Mesajı Okuyun
Old 12-01-2012, 13:06   #98
Av.Hamdi Özkaya

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan janveljan
Değerli meslektaşım ,manevi tazminat alacağınızı 107 de düzenlenen belirsiz alacak davasıyla değil 105 de düzenlenen eda davası (belirli alacak davası) yoluyla dava ederseniz netice-i talebinizde talep ettiğiniz manevi tazminat alacağını tam ve kesin olarak belirtmek zorundasınız.BK. 47 yada HMK 26 bu zorunluluğu kaldırmaz.

TL bazında takdir edilecek manevi tazminatı talep ediyorum şeklinde bir talep yöntemi HMK da 105 'e uygun olmadığı gibi hiç bir dava çeşidinde de mümkün değildir.

saygılar,
Sayın meslektaşım,
HMK nın ne 26. ne de 105. maddesinde talebin MİKTAR veya DEĞER olarak belirtilmesini zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır. 26.maddede "talep sonucu" 105.maddede ise "bir şeyi vermeye" ifadeleri vardır. Miktar belirtme zorunluluğu sadece belirsiz alacak davasını düzenleyen 107.maddedeki "asgari bir miktar" ifadesiyle yer bulmaktadır. Dolayısıyla "Manevi tazminat talep ediyorum" ifadesi net ve anlaşılabilir bir talep sonucudur.

Talepte miktar belirtme zorunluluğu HMK'dan değil Harçlar Kanunun 16.maddesinden kaynaklanmaktadır. Bir de eski yasa HUMK.'da görevli mahkemenin beliirlenmesi 1. ve 2.maddeden dolayı zımni olarak talebin parasal değerinin belirtilmesinin zorunlu olduğu sonucu çıkarılabilir. Ancak HMK 2.madde ile ile parasal miktar yönünden görev belirlenmesine son verildiğinden bu yönden bir sorun kalmamıştır. Dolayısıyla yegane madde Harçlar Kanununun 16.maddesidir. Bu maddenin 3.fıkarasının açık metni şöyledir :

"...Değer tâyini mümkün olan hallerde dâva dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse dâvacıya tespit ettirilir. Tespitten kaçınma halinde, dâva dilekçesi muameleye konmaz."

Burada anahtar, "değer tayini mümkün olan hallerde" ifadesidir. Manevi tazminatın, özellikle BK.47.maddede düzenlenen haliyle, tamamen hakimin takdir ve insiyatifinde olan, talep yönüyle davacının tamamen pasif durumda olduğu bir kurum olmakla, değer tayini mümkün olmayan bir halinin olduğunu söylemek hiç de zorlama bir yorum olmasa gerek diye düşünüyorum. Yargıtay'ın bugüne kadar devletin her şeyden baştan harç vs.alma refleksinin bir sonucu olarak yaptığı dar yorumla hemen hemen her talebe miktar zorunluğunu doğuran içtihatları olmakla birlikte, özellikle bu harcın esasen davalının ödemesi gereken bir harç olması sebebiyle gerek Anayasa Mahkemesinin bakiye harç için verdiği karar ve gerekse buna yönelik yapılan yeni yasal düzenlemeden sonra HMK'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte münhasıran BK.47. maddede düzenlenen ölüm veya cismanı zarara yönelik manevi tazminatlarda Yargıtay'ın daha özgürlükçü ve hak arama özgürlüğü azami kullanılmasının önünü açacak yorum yapacağını düşünmekteyim.

Bir de konunun biz avukatları ilgilendiren Asgari Ücret Tarifesindeki düzenleme yönünden bir sıkıntısı olmakla birlikte, yasa hükmü olmayan tarifede bir düzenleme yapılarak bu sıkıntının giderilebileceğini düşünmekteyim.

Saygılarımla.....