Mesajı Okuyun
Old 22-10-2007, 17:15   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1966/3-1224
Karar: 1970/44
Karar Tarihi: 21.01.1970

ÖZET : Davanın konusu davalı tarafından davacıya haricen satılıp ferağı verilmeyen gayrimenkule ilişkin satış bedelinin geri alınması isteminden ibarettir. Bir bölgede her hangi bir kuralın teamül halinde olduğunun kabulü için o kurala ammece istisnasız herkes tarafından uyulduğunun ve geçmiş zaman içinde tekrar edilerek istikrar unsurunun meydana geldiğinin belli olması zorunludur. Bilirkişilerden teamül hukukunun unsurlarını belirten gerekçeli mütalaa alınmak ve sonucuna göre uyuşmazlık çözümlenmek gerekirken önceki kararda direnilmesi usule ve yasaya aykırıdır.

(1086 S. K. m. 288, 293) (743 S. K. m. 1)

Dava : Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 3.7.1964 gün ve 1160-556 sayılı hükmün incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla Yargıtay 3. Hukuk Dairesince ( davacı avukatı dava dilekçesinde davalının tarlasını 26300 lira bedel karşılığında müvekkiline satıp teslim ettiği ve satış bedelinden 10300 lirasını nakten aldığı halde resmi muamelenin yapılmasına yanaşmayıp tekrar satılığa çıkardığını ileri sürerek 19300 liranın faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı avukatı, davacının iddiasının haklı ve varit olmadığını davanın şahitle ispat edilemeyeceğini beyanla reddini talep etmiş ve şahit dinlenmesine muvafakat etmediğini bildirmiştir. Davacı avukatı senet yapılmadığını 12.6.1964 günlü layihasında açıklamıştır. Taraflar bahsi geçen tarlanın tapu sicilinde kayıtlı olduğunda birleşmişlerdir. Mahkemece harici satışın senede raptının müteamel olmadığı bilirkişi avukat İhsan Uçal tarafından tanzim edilen rapora müsteniden kabul edilip davacının şahitleri dinlenmiş ve davacının davalıya 18000 lira ödediğinin şahitlerin ifadelerinden anlaşıldığından bahsile bu paranın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davacı, davalının eniştesi olduğuna göre Hukuk Yargılamaları Usulü Kanununun 293. maddesinin ilk bendi hükmünden faydalanamaz. Ödendiği iddia edilen paranın miktarına ve mezkur kanunun 288. maddesi hükmüne nazaran olayda şahit istimaina cevaz yoktur. Ancak 293. maddenin 4 numaralı bendinde yazılı istisnanın mevcudiyeti halinde 50 lirayı aşan davalar hakkında şahit dinlenebilirse de yurdumuzda gayrımenkullerin harici satımlarının meyane senetleriyle yapıldığı bir gerçek olduğuna göre olayda 4 numaralı bentteki istisnai halin varlığı da söz konusu edilemez. Kaldı ki yukarıda sözü geçen bilirkişi raporu teamül hukukunun unsurlarını belirtecek mahiyette değildir. Bu yönler gözönünde tutularak gayrimenkul bedeline ilişkin ihtilafın davacının davalıya teklif edeceği yemini ile çözülmesi lazım gelirken bu yolda muamele yapılmaması isabetsiz ve davalının bozma dileği yerinde olduğundan hükmün bu sebepten bozulmasına şimdilik diğer cihetlerin incelenmesine yer olmadığına 1189/1518 sayı ile 29.3.1965 gününde ) karar verilip yerine geri çevrilmekle yapılan yargılamanın sonunda bazı sebep ve düşüncelerle eski hükümde direnmeye karar verilmiştir.

Temyiz süresi hakkında bir diyeceği olmadığı davacı vekilinden sorularak ve temyiz dilekçesinin müddetinde verilip kaydedildiği incelenerek anlaşıldı.

Hukuk Genel Kurulunca gelen Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra vaktin yetersizliğinden ötürü işin karara bağlanmasının başka güne bırakılması uygun görüldü.

Bugün Hukuk Genel kurulunca dosyadaki kağıtlar okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşüldü.

