Mesajı Okuyun
Old 04-11-2020, 11:05   #5
Av.şükrü söğüt

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, size öncelikle bazı temel bilgileri iletmek istiyorum.

1-Tapusuz taşınmazlar menkul hükmünde olup mülkiyet hakkının devri zilyetliğin nakli ile gerçekleşmektedir. Yani badegül, öncesi tapusuz olan taşınmazdaki iştirak halindeki mülkiyet payını Ayşegül ve fatmagüle devrederek taşınmazdaki miras payına ilişkin olarak payın zilyetliğini de devretti ise paya ilişkin mülkiyet Ayşegül ve fatmagüle geçmiş demektir.

2-Ancak 3402 sayılı kadastro kanunu özü itibariyle bir tasfiye kanunudur.Kanunun birinci derecedeki amacı tapusuz taşınmazları tapulu hale getirmek ve onları çapa
(haritaya)kavuşturmaktır.İkinci derecedeki amacı ise hak sahibini saptamaktır.Hak sahibinin saptanmasında eğer herhangi bir yanlışlık var ise her ilgili tespitlerin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl içinde genel mahkemeye dava açabilir.10 yıllık dava açma süresi hak düşürücü süre olduğundan hakim tarafından da resen gözetilir.Yani tespit ve tescilde ne kadar yanlışlık ,ağır hata olursa olsun veya davalı taraf duruşmaya gelip aleyhine açılan davayı kabul etse dahi hakim 10 yıllık hak düşürücü süreyi resen gözetir ve süre geçmişse davayı ret eder.

2-taşınmaz satım vaadinin taşınmazın tapusuz halde iken mi yoksa kadastro geçtikten sonra mı (yani tapulu hale geldikten) düzenlendiğini sorunuzdan tam olarak anlayamadım. Eğer tapusuz halde iken düzenlenmişse tapusuz taşınmaza ilişkin miras payının devri sonucunu doğurur. Yani 1.madde de anlattığım aynı hukuksal sonucu ortaya çıkarır.(sözleşmenin başlığı taşınmaz satım vaadi olsa bile sözleşmenin düzenlendiği anda taşınmaz tapusuz olduğundan köy satış senedi( menkul mala ilişkin zilyetliğin devri) mahiyetindedir).

3-Taşınmaz satım vaadi taşınmaz tapulu hale geldikten sonra düzenlenmiş ise ve badegülün payını halen kardeşleri Ayşegül ile Fatmagül kullanmakta ise ferağa icbar(temliken tescil) davasını süre kaydı olmadan her zaman açabilirsiniz.