Mesajı Okuyun
Old 03-02-2007, 10:34   #19
Hekimbaşı

 
Varsayılan Hem topluma, hem insana hakaret

Sevgili arkadaşlar,

Öfkelenmeksizin üzerinde konuşmakta güçlük çektiğim için, konuşmaktan kaçındığım bu konudaki düşüncemi bir kereliğine açıklamakta sakınca görmüyorum. Tartışmayı hararetlendirmek, kapsamını derinleştirmek veya genişletmek niyetinde değilim; baştan belirteyim.

Önce basit bir adalet kuralını hatırlatmak isterim. İki insan arasındaki ilişkileri düzenleyen hiçbir hak, tek taraflı ihdas edilemez. Bu hem ulvi, hem felsefi, hem sosyal hayat, hem de insaniyet açısından böyledir.

O halde; hekime eş bir hak tanımaksızın hastaya böylesi bir hak tanımaya kalkışmak neyin nesidir?

Hekim; hastasını ırk, dil, din, cinsiyet, yaş, sosyal statü, ruhsal dengesizlik ve sair hiçbir nedenle reddetme, ayırdetme veya farklı muamele etme özgürlüğüne sahip değildir. MÖ bilmem kaç yüzyıl öncesinden beri. Hasta sizi bıçaklamış, siz de onu silahla vurmuş olsanız bile, ona müdahale ederek yaşatmak zorundasınızdır. Buna ilişkin davaları kendi literatürünüzde bulmakta güçlük çekmezsiniz, isterseniz araştırın. Ayrıca, savaş koşullarında geçerli olan uluslararası sözleşmelerde de bu açıkça belirtilmektedir.

Hatta daha da öteye giderek, bunlardan herhangi birini yaptığına dair duyum alınırsa, en şiddetli biçimde cezalandırılması istenir.

Bu durumda, hastanın da hekimi aynı gerekçelerle reddedememesi, ayırdedememesi, farklı muamele etmemesi gerektiği ortadadır.

Bu, hastanın hekimi veya kendisine hizmet verecek kişileri seçme özgürlüğünden yoksun kalacağı anlamını taşımaz. Dikkat ediniz, haktan önce özgürlük dedim. Evet; seçme özgürlüğü bir haktır; ancak başkalarının haklarına tecavüz etmediği sürece ve toplum düzenini bozmayacak biçimde kullanılabilir.

Bu nerden çıktı? Değil hasta, herhangi bir bireyin, hatta devlet kurumlarının; bireyleri din, dil, ırk, cinsiyet, yaş nedeniyle ayırdetmesine veya farklı muamele etmesine anayasanın başlangıç bölümünde dur denmiştir. Yani, hasta hakları diye bir düzenleme yapılacaksa, bu ilkeyi gözetmek zorundadır.

Kısacası, hastaların hekim seçme özgürlüklerini kullanırken cinsiyet ayrımı yapmaları; anayasa ve uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı olmakla kalmayıp, günümüz toplumlarının eriştiği felsefi olgunluk düzeyine de yakışmamaktadır.

Peki nasıl kullanılacak o zaman? diye sorabilirsiniz. Çok basit. Tek bankosu olan bir bankaya gittiğinizi varsayalım. Orada kim çalışıyorsa, işinizi onunla görmek zorundasınızdır. Bu görevliyi değiştirin diyemezsiniz. Kötü davranırsa, şikayet edebilirsiniz. Belki başka birisini görevlendirirler, belki görevlendiremezler. Eğer tatmin olmazsanız, şubeyi, daha da tatmin olmazsanız bankayı dava edebilirsiniz. Ama o görevli olmasın, şu olsun diyemezsiniz. Veya, böyle bir isteği yerine getirmediği gerekçesi ile bankayı dava edemezsiniz. Ederseniz; bankayı değil, cinsiyet ayrımcılığı yaptığınız için sizi hapse atmaları gerekir.

Bankada 5 banko olsun ve hepsi boş olsun. İstediğiniz bankoyu seçebilirsiniz. Bu sırada isterseniz, kimse bilmeden, farkına varmadan, hangi cinsiyetten görevliyi istiyorsanız, onu da seçmiş olursunuz. Buna denecek birşey yoktur.

Diyelim her yere konan sıralama makinelerini kullanmak zorunda kaldınız. Bankolar boş olsa da, makine size hangi bankoyu uygun bulduysa, ona gitmek zorundasınızdır. Bunun da değiştirilmesini isteyemezsiniz, çünkü bankolar size aynı görünmekle birlikte, aslında belli bir düzene uymaktadırlar ve farklıdırlar. Belki de fark, sadece görevlilerin baktıkları müşteri sayısını izleyip görevlilerin çalışmalarını eşitlemekten ibarettir. Olsun, yine de değiştirilmesini isteyemezsiniz; çünkü o düzen birşeyleri gözetmektedir. Sizin keyfiniz olacak diye çalışanların daha önde gelen haklarının gözetilmesinden vazgeçilmesini isteyebilir misiniz?

Demek ki, bu özgürlük; ancak din, dil, ırk, cinsiyet ayrımına dayandığı izlenimi yaratmadığı durum ve biçimde, ve hizmetin sunulma düzenine zarar vermediği yere kadar kullanılmak zorundadır.

Bu koşullar altında, 'Ben erkek / kadın doktor isterim' diyenin isteğini yerine getirmek değil, cezalandırmanız gerekir.

