve yasal 6 aylık zamanaşımı süresinden çok sonradır, yasal ilk itirazlardan olmayan ve def'i niteliğinde bulunan zamanaşımı savunması, esasa yanıt süresinden sonra ve 11.12.1978 gününde yapılmıştır. Ne var ki, davacı vekilinin yargılama sonuna değin, süre açısından herhangi bir karşı koyması da olmamıştır. Bu nedenle, yerleşmiş nitelik kazanmış durumdaki Yargıtay İnançlarından da kabul edildiği gibi; karşı çıkmama uyarınca, savunmanın genişletilmesinden de söz edilemez.

Tüm bu nedenler gözetilerek, satıcı davalı Osman vekilinin zamanaşımı def'inin kabulüyle, adı geçen davalı hakkındaki davanın bu yönden reddi gerekirken, bozukluğa dayalı zararın giderimine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

2 - Davalı B... A.Ş. vekilinin temyizine gelince:

Dava dilekçesinde de kabul edildiği gibi, davalı B... A.Ş. ile davacı şirket arasında bağıtlanmış herhangi bir satım sözleşmesi yoktur. Davamızda satıcı sıfatı bulunan diğer davalı Osman'a filitreleri üreten firmanın baş bayii olarak 12.7.1976 günlü faturayla satış yapması; adı geçen davalının, BK.nun 194 ve onu izleyen maddeleri hükümleri uyarınca ve Osman tarafından teslim edilen, satılandaki bozukluğa karşı sorumlu olmasını gerektirmez. Bozuk malı davacı şirkete satmadığına göre, davalı B... A.Ş.nin olayımızda satıcı olarak kabulü olanağı yoktur. Dava dilekçesindeki kabul, sunulan faturalar ve üretici firmanın belirlenmesine yönelik soruşturma nedeniyle verilen yanıtlarla, sunulan belgelere göre, de, davalı B... A.Ş.'nin yapımcı ( imalatcı ) sıfatı da bulunmamaktadır.

Böylece, ne satıcı, ne de yapımcı sıfatı bulunmayan davalı B... A.Ş.'ne sorumluluk ve husumet yöneltilemeyeceği gözetilerek, anılan davalı şirket hakkındaki davanın bu yönden reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması da yerinde değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Osman ve B... A.Ş. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün adı geçen davalılar yararına BOZULMASINA, davalı şirket vekili geldiğinden 5.000 lira duruşma vekillik ücretinin davacı şirketten alınarak davalı B... A.Ş.ne verilmesine ve ödedikleri temyiz peşin harçlarının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine 12.11.1981 tarihinde oybirliği ile karar verildi.