Mesajı Okuyun
Old 30-11-2019, 13:24   #2
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan şikayetten vazgeçme- vazgeçmeden vazgeçme-vazgeçmenin geri alınması- feragat

Sayın meslektaşım;
Genel bir hukuk ilkesi olarak feragat davaya son veren taraf işlemidir, kesin hüküm gibi sonuç doğurur.(HMK m. 307 vd.) Yargılamada irade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.

Ceza yargısında da şikayetten vazgeçme'(iradesin)den vazgeçip tekrar şikayetçi olunduğunda düşme kararı verilmektedir.

Ancak irade fesada halleri ya da küçük için vekil yardımı olmadan kanuni temsilcinin şikayetten vazgeçmesi durumları bu kuralın istisnasıdır. Aşağıda yargı kararlarında olayınıza benzer haller mevcuttur.
Ancak diğer yandan bir dilekçenin sehven verilmesi, yanlış dosya numarası yazılması, uyaptan yanılarak amaçlanandan başka bir işlem yapılması gibi hallerde mevcuttur. Sehven deniliyorsa yerine yapılacak doğru işlem aranır. Bu nedenle sehven sebebine dayanılmaması, irade fesadı hallerine dayanılması daha doğru olurdu. Sehven şekli yanılma anlamında kullanılmakta, ama burada esaslı bir irade fesadı mevcut.

Yargıtay bir karaında;


