Mesajı Okuyun
Old 08-11-2006, 16:09   #2
Av.Murat Bölükbaş

 
Varsayılan yaş tashihi

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/21-761

K. 2002/777

T. 9.10.2002

• İPTAL - TESPİT DAVASI ( İlk Kez Sigortalı İşe Girdikten Sonra Mahkemece Düzeltilen Doğum Tarihi - SSK.'ca Yaşlılık Aylığı Bağlanmasında Nazara Alınamayacağı )

• YAŞ DÜZELTME ( İlk Kez Sigortalı İşe Girdikten Sonra Mahkemece - SSK.'ca Yaşlılık Aylığı Bağlanmasında Nazara Alınamayacağı )

• SSK.YA İLK GİRİŞ ( Daha Sonra Mahkemece Düzeltilen Doğum Tarihi - SSK.'ca Yaşlılık Aylığı Bağlanmasında Nazara Alınamayacağı )

• YAŞLILIK AYLIĞI BAĞLANMASI ( İlk Kez Sigortalı İşe Girdikten Sonra Mahkemece Düzeltilen Doğum Tarihi - SSK.'ca Nazara Alınamayacağı )

506/m. 120/2

2709/m. 136/4

ÖZET : 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 120/2 md.ne göre ilk kez sigortalı işe girdikten sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihi SSK.'ca yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınmaz hükmünü amirdir.
Bu özel düzenleme karşısında kesinleşmiş mahkeme kararına dayansa dahi ilk işe girişten sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihi SSK.ca yaşlılık aylığı bağlanmasında dikkate alınmaz. Bu husus Anayasa'nın 138/4. maddesine, usul ve yasaya uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki "iptal-tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.9.2001 gün ve 2001/314-391 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 9.4.2002 gün ve 2002/1062-3070 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı sigortalının gerçek doğum tarihinin, 15.7.1949 olmayıp 1.3.1945 tarihi olduğu ve bu tarihin sigorta işlemlerinde esas alınması gerektiğine ilişkin istemi, Mahkemece, dosya içerisinde bulunan, yaş tashihi kararına dayalı olarak aynen kabul edilmiştir.
Oysa; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının uygulanması açısından, "yaş koşulu"nun gerçekleşmesi çok önem taşımaktadır. Belli süre prim ödenmesi veya en azından yasaca saptanan yaş sınırının gerçekleşmesi özellikle, yaşlılık sigortasının uygulanması açısından çok önemlidir. Bu nedenle, Yasa'nın 120. maddesi, sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde, kimi kötü uygulamaları önlemek amacıyla özel bir düzenleme getirmiş, belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Buna göre; yaşlılık, ölüm ve maluliyet sigortalarının uygulanmasında; sigortalının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğüne kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağını hükme bağlamıştır. Öte yandan, mahkemelerce yapılan yaş düzeltme davalarının geçerli kabul edilmesi ilkesi de hukuksal bir zorunluluktur. Her iki hükmün birlikte telifi için; mahkemece yapılan ve S.S.Kurumunun taraf olmadığı yaş düzeltme davalarının, İş Mahkemesince ve S.S.Kanunu açısından değerlendirilmesi yapılırken, her iki taraf hukukunun gözetilmesi ve bir hakkın suistimali niteliğini taşıyıp taşımadığının, başka bir anlatımla, açık bir haksızlık durumu taşıyıp taşımadığının doğrudan gözetilmesi gerekir. Aksi halde, sözü edilen 120.maddenin ruhuna ters düşülmüş ve madde uygulanmaz hale sokulmuş olur.
Dava konusu olayda, davacı, 55 yaş koşulunun gerçekleşmesi açısından, doğum tarihinin 1949 yılından 1945 yılına çekilmesini istemiş ve buna ilişkin mahkeme kararına dayanmıştır. Oysa, incelenen yaş tashihi dosyasında; hüküm ise 55 yaşa uygun olarak 1.3.1945 tarihi esas alınarak oluşturulmuştur. Ne var ki, bu sonuç, biyolojik ve tıbbi gerçeklere uymadığı gibi, gerçeklere ters düşmüştür. Çameli Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/203 Esas, 1964/22 Karar sayılı dosyasında hiçbir tıbbi inceleme yapılmadan yeterli ve inandırıcı olmayan tanık beyanlarına dayanılmak suretiyle hüküm kurulmuştur.
Mahkemece yapılacak iş, davacının 3.4.1961 yılında işe giriş bildirgesinin verilmesinden sonra yaş düzeltme talebinde bulunduğu ve yaşının 5 yaş büyütüldüğü gözönünde tutularak, davacının tam teşekküllü hastaneye sevkedilmek ve kemik grafileri alınmak, gerçek yaşını ortaya çıkarmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
KARAR : Dava, tesbit ve iptal isteğine ilişkindir.
