Mesajı Okuyun
Old 05-05-2003, 10:23   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Merhaba,

Konu oldukça ilgimi çekti. Ben olayın kadın, yahut erkek mağdur temasından çok yargılama ve delillerin değerlendirilmesi noktasına takıldım.

Ceza hukuku, dolayısıyla ceza usulüne çok yakın olmasam da, okul yıllarından hatırladığım kadarıyla Yargıtay'ın delil - hakim'in takdir hakkına bakışı normal değil.

Elbetteki Hayatın olağan akışına ters nitelikteki olgular değerlendirilmesi gereken hususlardır. Lakin, konu olayda mağdur sıfatı taşıyan şahıs hiç bir delil sunmadan salt şikayet beyanı ile zanlının mahkum olmasına neden olacak bir hak, emsal ve daha kötüsü yetki kazanmaktadır.

Hiç bir zaman şikayet eden kişi, salt beyanıyla davanın ispatlanmasını sağlayamaz. Sağlayamamalıdır. Aksi takdirde, öyle yada böyle bir şekilde /iftira suçu/ fiili olarak kanundan çıkarılmış, anlamsız bir suç vasfı niteliğine bürünmüş olur..

Diğer yandan, şikayet eden kişi kendi davasının tanık'ı sıfatını taşıyamaz evrensel kuralını çiğneyerek neredeyse, müşteki=tanık anlamına gelecek bir sonuca çıkmış oluruz..

Herkesin, kadın yahut erkek hatta çift cinsiyetli kişilerin kişiliğinin toplumda yara almasına neden olacak bir olguyu mahkemeye taşımasından, onların kişiliğinin bir şekilde zarar görmesi mümkündür. Bu bağlamda, bana ateş etti diyen bir avukat'ın, bir doktor'un yahut mühendisin beyanı, hiç bir araştırmaya gerek kalmadan salt '' olay gerçek olmasa avukat-doktor-mühendis kişi mesleğindeki itibarına zarar gelir'' endişesiyle şikayet etmezdi... '' hayatın olağan kurallarına ters'' düşen kural kapsamında değerlendirilirek, kanunda belirtilmeyen bir delil ihdas edilmiş olacaktır..

Kadın hakkına özen gösteren saygıdeğer meslektaşlarımızın olaya bakış açımı, kadın düşmanlığı olarak değerlendirmemelerini rica ederim..
Saygılarımla..