Mesajı Okuyun
Old 29-03-2007, 10:42   #29
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Demirel,

Örnekler için teşekkürler.

I. Sn.Aydoğan' ın son iki tümcesi bence öylesine yazılmışlar. Önce her ikisini de ikiye ayıralım; sonra acı ve edebiyatla ilgilerine göre gruplayalım:

1. Magosa' da çektikleriyle kalıcı oldu. Bu acıyı çekmiş olması nedeniyle kendisi adına üzülmek gerekir.
2. Edebiyatta ortaya koyduğu ürünlerle kalıcı oldu. Bu acıyı çekmiş olması nedeniyle edebiyat adına sevinmek gerekir.

Hemen gözünüze çarpacak; (2) de birinin acı çekmesine sevinmek gibi bir durum söz konusu, (1) deyse Namık Kemal' in çektiği acıyla kalıcı olduğu söyleniyor. Bence (2) deki durum bir anlatım bozukluğu, düzeltiyorum; (1) ise küçümseme bile sayılabilir; onun için atarak devam ediyorum.:

(1) Magosa' da çektiklerinden dolayı üzülmek gerekir.
(2) Bu acıyı çekmiş olması nedeniyle edebiyatta ortaya koyduğu ürünlerden dolayı sevinmek gerekir.

Sonra da bunları 'ama' bağlacıyla birleştiriyorum:

"Magosa' da çektiklerinden dolayı üzülmek; ama bu sayede edebiyatımıza yaptığı katkılar için sevinmek gerekir."

Böylece; ne Namık Kemal' i küçümseyen bir anlatım kalıyor; ne gereksiz tekrarlar, ne özne tümleç karmaşaları, ne de adına yapılan işler.

II. "Eleştirel düşünce adına üzülmek gerekir elbet." biraz farklı bir kullanım. Ele aldığımız kapsamın dışına taşıyor. Öncelikle 'birisi adına üzülmek' örneği değil. Soyut bir kavram olan 'eleştirel düşünce' den, yani kendisi üzülemeyecek bir şeyden söz edilmekte. Ayrıca, karşılıklı konuşmada geçmiyor, diziye konu olmaz. Böyle bir konuşmayı bu kadar uzun yayınlayacak Amerikan dizisi iş yapmaz zaten; korkacak durum yok yani!?

Şaka bir yana; söz konusu tümce başka açılardan da uygunsuz. Biraz konu dışına çıkacak; kimin, neyi, nasıl yazdığını eleştirmeye girecek; ama kısaca değinebiliriz herhalde. Sn.Oktay buralarda dolaşırsa bile alınmasın. Aslında, bunu yazan o olduğuna göre, alınmamasını beklemek hakkım. Amacım yazarı eleştirmek değil, aynı anlamı başka nasıl aktarabiliriz açısından bir deneme yapmak. Okuma, anlama ve yazıya dökme derslerinde yaptığımız gibi. Sesli düşüneceğim, beni izlerseniz memnun olurum. 'Eleştirel düşünce' nedir? Acaba 'eleştirel bakış' veya 'eleştirel yaklaşım' mı denmek isteniyor? Yerine koyup bakarsak, uymuyor. Öyle değilse, yazar neden basitçe 'eleştiri' dememiş? Düşünmeden eleştiri yapılamayacağına göre, diyebilirdi. Onu da koyunca tam oturmuyor, birşey eksik kalıyor. Kasdettiği soyut kavram 'düşün' sözcüğüyle daha iyi anlatılabilir mi? Evet, bu uydu. Ama yazmakla ilişkisini kurmak gerekecek. Bu haliyle işin içinden çıkmak uzun sürebilir. İyisi mi, bunları bir yana bırakarak, yazarın dediklerinden ne anladığımı yeniden yazıya dökmeyi deneyeyim bari:

"Herkes kendini eşsiz bir yazı ustası sandığı; kimse başkalarının yazdıklarını okumadığı, eleştiriye tahammül göstermediği için yazın ve düşün dünyamız gelişemiyor. Ne kadar üzücü."

Gördüğünüz gibi; o kadar söz kalabalığına, evirip çevirmeye, 'eleştirel düşünce' diye ne olduğu tam da anlaşılamayan bir tamlama kullanmaya ve sonra da - onun adına üzülmeye - hiç gerek yok. Türkçe bu kadar yalın ve anlaşılır aslında. Üstelik bu arada kimin, ne için üzüldüğü de ansızın ortaya çıktı. Yazın ve düşün dünyamız gelişemediği için bazılarımız, özellikle de yazarımız üzülüyor. Sözü sanat amaçlı kullandığımızda iş elbette başkalaşıyor; bu doğal. Ama keşke işleri yazmak ve konuşmak olanlar dilin kurgusuna biraz daha özen gösterseler. Başkalarının yazdıklarını okumalarından önce, kendi yazdıklarını birkaç kez okuyup, nasıl daha iyi, daha yalın anlatabileceklerini araştırsalar.

Herşey bir yana; konumuza tam uyan bir çok örnek de bulmanız mümkün; bulamazsınız diyemem. Ancak; ısrarla dilimizde kalıbın '... -den dolayı/-e/için üzülmek/sevinmek' olduğunu söylerim. ÇDT ni tehlikeli bulma ve eleştirme nedenim bu; yoksa burada neden konu açayım?

Saygılarımla,