Mesajı Okuyun
Old 09-04-2004, 12:38   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

TCK ve kadın

1 . Y A R G I T A Y

CGK
E. 1990 / 75,K. 1990 / 96,T. 26.03.1990


KOCANIN RESMİ NİKAHLI EŞİNİ ZOR VE NÜFUZ KULLANMAK SURETİYLE PARA KARŞILIĞINDA CİNSEL İSTEKLERİNİ DOYURMAK İÇİN BAŞKA ERKEKLERE TEDARİK ETTİĞİ ANLAŞILDIĞINA
GÖRE, HAKKINDA TCK'NUN 436. MADDESİNİN 1. FIKRASININ 2. CÜMLESİ HÜKMÜ UYGULANMALIDIR.


"İncelenen olayda sanık kocanın, 21 yaşını bitirmiş resmi nikahlı eşini zor ve nüfuz kullanmak suretiyle para karşılığında cinsel isteklerini doyurmak için başka erkeklere tedarik ettiği saptandığına göre TCK.nun 436. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesiyle yapılan uygulama yerinde olup TCK.436/2 ile artırma
yapılmaması isabetlidir. Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına
karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle isabetli bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA 26.3.1990 gününde isteme aykırı olarak oybirliğiyle
karar verildi.


--------------------------------------------------------------------------------
T.C.

Y A R G I T A Y

CGK

E. 1988 / 103,K. 1988 / 207,T. 09.05.1988


765 / TCK. - 80.414.418.

KOCASI TARAFINDAN KIZININ GAYRI RESMİ EVLENDİRİLMESİNDE, EĞİTİM VE KÜLTÜR DÜZEYİ İTİBARİYLE BİR ETKİNLİĞİ OLMADIĞI, EVLENDİRMEYE BİLİNÇLE VE EYLEMLİ OLARAK KATILMADIĞI ANLAŞILAN SANIK HATİCE'NİN BERAATİNE KARAR VERİLMESİNDE
ZORUNLULUK BULUNMAKTADIR.

DAVA : kocanın aile birliğinin reisi, 152. maddesi ise karının, kocanın muavini ve müşaviri olduğunu kabul etmektedir. Türk toplumunun büyük kesiminde kadının müşavir olarak herhangi bir hakka sahip olmadığı da bilinen bir gerçektir.
Kadının bu tür suçlara velayet hakkını kötüye kullanmak suretiyle iştiraki, velayet haklarının tek başına kendisinde olduğu hallerde münhasır olmalıdır.
Sanık Hatice aşamalarda kızlarını gayriresmi olarakevlendirdiklerini
söylemesine karşın temyiz layihasında bu evlendirmede hiçbir hak ve yetkisi sahip olmadığını açıkça belirtmektedir.
Bu itibarla kadın ve erkeğin aynı duruma sahip olmadıkları kabul edilerek, ceza uygulamasında bu özel durumun gözönüne alınması gerekirken, ana olan ve bir köy yerinde sekiz çocuklu bulunan sanık Hatice'nin diğer sanıklarla birlikte aynı şekilde cezalandırılması hak ve nisfet kurallarına ters düşeceği,
adalet duygularını inciteceği görüşünü ileri sürerek Özel Daire onama kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasını istemektedir.
İncelenen dosyaya göre;
Sanığın itiraz kapsamı dışında kalan kocası Kadir Öztürk'le beraber suç tarihinde 15 yaşından küçük kızları mağdure Ayten Öztürk'ü diğer sanık Rafet Balcı ile ilerde resmi nikah yapılacağına inanarak gayriresmu olarak evlendirdikleri ve bu şekildemağdurenin ırzına geçilmesi suçuna iştirak ettiği
iddia ve kabul edilmişse de;
Mağdure anlatımında, kendi isteği anne ve babasının muvaffakatı ile gayriresmi olarak Rafet Balcı'yla evlendiğini, yedi yıl süre ile karı-koca hayatı yaşadıklarını, Rafet Balcının rıza ile ırzına geçip kızlığını bozduğunu bildirmektedir.
Sanık Hatice Öztürk'ün anlatımları değişkenlik göstermekle beraber, sanık baba Kadir Öztürk, tüm aşamalarda kızı mağdureyi kendisinin evlendirdiğini
söylemekte eşinin bu olayda herhangi bir sorumluluğu ve reyi bulunduğunu
belirtmemektedir.
Sanık Hatice temyiz dilekçesinde ise, köy kadını olan kendisinin olayda söz
sahibi olmadığını, tek söz sahibinin eşi Kadir olduğunu kızının evlenmesi olayı
ile iradi olarak ilgilenmediğini ileri sürmektedir.
Yukarıda açıklanan oluş ve savunmalarına göre, sanık Hatice Öztürk'ün kızı Ayten'in gayriresmu evlendirmesi olayına iradi olarak katılmadığı ve olayda kırsal kesim yaşam koşulları, eğitim ve kültür düzeyi itibariyle bir etkinliğinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Sanık Hatice'nin kocası Kadir ile irade birliği içinde olmadığı, gayriresmi
evlendirmeye bilinçle ve eylemli olarak katılmadığı saptandığından
C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Kurul üyelerinden A.Savgili, A.Saysel, V.Safaş, sorunun olaya özgü ele alınmayarak ülke genelinde değerlendirilmesini ve bu meyanda M.K. 263-268. maddelerine göre kadının babayla birlikte velayet hakkına sahip olmasına rağmen anlaşamadıkları takdirde babanın reyinin geçerli olacağı ilkesi karşısında olaydan sorumlu tutulmaması gerektiğini ileri sürerek değişik gerekçe ile
itirazın kabulü yönünde oy kullanırlarken A.Saracoğlu ve M.Gözdemir ise Özel Daire onama kararının haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek itirazın reddi
yönünde oy kullanmışlardır.
---------------------------------------------