Mesajı Okuyun
Old 15-02-2007, 23:37   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Kamulaştırma kararının icraya konulması derken Kamulaştırma K.nun eski hükümlerine göre verilen kararlardan söz etmiş olmalısınınz.

Bu gibi kararlar taşınmazın aynını ilgilendirmeyip , salt alacak hakkı ile ilgili olduğundan icraya konulması için kesinleşmesi gerekmez. Aşağıdaki kararda yazılı olduğu gibi kesinleşmesi faizin nevi yönünden önem gösterir. Kesinleşme tarihine kadar yasal faiz, kesinleşkitten sonra kamu alacaklarına ödenen en yüksek orandaki faiz istenebilir.

Kanunun değişen hükümlerine göre karar verilmişse , bedel zaten kesinleşmeden bankaya yarılılan paradan hakim emri ile ödenir. İcraya konulmasına gerek kalmaz. Av. parası ise yine kesinleşmesi beklenmeden icraya konulabilir.

Kamulaştırmasız el koyma ile ilgili kararlar ise taşınmazın tescil veya terkinini öngördüğünden icraya konulabilmesi için kesinleşmesi gerekir.

Saygılarımla.


T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/10835

K. 2005/15558

T. 14.7.2005

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : Anayasa'nın 4709 Sayılı Yasa ile değişik 46/son fıkrası hükmüne göre kesin hükme bağlanan (kesinleşmiş) kamulaştırma bedellerinin ödenmemesi halinde, kararın kesinleşme tarihinden itibaren kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması talep edilebilir. Bir başka anlatımla henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelleri için Anayasada öngörülen en yüksek faiz oranının uygulama alanı bulunmamaktadır. Dayanak ilam 27.01.2003 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
İcra Mahkemesince takip dayanağı ilamın kesinleşmesine kadar 3095 Sayılı Yasa hükümleri doğrultusunda ilamın kesinleşmesinden sonra ise Anayasa'nın 46/son maddesi uyarınca kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplama yapılması gerekmektedir.(H.G.K.nun 6.7.2005 tarih ve 2005/12-471 sayılı kararı)
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonrası verilen rapor yukarıdaki ilkelere uygun düşmemektedir.
Yapılacak iş, açıklanan kurallara uygun olarak, Yargıtay denetimine imkan tanıyacak şekilde, bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesinden ibarettir. Eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 14.7.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.