O halde, neden böyle mesnetsiz bir tartışma çıktığını merak ediyor musunuz? Olayın nasıl geliştiğini özetleyeyim:

1. Sağlık hizmetleri paraya tahvil edildi
2. Hasta = müşteri, sağlık hizmeti = ürün haline geldi
3. Tüketiciyi koruma yasalarında müşterilere tanınan hakların benzerlerinin hastalara tanınması gündeme geldi
4. Hizmeti verecek kişiyi seçme özgürlüğü bir hak olarak
tanımlandı
5. Bu hakkın sınırları kavram kargaşasına yol açmak için bir fırsat olarak değerlendirilerek bağnazlığa yasal temel yaratılmak istendi

Bu gelişim, ABD ndeki sağlık sistemi ve ticaret hukuku sonucu ortaya çıktı. İlk 4 aşamayı oradan ithal ettik yani. Bununla övünenlere rastlamanız mümkün. 5 inci aşama ise bize özgü. Övünen var mıdır, bilemiyorum.

ABD nde bu konudaki uygulamaya ilişkin bir örnek çok yakın
zamanda TV da gösterildi. CNBC-E kanalında Cts leri oynayan ER (Acil Servis) isimli bir dizi var. Her vardiyada 4 hekim çalışıyor. Yaralı bir hasta, çekik gözlü bir kadın doktoru reddediyor. Hemen yanda bulunan erkek doktor hastaya nedenini soruyor. Hasta kadın değil, erkek doktorun bakmasını istediğini, ona kendisinin bakmasını beklediğini söyleyince şöyle bir cevap veriyor: Hayır, sana o doktor bakacak; istemiyorsan gidebilirsin.
Hasta; hakları olduğundan, oranın devlet hastanesi olduğundan, kendisinin boşta olduğundan, onu dava edeceğinden, ondan bundan söz ediyor, ama nafile. Kendisine verilen cevap; git dava aç oluyor. ABD nde bir hekimin dava edilmesi hemen daima hekimin en azından para cezası almasıyla sonuçlanıyor olmakla birlikte, hekimin kararından geri adım atmıyor olması, hastanın cinsiyet ayrımcılığı yapıyor olmasından güç alıyor. İşin ilginç tarafı, hasta aslında kadın doktoru çekik gözlü olduğu için istemiyor olduğu halde, aklınca uyanıklık edip, kadın olduğu için istemediğini belirterek haklılık kazanmayı umuyor; fakat o da doktoru korkutmaya yetmiyor.

Elbette, (5) in, bizde neden gündeme geldiğini söylememe gerek yok. Bir iletide belirtildiği üzere, İsveç' deki gelişme bizdekinin tam tersi olmuş ve yasal açıktan yararlanarak ayrımcılık yapma eğilimi gösterenlere dur denmiştir; çünkü özgürlüğün gerekçesi ve sınırları orada doğru yorumlanmıştır. Bizde ise kötü niyetle yorumlanmak istenmektedir. Fırsat bu ya!

Kraldan çok kralcı olmak, ve sapla samanı karıştırmak bizim toplumsal hastalığımız. Ama bu yanlışlara hukukçularımızın düşmemeleri gerekir.

Saygılarımla,

NOT:
====
Konunun beni öfkelendiren ve utanç duygusu uyandıran yönünden de söz etmeden duramayacağım. Kadının elini sıkmayan insanların kasıla kasıla dolaşabildiği bir toplum olduk biz. Cinselliğimiz gelişmeye başladığı andan itibaren frenlendiği, güdük bırakıldığı için de, ömür boyu adolesan çağında kalıyoruz. Bunun sonucu olarak
da böyle hilkat garibesi düşünceler, hatta hezeyanlar içinde yaşayıp gidiyoruz. "Toplu cinsel paranoya" bu hastalığın adı.

Bir hekim, hangi cinsiyetten olursa olsun, bu açılardan toplumun genelinden çok ilerde oluyor ister istemez. Bir hastaya dokunurken onu cinsel bir nesne olarak algılamak, düşünülemez birşey. Hastanın ne düşündüğünü elbette bilemeyiz, ona hükmetmemiz de mümkün değil. Fakat, tutum ve davranışlarımızla cinsellik uyandırdığımızı fark ettiğimiz anda ne yapmamız gerektiğini de çok iyi biliriz, bilmemiz gerekir.

Nitekim, binlerce yıldır yaşayan bu meslekte hastasıyla ilişki kurmuş çok az kişiye rastlarsınız. Nedeni çok basittir. Günde 20-30 kadın muayene edip, hepsini cinsel nesne olarak görebilmek bir erkek için nasıl mümkün olabilir? Üstelik, onların hasta olduklarını unutmanız nasıl mümkün olacaktır? Ya mikropludurlar, ya allerjenlere
hassas, ya da kimyasal veya fiziksel olarak kusurlu. Ne kadar cazip birer cinsel nesne adayı olarak görüneceklerini bir düşünün.

Cinsel gelişimini sağlıklı biçimde tamamlamış erkek hekimler adına konuşuyorum; bizler için akıllı, zeki, iyi eğitimli, iyi giyimli, temiz ve bakımlı kadınlar cinsel nesne adayıdır; asla muayene masasına uzanmış çıplak veya yarı çıplak kadınlar değil. Eğer bir art niyet taşıyorlarsa şunu bilmeleri gerekir ki; hastamız olmaları onlar için bir avantaj değil, dezavantaj olacaktır. Hemen hiçbirimiz kendi eşlerimize kendimiz bakmaz, arkadaşlarımıza yollarız. Bunun bir nedeni de, eşlerimizi hasta durumunda görmek istemememizdir. % 90 ı erkek olan kadın-doğum hekimlerinde bu eğilim daha belirgindir. Asla eşlerini muayene etmek istemezler.

Tanrım; bunları söylemek zorunda kalmaktan bile utanıyorum ...