Mesajı Okuyun
Old 09-11-2009, 09:05   #10
serdarserdar

 
Varsayılan

İyi günler Karayoz, Ben bu konuyu forumda sorduktan sonra iyice inceledim ve önümden benzer birçok dava geçti.

"İki çekin ödenmesi durumunda çeklerin iade edileceği" ifadesi tecdit iradesini gösterir.Artık çeklere ilişkin borç kalmamıştır ve kalan 8 adet bonoya ilişkin borç devam etmektedir.Yani çeki kullanamazsınız.
Aşağıdaki yargıtay kararları da "asıl senedin iadesinin kararlaştırılmasının" tecdit iradesini göstereceğine ilişkindir.


T.C.
YARGITAY
12.Hukuk Dairesi

Esas:2007/553
Karar:2007/2856
Karar Tarihi:20,02,2007


ÖZET: Yenileme (tecdit) ile yenilenen borç ilişkisi değil, bu ilişkiden doğmuş borç veya borçlardır. Objektif yani konuda değişiklik ya da sübjektif yani taraflarda değişiklik olarak da kendini gösterebilir. Yenilemede borç ilişkisi eski olmakla birlikte doğan yeni borç söz konusudur. Mahkemece hükme esas alınan taahhütname başlığını taşıyan belge borcun yenilendiği anlamını taşımamaktadır. O halde, işin esasının incelenmesi gerekir.

(818 S. K. m. 114, 116)

Dava: Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 114. maddesinde aynen; <Borcun tecdidi akitten vazıh surette anlaşılmak lazımdır.

Hususiyle mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunmak veya yeni bir alacak senedi veya yeni bir kefaletname imza etmek, tecdidi tazammun etmez. Bununla beraber, bu hükmün aksine dair akdolunan mukaveleler muteberdir>

Hükmü yer almaktadır. HGK’ nun 30.03.2005 tarih 2005/188 E., 2005/204 K. sayılı kararında açıklandığı üzere;

En basit anlamıyla yenileme (tecdit); Yeni bir borcun ihdası suretiyle eski bir borcun ıskatıdır. Alacaklının kendisine yapılması lazım gelen bir eda yerine borçluya karşı yeni bir alacak elde etmesi; borçlunun da edayı yerine getirmeksizin alacaklıya karşı yeni bir borç taahhüt etmek suretiyle borcundan kurtulmasıdır. Alacağın eskisi yerine kaim olmasıdır. Tecditte borçlu kendisi borçlu kalır; ancak borcu eski borç ilişkisine değil, yenisine taalluk eder. Yeni alacağın eskisi yerine kaim olması önemli iki sonuç doğurur. Birisi, eski alacağı sakatlayan fesat sebeplerinin ve işbu alacağa karşı ileri sürülebilen def'ilerin yeni alacağa tesir etmemesi, diğeri de eski alacağa ilişkin teminatların eski alacakla birlikte sakıt olmasıdır. BK'nın 114/II. maddesinde (İBK 116/II) yer alan karineye göre, bir tecdit iddiasında olan kimse tarafların bu husustaki anlaşmasını (animus novandi=Tecdit kastı) ispat ile mükelleftir. Kural olarak açık bir anlaşma olmaksızın salt yeni bir senet düzenlenmesi tecdit anlamına gelmemektedir. Ancak, alacaklının eski senedi iadesi veya iade iradesini ortaya koyması veyahut da eski borç için ödeme makbuzu düzenlemesi, zımni tecdidi gösterir. Yenilemenin (tecididin) varlığını kabul için; yeni bir alacak olmalı ve yenilemenin ıskat etmesi lazım gelen eski bir alacak da mevcut olmalıdır. Tecdit daima, aslında, akdin taraflarını teşkil eden kimseler arasında yapılmaz. Alacaklı ya da borçlunun değişmesi olanaklıdır. Her iki halde de tecdit alacağın temliki ve borcun naklinden ayrılır. Zira, <eski alacak sükut etmiş, yerine başka bir borçluya karşı veya diğer bir alacaklı lehine bulunan ve çoğunlukla mücerret olan yeni bir alacak kaim olmuştur> şeklinde açıklanmaktadır (Andreas Von Tuhrlar Hukuku 1-2 Cevat Edege çevirisi Ankara, 1983 sh. 653-660).