Davacı, ilk sigortalılık başlangıcından sonra mahkeme kararı ile 1945 olarak düzeltilen doğum tarihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınarak aylık bağlanması gerektiğinin tespiti ile aksine olan kurum işleminin iptalini istemiştir.
Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu vekili, ilk işe girişten sonra yapılan yaş düzeltme işleminin yaşlılık aylığı bağlanmasında esas alınamayacağının
506 sayılı Yasanın 120. maddesinde hükme bağlandığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemenin davacının doğum tarihinin ilk işe girişten sonra Mart 1945 olarak düzeltildiğine ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararı bulunduğundan yaşlılık aylığı bağlanması işleminde doğum tarihinin 1945 olarak alınarak aylık bağlanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair verdiği karar yukarda açıklanan nedenlerle Özel Daire'ce bozulmuştur. Mahkemece, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 138/4. maddesinde belirtildiği gibi, kesinleşmiş mahkeme kararlarının; yasama, yürütme; idare ve yargı organlarını bağlamasının Anayasal bir zorunluluk olduğu, yargı organları dahil hiçbir kurum ve kuruluşun kesinleşmiş mahkeme kararını uygulamaktan kaçınamayacağı gibi dolaylı olarak da kesin kararı ilga edip tartışamayacağı, bozma kararında "mahkemece yapılacak iş, davacının tam teşekküllü hastaneye sevk edilmek ve kemik grafileri alınmak, gerçek yaşını ortaya çıkarmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir" şeklindeki düşüncenin kesinleşmiş mahkeme kararının zımnen ilgası ve tartışılması anlamına geldiği, öte yandan; davacının gerçek yaşının yeniden saptanmasının dahi somut olayın özelliğine göre olanaksız bulunduğu, kesinleşmiş yaş düzeltme kararına uyulmasının anayasal bir zorunluluk olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 120.maddesinin 2.fıkrası olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortalı bir işe girdikten sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumunca yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınıp alınamayacağı noktasındadır.
Her ne kadar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 138/4 maddesi "yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" hükmü gereğince mahkeme kararlarına uyulması anayasal bir zorunluluk ise de; davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 120/2. maddesi, sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde, kimi kötü uygulamaları önlemek amacıyla özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirtmiştir. Gerçekten anılan maddede çok açık olarak "yaşlılık, ölüm ve maluliyet sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında; sigortalının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağı" hükme bağlanmıştır. Hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden çok sonra yapılan yaş düzeltilmesinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı açıktır.Nitekim, bu husus 1479 sayılı Bağ-Kur Yasası'nın 66.maddesinde de hükme bağlanmış olup, Emekli Sandığı Yasası'nda da anılan maddeye paralel hükümler yer almaktadır. Elbette ki, kesinleşmiş bir yargı kararının bu özel düzenleme dışındaki uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır.
Somut olayda, davacı, Sosyal Sigortalar Kurumuna ilk kez 3.4.1961 tarihinde tescil edilmiş olup doğum tarihi 15.7.1949'dur. Davacının doğum tarihi Çameli Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.2.1964 tarihli kararı ile Mart 1945 olarak düzeltilmiştir. Bu durumda yukarıda belirtilen esaslar nazara alındığında kurumun ilk tescil tarihinden sonra verilen yaş düzeltme kararını yaşlılık aylığı bağlarken dikkate almaması usul ve yasaya uygundur. Özel Dairece bozma kararında 506 sayılı Yasa'nın 120. maddesi hükmünün açıkça ortaya konulması ile davanın reddedilmesi gerektiğinin amaçlanması karşısında, "ayrıca mahkemece gerçek yaşın araştırılması gerektiği" yönündeki bozma gerekçesinin hataya dayandığı kabul edilmiştir.
O halde, yukarıda açıklanan nedenlere göre mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 9.10.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

sanırım bu karar işinize yarayacaktır.saygılarımla