Mesajı Okuyun
Old 02-05-2017, 16:52   #99
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi

Esas No:2014/15598
Karar No:2015/4338
K. Tarihi:17.02.2015

Özet:
kesinleşen önceki ilamda fazlaya ilişkin haklar yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş ise de, davacı vekili gerek dava dilekçesinde gerekse ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuştur. Bilirkişi tarafından taşınmaz üzerindeki davacının katılma alacağı usulüne uygun olarak belirlendiğine göre, davacının ek dava ile istediği alacak yönünden bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonunda kesin hüküm (6100 sayılı HMK.303 m).nedeniyle ek davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

... ile ... ve ... aralarındaki Katkı payı alacağı davasının dava koşulu yokluğu nedeniyle reddine dair .. Aile Mahkemesi'nden verilen 09.05.2014 gün ve 376/368 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.02.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden Davacı vekili ......geldi, karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen 5070 parsel üzerindeki binaya yönelik olarak fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan dava sonunda, mahkemesince bozma sonrası ıslah mümkün olmadığından dava dilekçesinde yazılı 10.000 TL alacak yönünden davanın kabulüne karar verildiğini, hükmün aşamalardan geçerek kesinleştiğini açıklayarak önceki davada saklı tutulan 42.109 TL alacağın ilk davanın açıldığı tarihten geçerli yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini ileri sürerek davanın usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağı isteğine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Davacı vekili tarafından, . Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 11.04.2013 tarih 2013/2-145 esas ve karar sayılı dosyası ile açılan dava kısmi dava niteliğindedir. Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için, gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine, 1086 sayılı HUMK'nun yürürlükteolduğu dönemde açılan kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkün olduğu gibi davacının, dilerse, ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde harcını yatırmak suretiyle, ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi de mümkündür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/9-76 E.-126 K. sayılı; 18.04.2007 gün ve 2007/15-126 E.-210 K. sayılı kararları).
Bir davanın kısmi dava mı, yoksa tam dava mı olduğu, özellikle dava dilekçesinin istem sonucu bölümünde, “fazlaya ilişkin hakların saklı tutulup tutulmadığı” ile ilgilidir. Davacı bu ya da benzeri ifadeleri kullanmışsa, “kısmi dava” açtığı sonucuna varılır. Davacının bu yolda bir beyanda bulunmaksızın açtığı dava ise bir “tam dava”dır. Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması halinde, geriye kalan haktan zımnen feragat edilmiş sayılır.
Somut olayda; kesinleşen önceki ilamda fazlaya ilişkin haklar yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş ise de, davacı vekili gerek dava dilekçesinde gerekse ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuştur. Bilirkişi tarafından taşınmaz üzerindeki davacının katılma alacağı usulüne uygun olarak belirlendiğine göre, davacının ek dava ile istediği alacak yönünden bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonunda kesin hüküm (6100 sayılı HMK.303 m).nedeniyle ek davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL. Avukatlık ücretinin davalılardan alınarak Yargıtay duruşmasında Avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 17.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
www.hukukmedeniyeti.org