Mesajı Okuyun
Old 29-05-2014, 11:43   #6
Av. Fırat BİLBAY

 
Varsayılan

Sayın Yücel Kocabaş'ın paylaştığı içtihada göre yerel mahkeme hakimi davayı reddetmiş, yargıtay da bu kararı avukatın takip hakkının elinden alındığı gerekçesiyle bozmuştur. Evvelemirde yerel mahkemenin davayı tümden reddetmesinin hata olduğunda hemfikirim. Ben, adalete muvafık bir ücretin tespit edilmesi gerektiği görüşündeyim.

Yargıtay'ın içtihadı da gerekçe bakımından çok sıhhatli değil diye düşünüyorum.
Karar, "her iki dava dosyası yönünden davacı avukatın davaları takip imkanı elinden alınmıştır. Hâl böyle olunca davacı avukat hak ettiğini davalıdan isteyebilir."
gibi bir ifadeyi muhtevi. Asil, başarı şartı içeren sözleşmeyi imzalayıp ertesi gün vazgeçse ve avukatını azletse de avukatın takip imkanını elinden almış olacaktır. O zaman bu durumda da ücretin tamamına hak kazanıldığını düşünmek gerekir. Davanın getirildiği nokta, kaydedilen safahat, avukatın harcadığı emek ve mesai hesaba katılmazsa böyle absürd bir sonuç ortaya çıkar.

Yerel Mahkemenin davayı tümden reddetmesi yanlış olduğu gibi, davanın tümden kabulü gerekeceği istikametinde bir bozma da doğru değildir. Davanın kazanılması şartı henüz gerçekleşmemiştir. Davanın kazanılması söz konusu olduğu gibi, kaybedilmesi de olasıdır. Taraflar aralarında hiçbir cezai şart kararlaştırmamışken yüksek mahkeme somut hadise için cezai şartı kendisi ihdas etmektedir.

Yargılamanın henüz başında veya ilk safhalarındayken avukatın azledildiği bir dosyada avukat kazanma şartına bağlı bir sözleşmede alacağı ücretin "tamamını" alır ve daha sonra başka bir vekil tarafından sürdürülen dosya hiçbir hata ve hukuki noksanlık olmadan tam ve layıkıyla takip edilmesine karşın yitirilirse bu defa asil dönüp ilk avukata verdiği ücreti sebepsiz iktisaba göre geri isteyebilecek midir? Zira burada bir sebepsiz iktisap oluştuğu kesindir. İlk avukatla asil arasında hiçbir cezai şart yok iken böyle bir karar verildiğine göre durum hukuken son derece tartışmalı bir hale bürünmüştür.

Yargıtay'ın kararına karşı görüşümde ısrar ediyor, azletme veya feragat/sulh olma hallerinin hukuki neticeye bağlanmadığı sözleşmelerde avukat lehine kararlaştırılan ücretin tamamına hükmolunmasının da avukatın ücreti hiçbir ölçüde hak etmediğinin düşünülmesi kadar yanlış olacağına inanıyorum. Hakimin yapması gereken, kazanma şartının gerçekleştiği takdirde hak edilecek ücreti, avukatın harcadığı emek ve mesaiye uygun şekilde ölçülendirmektir. Adalete muvafık olan budur. Böylelikle, sözleşmenin ilk günü azledilen avukat ile dosyaya yıllarca emek verip son aşamaya getirmiş ve tam neticelendirmek üzereyken devre dışı bırakılmış avukat arasında hukuka uygun bir fark yaratılmış olur.