Mesajı Okuyun
Old 28-01-2008, 15:07   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2002/14-416
Karar: 2002/424
Karar Tarihi: 22.05.2002

ÖZET: Uyuşmazlık, lehine geçit hakkı kurulan 70 parsel sayılı taşınmazın tüm maliklerinin davada yer almış olup olmadıkları noktasındadır. 70 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından ölü İhsan'ın mirasçıları arasında, görülmekte olan dava yönünden zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, mirasçı M. in asli müdahil olduğu davaya diğer mirasçılar N.ve Ş.'nün muvafakatte bulunmaları, bu kişilerin davada yer almış olduklarının, dolayısıyla bunlar yönünden taraf teşkilinin sağlandığının kabulü için gerekli ve yeterlidir. Buna karşılık, aynı parselin diğer paydaşı H. yönünden zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olmadığından, bu paydaşın, davaya muvafakat beyanında bulunması, davada yer aldığının kabulü için yeterli değildir. Çünkü, burada sözü edilen "davada yer alma" açılan davaya asli müdahalede bulunmayı veya ayrı olarak açılan bir davanın birleştirilmesi suretiyle, davacı sıfatının kazanılmasını ifade eder. Somut olayda, H. Ç. görülmekte olan davaya usulüne uygun şekilde, harç ödeyerek asli müdahalede bulunmadığı gibi, ayrı bir dava açıp, birleştirme yoluyla davacı sıfatını da kazanmış değildir.

(743 S. K. m. 581, 630, 671)

Dava: Taraflar arasındaki "geçit hakkı tesisi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kastamonu Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.2.2001 gün ve 2000/521 -2002/121 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 3.7.2001 gün ve 2001/4718-5078 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı, 69 parsel sayılı taşınmazının genel yola bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek davalılara ait 68 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemiştir.

Yargılama aşamasında 70 parsel sayılı taşınmaz maliklerinden Mehmet Ç. asli müdahil olarak yargılamaya katılmış 69 ve 68 parsel sayılı taşınmazlardan geçit verilmesini talep etmiştir.

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kabulü ile 69 parsel sayılı taşınmaz lehine 68 parsel sayılı taşınmazdan, 70 parsel sayılı taşınmaz lehine de 69 ve 68 parsel sayılı taşınmazlardan geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.

Hükmü davalılar Abdullah ve İlhan Ç. temyize getirmiştir.

Dava, Medeni Kanunun 671. maddesi uyarınca geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir. Anılan maddeye göre, genel yola ulaşmak için yeterli yolu bulunmayan taşınmaz maliki komşularından kendisine uygun bir yerin terkini isteyebilir. Bu hak taşınmazların ve onlara giden yolların önceki hallerine göre yol nereden geçmesi gerekiyorsa oranın maliklerine karşı yöneltilir ve en az zarar gören kişiye karşı kullanılır. Yol saptanırken iki tarafın yararları gözetilir. Bu tür davalarda ayrıca leh ve aleyhine geçit kurulan taşınmaz maliklerinin tamamı davada yer alır.

Somut olayda davacıya ait 69 parsel sayılı taşınmazın ve asli müdahale ile dava ortaklığı oluşturan müdahilin paydaş olduğu 70 parsel sayılı taşınmazın yola ihtiyacı sabittir. Mahkemece de yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak uygun geçit yolu saptanmıştır. Ancak, 70 parsel sayılı taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer almadığı gözetilmeden hüküm kurulmuştur. Yerel mahkeme kararı bu yönden doğru görülmemiştir... )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.

Davacı Fahri K., paydaşı bulunduğu 69 parsel sayılı taşınmaz lehine, davalılar adına tapuya kayıtlı 68 parselden geçit hakkı kurulmasına karar verilmesini istemiş; 69 parsel sayılı taşınmazın diğer paydaşı Necati K. ve 70 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından Mehmet Ç. ise, davaya asli müdahale yoluyla, hissedarı oldukları taşınmazlar lehine geçit hakkı kurulması isteminde bulunmuşlardır.

Yerel mahkemenin davanın kabulüne dair kararı, Yüksek Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Uyuşmazlık, lehine geçit hakkı kurulan 70 parsel sayılı taşınmazın tüm maliklerinin davada yer almış olup olmadıkları noktasındadır.

Hemen belirtilmelidir ki, Özel Daire bozma kararında da vurgulandığı üzere, 743 Sayılı Medeni Kanunun 671. maddesine dayalı geçit hakkı kurulması istemine ilişkin davalarda, lehine ve aleyhine geçit kurulan taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer almaları zorunludur.

Tapu kaydına göre 70 parsel sayılı taşınmaz, tapuda Hacer ve İhsan Ç. adına 1/2 pay oranıyla kayıtlıdır. Paydaşlardan İhsan Ç. davadan önce ölmüş olup, mirasçı olarak, eşi Nebahat ile çocukları Mehmet ve Şükrü Ç. kalmıştır. Bunlardan Mehmet, yukarıda belirtilen şekilde asli müdahil olarak davada yer almış; Nebahat ve Şükrü ise, 19.12.2000 günlü duruşmadaki imzalı beyanlarıyla, Mehmet tarafından asli müdahale yoluyla yürütülen davaya muvafakat ettiklerini bildirmişlerdir. 70 parsel sayılı taşınmazın diğer paydaşı Hacer Ç. da, yine aynı duruşmada, davaya muvafakat beyanında bulunmuştur.

70 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından ölü İhsan'ın mirasçıları arasında, görülmekte olan dava yönünden 743 sayılı Medeni Kanun'un 581 ve 630. maddeleri çerçevesinde zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, mirasçı Mehmet'in asli müdahil olduğu davaya diğer mirasçılar Nebahat ve Şükrü'nün muvafakatte bulunmaları, bu kişilerin davada yer almış olduklarının, dolayısıyla bunlar yönünden taraf teşkilinin sağlandığının kabulü için gerekli ve yeterlidir. Buna karşılık, aynı parselin diğer paydaşı Hacer yönünden zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olmadığından, bu paydaşın, davaya muvafakat beyanında bulunması, davada yer aldığının kabulü için yeterli değildir. Çünkü, burada sözü edilen "davada yer alma" açılan davaya asli müdahalede bulunmayı veya ayrı olarak açılan bir davanın birleştirilmesi suretiyle, davacı sıfatının kazanılmasını ifade eder.

Somut olayda, Hacer Ç. görülmekte olan davaya usulüne uygun şekilde, harç ödeyerek asli müdahalede bulunmadığı gibi, ayrı bir dava açıp, birleştirme yoluyla davacı sıfatını da kazanmış değildir.

O halde, bu yöne işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalılardan Abdullah ve İlhan Ç'nun temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.5.2002 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
*************************************