Kısacası yenileme (tecdit) ile yenilenen borç ilişkisi değil, bu ilişkiden doğmuş borç veya borçlardır. Objektif yani konuda değişiklik ya da sübjektif yani taraflarda değişiklik olarak da kendini gösterebilir. Yenilemede borç ilişkisi eski olmakla birlikte doğan yeni borç söz konusudur (Prof. Dr. Kenan Tunçomağ, Türk Borçlar Hukuku, Cilt i Genel Hükümler, İstanbul, 1976, sh.1 183 vd).

Mahkemece hükme esas alınan taahhütname başlığını taşıyan belge yukarıda açıklanan Hukuk Genel Kurulu kararı karşısında borcun yenilendiği anlamını taşımamaktadır. O halde, işin esasının incelenmesi gerekirken takibin iptali yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.

Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 20.02.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)



T.C.
YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas:2001/5089
Karar:2002/1341
Karar Tarihi:04,03,2002

ÖZET : Tarafların evvelce mevcut borcu sona erdirip yeni bir borç meydana getirme konusunda anlaşılmış olmaları halinde, tecditten söz edilebilir. Tarafların mevcut borcun yeni borçla sona erdirme hususundaki iradeleri sözleşmeden açıkça anlaşılmalıdır
Somut olayda mevcut borçla ilgili olarak üçüncü şahsa ait çekler verilirken, önceki senet ve çeklerin alacaklı M. U.'un elinde bırakılması tarafların yenileme iradesi ile hareket etmediklerini göstermektedir. Mahkemece, bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde davanın kabulünde isabet görülmemiştir.

(818 S. K. m. 114) (2004 S. K. m. 72)

Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, icra takibine konu 30.6.2000 tarihli 2.000.000.000.- TL. ve 31.5.2000 tarihli 1.000.000.000.- TL. miktarlı çeklerin hamiline yazılı olarak keşide edildiği bu çeklerin ilk ciranta olan A. T. tarafından davalıya ciro yoluyla teslim edildiğini, çeklerin hatır çeki olması nedeniyle karşılıklarının ödenmediğini, A. T. ile M. U.'un aralarındaki borç-alacak ilişkisini yenilemek amacıyla anlaşma yaptıklarını, aslında müvekkili tarafından düzenlenen çekler hatır çeki olduğundan, dava dışı A. T.'ın bu çekler yerine M. U.'a başka çekler verdiğini ve bu nedenle takip konusu çeklerin karşılıksız kaldığını iddia ederek, takip dayanağı çeklerle ilgi olarak borçlu olmadıklarının tespitine, çeklerin iadesine ve % 40 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, vadeli olarak keşide edilen çeklerin karşılığının çıkmaması nedeniyle protokol hükümlerini yok sayarak seçim haklarını kullandıklarını, davacıya ait çekleri takibe koyduklarını, hatır çekinin söz konusu olmadığını, borcun zamanında ödenmediğini beyan ederek, davanın reddini ve % 40 tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.

Mahkemece davalının, dava dışı ciranta A. T. ile sözleşme yaparak borcun yenilenmesi hususunda anlaştıkları BK.nun 114. maddesine göre, tecdit sözleşmesinin geçerli olduğu, takip konusu çeklerin yenilenmek suretiyle bedelsiz kaldıkları, davalının icra takibinde kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle, davacının icra takip dosyasındaki çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitine ve davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine mahal olmadığına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Tarafların evvelce mevcut borcu sona erdirip yeni bir borç meydana getirme konusunda anlaşılmış olmaları halinde, tecditten söz edilebilir. Tarafların mevcut borcun yeni borçla sona erdirme hususundaki iradeleri sözleşmeden açıkça anlaşılmalıdır (BK.114/1)

Somut olayda mevcut borçla ilgili olarak üçüncü şahsa ait çekler verilirken, önceki senet ve çeklerin alacaklı M. U.'un elinde bırakılması tarafların yenileme iradesi ile hareket etmediklerini göstermektedir. Mahkemece, bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde davanın kabulünde isabet görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 4.3.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.