Mesajı Okuyun
Old 18-01-2013, 16:06   #5
Av. F.G. Erman

 
Varsayılan

Sn. Avukat Hakan Eren'in belirttiği gibi burada tasarrufun iptali davası açmanızda fayda var. Halen tasarrufun iptali davalarını inceleyen Yargıtay 17.Hukuk Dairesi'nin icra dosyasının iptalinin iptal davasına konu edilebileceğine dair çok sayıda kararları mevcuttur.

Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var ki burada iptal davası yerine eski B.K-20 (yeni kanun md.27)uyarınca muvazaa nedeniyle butlanı talep eder şekilde iptal davası da açabilirsiniz. Şayet tasarrufun iptali davası için gerekli şartlar oluşmamışsa (aciz vesikası vb. gibi)

Örnek olması açısından aşağıda iki tane örnek Yargıtay kararı gönderiyorum.

Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2006/12753 E. – 2007/13696 K. sayılı ve 08.11.2007 tarihli kararı:

« Mahkemece, <...davacının, icra takip dosyasında taraf olmadığı, takibe konu alacak borç ilişkisinin davalı Bülent Kurtuluş ile dava dışı Bahri Genç arasında olduğu, yapılan takibin yasal prosedüre uygun olarak gerçekleştiği ve kesinleştiği satış aşamasına kadar getirildiği yapılan işlemlerde herhangi bir yasaya aykırılık durumunun olmadığı, kaldı ki davacının da icra takibinde taraf olmaması nedeni ile böyle bir dava açma yetki ve sıfatının da bulunmadığı ayrıca hukuki bir menfaatinin de olmadığı...> belirtilerek <davanın reddine> karar verilmiştir.

Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Karar: Dava, muvazaa hukuksal nedenine dayalıdır. Bu yön, mahkemenin de kabulündedir. Kural olarak, hakları zarara uğratılan üçüncü kişiler, muvazaalı işlemin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü tarafların muvazaalı işlemi; üçüncü kişiler yönünden haksız eylem niteliğindedir. Şu durumda, davacının taraf sıfatı bulunmakta olup, işin esasının incelenmesi gerekir. Ancak üçüncü kişinin zarar gördüğünün benimsenebilmesi için, onun muvazaalı muamelede bulunandan bir alacağının olması ve bu alacağının ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlemin yapılması gerekir. »

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 2002/6-618 E. ve 2002/659 sayılı kararı :

« …Muvazaa; Bir sözleşmenin taraflarının, üçüncü kişilerden gerçek durumu gizleyerek, onları aldatmak maksadıyla, gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında geçerli olmayan bir hususta anlaşmalarıdır. Nispi (mevsuf) muvazaa görünüşteki işlem tarafların gerçek iradesine uygun bu¬lunmadığından, her koşulda geçersizdir. Gizli işlem ise yasanın o işlem için öngördüğü şekil şartına ayrıca bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için aradığı genel geçerlilik şartlarına uygun bulunduğu takdirde geçerli olabilecektir. Somut olayda davacının iddiası sözleşmenin niteliğinde muvazaa bulunduğu (gerçekte satış sözleşmesi yapıldığı halde trampa şeklide gösterildiği) yolundadır.

Görünüşteki hukuki işlemin muvazaa nedeniyle geçersiz bulunduğu iddiası hukuken korunması gereken bir hakkı bulunan üçüncü kişiler tarafın¬dan da ileri sürülebilir. Çünkü muvazaa hukuki işlem ile üçüncü kişinin za¬rara uğratılması, ona karşı işlenmiş bir haksız fiil niteliğindedir. Görünür¬deki işlemin geçerliliği ve ispatı bir şekle bağlı bulunsa bile, üçüncü kişiler muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delille ispat edebilirler. Esasen, üçüncü kişiye tarafı olmadığı bir sözleşmedeki muvazaa olgusunun yazılı delil ile kanıtlama yükümü getirilmesine hukuken olanak yoktur. »