Karar: Davanın konusu davalı tarafından davacıya haricen satılıp ferağı verilmeyen gayrimenkule ilişkin satış bedelinin geri alınması isteminden ibarettir. Davacı davalının kız kardeşi ile evli bulunduğunu satış bedelinden bir kısmını ödeyerek tarlayı teslim aldığını ileri sürmüş ve HUMK. 293/4. maddesi uyarınca davasını tanıkla ispat edeceğini bildirmiştir. Davalı, davayı tüm olarak yalanlamış ve olayda tanık dinlenemeyeceğini savunmuştur.

HUMK.nun 288. maddesinde yazılı bulunan tanıkla ispat yasağının istisnaları aynı kanunun 293. maddesinde gösterilmiştir. Bu maddenin 4 numaralı bendi uyarınca halin icabına ve iki tarafın durumlarına nazaran senede bağlanması müteamel olmayan muamelelerde tanık dinlenebilir. Olayda tanık dinlenmesini veya dinlenmemesini öngören başkaca kanuni bir hüküm bulunmadığından mahkemece bilirkişi marifetiyle teamül araştırılarak buna göre işlem yapılmasında isabetsizlik yoktur. Ancak aşağıda açıklanacağı üzere hükmün dayandığı bilirkişi raporu yeterli ve teamül hukukunun unsurlarını belirtecek nitelikte değildir. Olayda halin icabına ve iki tarafın durumlarına nazaran tapu sicilinde kayıtlı gayrımenkullerin harici satışlarının ve paranın verildiğinin senede bağlanmamasının müteamel olup olmadığı yönünün araştırılması gerekmektedir. Bir bölgede her hangi bir kuralın teamül halinde olduğunun kabulü için o kurala ammece istisnasız herkes tarafından uyulduğunun ve geçmiş zaman içinde tekrar edilerek istikrar unsurunun meydana geldiğinin belli olması zorunludur. Adet ve teamül hukuku yazılı kurallardan olmadığı için yurdun her tarafı ayrı ayrı incelenmeden genel olarak yurtta veya köylerdeki teamülün şu yada bu yönde olduğu söylenemez. Özellikle olayda olduğu gibi iki tarafın durumlarına ve halin icabına göre tayin edilecek teamülün tespiti için tarafların ve bölgenin durumlarının iyice bilinmesi gerekir. Oysaki seçilen bilirkişinin yerli adeti bilemeyeceği ileri sürülmüş mahkemece adı geçenin Ankara Avukatlarından olduğu gerekçesiyle bu itiraz reddedilmiştir. Bilirkişinin yukarı çanlı köyündeki tarafların durumunu halin icabını ve teamülü ne dereceye kadar bildiği araştırılmadan bu itirazın reddi doğru olamaz. Esasen bilirkişi genel olarak rapor vermiş bu gibi olaylarda bütün köylerde senet düzenlenmesinin adet edinilmediğini bildirmiştir. Bozma ilamında işaret edildiği gibi bu rapor teamül hukukunun unsurlarını belirtecek nitelikte değildir. Burada genel değil yerli adet ve teamülün araştırılması yani bölgede iki tarafın durumu ve halin icabı aynı olan işlemlerde senet düzenlenmemesinin adet olup olmadığı bu kuralın kamuca benimsenip benimsenmediği ve istikrar unsurunun meydana gelip gelmediği yönlerinden bilirkişiden gerekçeli mütalaa alınması gereklidir.

Bu yönden yerinde olan özel daire bozma ilamına uyulmaz, yerli adet ve teamülü iyi bilen bilirkişi veya bilirkişiler marifetiyle yukarda açıklanan şekilde inceleme yapılmak, bilirkişilerden teamül hukukunun unsurlarını belirten gerekçeli mütalaa alınmak ve sonucuna göre uyuşmazlık çözümlenmek gerekirken önceki kararda direnilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Temyiz itirazlarının bu yönden kabulüyle direnme kararının bozulmasına ve bozma nedeni karşısında diğer itirazların incelenmesine yer olmadığına karar verilmelidir.

Sonuç: Temyiz itirazlarının kabulüne direnme kararının yukarıda yazılı nedenle HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozmaya göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına ve davalı taraf yararına avukatlık ücret tarifesi uyarınca takdir olunan 650 lira avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine 21.1.1970 gününde çoğunlukla karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
*********************************
www.sinerjias.com.tr