4. Ceza Dairesi 2013/42439 E. , 2014/36503 K.
"İçtihat Metni"
Kasten yaralama ve hakaret suçlarından sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2, 125/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 2.000 Türk lirası ve 1.500 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına dair, ... 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 05/06/2013 tarihli ve 2013/361 esas, 2013/529 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 17/12/2013 gün ve 387630 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, katılanın şikayeti üzerine mezkur suçlardan dolayı sanık hakkında başlatılan soruşturma sürecinde, katılanın 26/04/2013 Cumhuriyet savcısı havale tarihli dilekçe ile sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçmesini müteakip aynı gün alınan ifadesinde ise bu kez sanıktan şikayetçi olduğunu, sanığın köy muhtarı aracılığı ile kendisine ve ailesine baskı yaparak şikayetinden vazgeçmesini istediğini, şikayetinden vazgeçmediğini beyan etmesi, kovuşturma aşamasında da sanıktan şikayetçi olduğunu beyan ederek davaya katılan sıfatıyla kabul edildiğinin anlaşılması karşısında, şikayetten vazgeçmeden vazgeçmenin olamayacağı da dikkate alındığında, irade fesadı bulunup bulunmadığına ilişkin söz konusu köy muhtarı tanık sıfatıyla dinlenerek irade fesadı bulunmadığına ilişkin kanaat getirilmesi halinde, sanığa hakkındaki şikayetten vazgeçmeyi 5237 sayılı Kanun'un 73/4-6. maddesi gereğince kabul edip etmediği sorularak kabul etmesi halinde hakkındaki ceza davalarının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Kasten yaralama ve hakaret suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, ... 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 05/06/2013 tarihli kararı ile adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, yüze karşı verilen ve hüküm tarihi itibariyle kesin nitelikte bulunan bu kararın infazı sırasında, müştekinin soruşturma safhasında şikayetten vazgeçtiği gerekçesiyle kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Soruşturma aşamasında şikayetten vazgeçen müştekinin özgür iradesiyle hareket edip etmediği, bu bağlamda vazgeçmenin hukuken geçerli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Öğretide muhakeme şartı olarak kabul edilen şikayet hakkı, kişiye sıkı surette bağlı haklardan olup, bu konuya ilişkin yasal düzenlemeler incelendiğinde,
5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin 4. fıkrasında; "Kovuşturma yapılabilmesi şikâyete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz." hükmüne yer verilmiştir.
Maddedeki düzenlemeye göre, kovuşturması şikayete bağlı suçlarda hüküm kesinleşinceye kadar şikayetten vazgeçme kamu davasının düşürülmesi sonucunu doğururken, hüküm kesinleştikten sonra ileri sürülen şikayetten vazgeçme beyanının hükmün infazına engel olmadığı, diğer bir deyişle kesinleşen hükmün düşürülmesi sonucunu doğurmadığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 17.12.2002 tarih ve 2002/2-302 esas, 2002/ 428 sayılı kararında; “Esasen bir irade beyanı olan şikayetten vazgeçme ve yapılmış şikayetin geri alınması, dönülemez nitelikteki yargılama işlemlerindendir. Özgür irade ürünü ve açık olması, kişinin vazgeçme iradesini hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya koyması gereken bu beyan kamu davasının açılmasından sonra vaki olduğu takdirde davaya katılma hakkını düşürür.
Ancak açıklanan bu irade herhangi bir nedenle gerçek maksada uymayabilir. Rızanın fesada uğradığı bu gibi hallerde, irade beyanının hüküm ifade edip etmeyeceği, o kimsenin bu beyandan dönüp dönemeyeceği ve ne şekilde döneceği yargılama hukukunun genel ilkelerine göre çözümlenmeli, bunun için de vazgeçme veya geri almanın açık ve özgür irade ürünü olup olmadığı ve kişinin gerçek iradesini hiçbir kuşkuya ver bırakmayacak biçimde ortaya koyup koymadığı belirlenmelidir.” görüşlerine yer verilmiştir.
Buna göre bir irade açıklaması niteliğinde bulunan şikayetten vazgeçmenin, gerçek bir iradenin ürünü olması diğer bir deyişle herhangi bir nedenle fesada uğramış iradeden sadır olmaması gerekmektedir. Konu bireyin iç dünyasıyla bağlantılı olduğundan iradenin fesada uğrayıp uğramadığı özellikle muhatabının açıklamalarına göre şekillenecek ve oluşa uygunluğu mahkemece değerlendirilecektir.
İnceleme konusu somut olayda; müşteki ... ’in 19.04.2013 tarihinde meydana gelen yaralama ve hakaret suçlarıyla ilgili olarak kolluk ifadesinde şikayetçi olduktan sonra, tahkikat evrakının Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini müteakip, bilgisayarda hazırlanmış ve kendi imzasını içeren bir şikayetten vazgeçme dilekçesiyle Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğu, aynı anda Cumhuriyet savcısı tarafından alınan 26.04.2013 tarihli ifadesinde, "26/04/2013 tarihli dilekçe ve altındaki imza bana aittir. Söz konusu dilekçeyi ben kendim hür irademle imzalamadım. Şikayetçi olmuş olduğum kişiler köy muhtarımız aracılığı ile bana ve aileme baskı yapmak suretiyle benim şikayetten vazgeçmemi istemektedirler. Ancak ben söz konusu şikayetimden vazgeçmiyorum. Uzlaşmakta istemiyorum" şeklinde ifade verdiği, kamu davası açıldıktan sonra da sanık hakkında şikayetçi olarak davaya katıldığı ve son celsede olay günü sanığın şikayetten vazgeçmesi için babasıyla görüşerek kendisini tehdit ettiğini ifade ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, müştekinin şikayetten vazgeçme dilekçesiyle Cumhuriyet Başsavcılığına başvurması üzerine alınan ifadesinde, sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçmediğini kendisi ve ailesine yönelik baskılar nedeniyle dilekçeyi ibraz ettiğini beyan etmiş olması gerekçe gösterilerek, müştekinin şikayetçi olduğuna ilişkin beyanlarına üstünlük tanınmak suretiyle mahkumiyet kararı verildiği görülmektedir.
Suç tarihinde sanığın işyerinde stajer öğrenci olan 1995 doğumlu müşteki ... ile iş yeri sahibi olan sanığın sosyal, ekonomik ve kişisel konumları dikkate alındığında, şikayetten vazgeçme hususunda baskı görmesi nedeniyle iradesinin sakatlandığına ilişkin savcılık ve mahkeme ifadelerinin kabul edilebilir nitelikte olduğu, bu bağlamda şikayetten vazgeçmenin açık ve özgür bir iradenin ürünü olduğunun hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya konulamadığı, yerel mahkemece de müştekinin bu yöndeki açıklamalarına üstünlük tanınarak soruşturma sırasında verilen vazgeçme dilekçesine itibar edilmediği anlaşıldığından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.