Mesajı Okuyun
Old 27-04-2007, 10:58   #6
Kadir COŞKUN

 
Varsayılan

HG 00 Esas : 2005/03-304 Karar: 2005/000326 Tarih: 11.05.2005
* TAVİZ BEDELİNİN İSTİRDADI İSTEMİ
* VAKIF ŞERHİNİN GEÇERLİLİĞİ
* TEBLİGAT KOŞULU
* EKSİK HARÇ VE GİDERLER

"Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır" kuralı gereğince, vekil varken asile yapılan tebligat geçerli bir tebligatın hüküm ve sonuçlarını doğurmaz.
Taşınmazın tapu kaydında önceye dayalı bir şerh olmamasına karşın vakıf şerhi konulmuş ise, bu şerhin bağlayıcı olmadığı kabul edilmelidir.
(7201 s. Tebligat K. m. 11) (1086 s. HUMK. m. 434)
Taraflar arasındaki "İstirdat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.12.2003 gün ve 2003/728-872 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 18.9.2004 gün ve 2004/4053-5346 sayılı ilamı ile,
(...Davacı, kendisine ait parsellerin tapu kaydına sonradan tek taraflı olarak vakıf şerhi işlendiği, şerhin kaldırılması için 16.138.000.000 lira taviz bedeli ödendiğini, haksız şekilde alınan bu bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, kök tapu kayıtlarında mevcut olan vakıf şerhinin son tapu kaydına taşındığını, 4103 Sayılı yasaya göre, vakıf türüne bakılmaksızın tüm vakıfların taviz bedeline tabi olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın, taşınmazın tapu kaydında önceye dayalı bir şerh olmamasına rağmen 21.7.1997 tarihinde vakıf şerhi konduğunu, bu konuda mahkemeden bir karar alınmadığı, tek taraflı konulan bu şerhin bağlayıcı olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı idarenin taviz bedeli isteyebilmesi, ilgili vakfın sahih vakıflardan olması koşuluna bağlıdır. Gayrisahih vakıflar yönünden taviz bedeli isteminin hukuksal dayanağı bulunmamaktadır. Davalının dayandığı 4103 Sayılı Kanun da gayrisahih nitelikli vakıflar yönünden uygulanabilir nitelikte değildir. Mahkemece ilgili vakfa ait vakfiye örneği getirtilip uzman bilirkişiden rapor alınmadan, diğer bir deyişle vakfın türü ve niteliği konusunda inceleme ve açıklama yapılmaksızın soyut değerlendirmeyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yargılamada yapılması gereken iş; öncelikle dava konusu taşınmazın kök tapu kayıtları ile intikal kayıtlarını getirtip ihtilaf konusu yeri kapsayıp kapsamadığını belirlemek, taşınmazın o kayıtlar kapsamında bulunduğunun saptanması durumunda bu kez getirtilecek vakfiye örneği ve diğer tüm deliller çerçevesinde şerhi bulunan vakfın tür ve niteliği konusunda uzman bilirkişiden görüş almak, gayrisahih vakıflardan olduğunun ortaya çıkması durumunda, bu tür vakıfların taviz bedeline tabi bulunmadıkları benimsenmek suretiyle şimdiki gibi istirdada; aksi takdirde davanın reddine karar vermekten ibarettir. Eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir...)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, haksız şekilde alındığı ileri sürülen taviz bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.
1- ÖN SORUN: Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında, işin esasına girişilmeden önce, davalı vekilinin direnme kararını temyiz etmemiş sayılmasının gerekip gerekmediği hususu, ön sorun olarak incelenmiştir.
Ön sorunun konusunu oluşturan olgu şudur: Davadaki istek, haksız şekilde alındığı ileri sürülen paranın istirdadına ilişkin olup, Yerel Mahkemenin davanın kabulüne yönelik direnme hükmünü, davalı Vakıflar Genel Müdürlüğüne izafeten Balıkesir Vakıflar Bölge Müdürlüğü vekili temyiz etmiştir. Mahkeme davalı vekilinden maktu temyiz harcı almış; dosya, Hukuk Genel Kurulu'nca 23.2.2005 gün ve 2005/3-73-88 sayılı kararla, nispi temyiz harcı alınması gereğine işaretle ve bu yönde HUMK.nun 434/3. maddesi çerçevesinde işlem yapılması istemiyle geri çevrilmiş; Yerel Mahkemece geri çevirme kararı doğrultusunda, temyiz dilekçesi vekil tarafından verilmiş olduğu halde davalı Müdürlüğe hitaben düzenlenen 11.3.2005 günlü muhtırada, ödenmesi gereken temyiz harcı ve giderler tek tek gösterilip, bunların toplamının 227.500.000 TL. olduğu belirtildikten sonra, aynen "…227.500.000 TL.'nin iş bu muhtıranın Müdürlüğünüze tebliğinden itibaren (7) gün içinde bahsi geçen eksikliklerin ikmalin tamamlanıp ve Mahkememiz Yazı İşleri Müdürlüğüne gönderilmesi, aksi takdirde temyiz talebinden sarfınazar etmiş sayılacağınızın ihtarına kaim muhtıradır…" denilmiş; bu muhtıra, aynı ifadeleri taşıyan tebliğ belgesiyle yine davalı asıla tebliğe gönderilmiş ve 18.3.2005 günü tebliğ edilmiştir. Muhtıra üzerine, eksik temyiz harcı ve giderler, 7 günlük yasal sürenin 25.3.2005 Cuma günü bitmesinden sonra, 28.3.2005 Pazartesi günü ödenmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11. maddesi "Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır…" hükmünü taşımaktadır. Kanunun emredici nitelikteki bu hükmü karşısında, bir taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiği halde, vekil yerine tarafın kendisine yapılan bir tebligat, hukukun geçerli bir tebligata bağladığı hüküm ve sonuçları doğurmaz. Öte yandan, Yargıtay'ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 434/3. maddesi çerçevesinde eksik harç veya giderlerin tamamlanması istemiyle düzenlenen muhtırada, yapılması gereken işlemin ne olduğunun açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak bir biçimde gösterilmesi de zorunludur.
Somut olayda, Yerel Mahkeme, yargılamada, eksik harcın ve giderlerin tamamlanması istemini içeren muhtırayı, kendisini vekil ile temsil ettirmiş olmasına rağmen davalı asıla tebliğ ettiği gibi; muhtıranın metninde de, harç ve masrafların "Yazı İşleri Müdürlüğüne gönderilmesi" şeklinde, ilgili tarafın yanılmasına neden olması muhtemel bir ifade kullanılmıştır. Bu haliyle, anılan muhtıranın Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 434/3. maddesi hükmüne uygun bulunmadığının, dolayısıyla, muhtıraya konu eksik harç ve giderlerin yasal süreden sonra ödenmiş olmasının, davalı vekilinin anılan hüküm uyarınca direnme kararını temyiz etmemiş sayılmasını gerektirmeyeceği; eş söyleyişle, ortada, davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş bir direnme kararının bulunduğu sonucuna varılmış, ön sorun bu şekilde aşıldıktan sonra işin esası incelenmiştir.
2- ESAS YÖNÜNDEN YAPILAN İNCELEME: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı (653.35) YTL bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına 11.05.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.