Mesajı Okuyun
Old 19-09-2012, 11:01   #8
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan OzgeS
http://www.hukukum.com/6474.html linkinde çok yen tarihli bir karadan bahsediyor ancak karar künyesi eksik. İsanbulda çalışan meslektaşlarımız Bakırköy 7. Aile Mahkemesi'nden bu dosya numarası alırsa Yargıtay Kararının metnine ulaşabilriz diye düşünüyorum.
T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/8569
Karar: 2010/12616
Karar Tarihi: 12.07.2010

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Karar: Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dava dilekçesinde; tarafların on yıldır evli oldukları, davalı kocanın müşterek çocuğun ölümü sonrasında dışa dönük hayat yaşamaya başladığı ve boşanma davası açtığı davanın retle sonuçlanmasına rağmen ayrı yaşamın devam ettiği ileri sürülerek, işi ve geliri bulunmayan davacı lehine tedbir nafakasına hükmedilmesi istenilmiştir.
Mahkemece; davacının tekstil işinde aylık 680 TL maaşla çalıştığı, davalının ise polis memuru olup başkaca geliri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
TMK.'nun 186/3. maddesinde; eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar, hükmü yer almıştır.
Aynı Yasa’nın 197. maddesinde de; ayrı yaşamada haklı olan eşin diğer eşten tedbir nafakası isteyebileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda; davacı (kadın) ayrı yaşama hakkına dayalı olarak tedbir nafakası istemektedir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği, davalı (koca), birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Zira evlilik birliğinin korunması ve devamını sağlamak için eşlerin asgari ölçüde uyması gereken bazı yükümlülükler ve karşılamaları gerekli bazı ortak giderler mevcuttur. Bu giderlere örnek olarak, kira parası, yakıt parası, elektrik, telefon ve su parası gibi giderler gösterilebilir. Giderlere katılmada ise ölçü eşlerin <güçleri> esas alınmalıdır. Davacı (kadın)nın geliri bulunması, emekli olması, gelirlerinin davalıyla denk olması, hatta davalının gelirinden daha fazla olsa bile, davalı (koca)yı ortak giderlere katılma yükümlüğünden büsbütün kurtarmaz, bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Keza, davacı (kadın)nın belirli ve sürekli bir gelirinin olması, ona, tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir.
Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Somut olayda; davalının açtığı boşanma davasının reddedildiği, davadan sonra tarafların bir araya gelmedikleri, davalının birlikte yaşamı yeniden tesis etmek için herhangi bir girişiminin olmadığı, dolayısıyla davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu anlaşılmaktadır.
O halde; yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek hakkaniyete uygun bir miktarda nafakaya hükmetmek gerekirken, istemin tümden reddi doğru olmayıp, bozma nedenidir.
Kabule göre de; nafaka davalarının kısmen reddi halinde vekalet ücretine hükmedilemez. Ancak, tümden reddi halinde vekalet ücreti verilmelidir (Av. As. Üc. Tr. md. 9). Davanın tümden reddedildiği gözetilerek kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.07.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.