Mesajı Okuyun
Old 02-01-2012, 11:01   #5
özfn_34

 
Varsayılan

Senetle ispat zorunluluğu

Madde 200 - (1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebilir.

Bu açıdan sözlü olarak akdedilen kira sözleşmesinin yıllık tutarının 2500 TL'yi geçip geçmediği de önem arzetmektedir. Zira bu miktar aşıldıysa ve karşı taraf muvafakat etmezse tanık dinlenemeyeceğinden, sadece yemin deliline başvurulabileceği kanaatindeyim.

-YARGITAY İLAMI-
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, paydaşı olduğu taşınmazdaki cami lojmanında müftünün ricasıyla oturan davalının yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine kendisine ihtar gönderildiğini, buna rağmen lojman boşaltmadığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, Buca İlçe Müftülüğünde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yaptığını, İlçe Müftülüğünün izni ve talimatı doğrultusunda Darul Kur-an cami müştemilatında ikamet ettiğini, fuzuli şağil olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının fuzuli şagil konumunda bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.05.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden Mustafa Yeşilova ile temyiz edilen vekili Avukat Cahit Çakır geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Murat Ataker tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Davacı Dernek, eldeki davayı açarak el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuş;davalının lojmanı boşaltması için 20.03.2009'da gönderdiği ve davalıya 23.03.2009'da tebliğ edilen ihtarname suretini dilekçesine eklemiştir.
Davalı ise, 20.07.2000'den itibaren oturduğu lojmanda fuzuli şagil olmadığını, İlçe Müftüsünün sözlü talimatı ve davacı Derneğin muvafakati ile oturduğunu, ayrıca kiracı sıfatı taşıdığını belirterek davaya karşı koymuş; aşamada, davacı Dernek Başkanlığı ile kendisi arasında düzenlenen 09.11.2001 tarihli kira sözleşme fotokopisi ile Şubat ve Nisan 2003 aylarına ait iki adet kira makbuzunu ibraz etmiştir.
Mahkemece, davacı Derneğin taşınmazdaki çekişmeli bölümü Buca ilçe müftüsünün ricasıyla davalının oturması için 2000 yılında davalıya teslim ettiği, ancak davalının ihtarnameye rağmen taşınmazı boşaltmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Gerçekten de, 171756/178696 payının davacı Dernek adına, 6940/178696 payının da dava dışı Buca Belediyesi adına kayıtlı olan 6035 ada 26 parsel sayılı taşınmazdaki lojmanın çekişmeli bölümünün davalı tarafından kullanıldığı tartışmasızdır.
Ne var ki, davalının ibraz ettiği kira sözleşmesinin yeterince değerlendirildiğini söyleyebilme imkanı yoktur.
Bilindiği üzere, özel yasa hükümleri saklı kalmak koşuluyla, gerek taşınır gerekse taşınmaz mallara ilişkin kira sözleşmelerinin geçerli olması hiçbir biçim koşuluna bağlı değildir. Kira sözleşmeleri yazılı veya sözlü yapılabileceği gibi zımni (üstü kapalı) olarak da vücuda getirilebilir. Yeter ki taraflar kira sözleşmesinin esaslı unsurlarında anlaşmış olsunlar. Nitekim bu kural 18.3.1942 tarih 37/6 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır.
Ancak, kira ilişkisi bir hukuki fiil (vakıa) değil, bir hakkın doğumuna, değiştirilmesine veya ortadan kaldırılmasına sebep olma niteliği itibariyle bir hukuki işlem (muamele)dir.
Bundan dolayı, dava değeri 40.-YTL' yi aşan (23.6.1996 gün ve 4146 Sayılı Yasa uyarınca) sözleşmeler hakkında tanık dinlenilebilmesine olanak tanımayan HUMK.’nun 288. maddesi 21.7.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 Sayılı Yasanın 2/b maddesi ise değiştirilmiş ve tanıkla ispat yasağı 400.-YTL’nin üzerine yükseltilmiştir. Bu oran, 5219 ve 5236 Sayılı Yasalara göre yapılan katsayı artışı ile 2006 yılında 430.-YTL, 2007 yılında 460.-YTL, 2008 yılında 490.-YTL, 2009 yılında ise 540.-YTL. olmuştur. Değinilen düzenlemeye göre, anılan miktarın üzerindeki sözleşmeler hakkında tanık dinlenemez. Kira sözleşmesinin varlığı ancak, yazılı delille ispat edilebilir. Hemen belirtilmelidir ki, sözü edilen miktar, yıllık kira tutarına bakılarak belirlenir.
Hal böyle olunca, davalının ibraz ettiği kira sözleşmesinin yukarıdaki ilkeler çerçevesinde tarafları bağlayıcı bulunup bulunmadığının ve hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğurup doğurmayacağının tartışılması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi; kabule göre, taşınmazda davacının muvafakati ile oturduğu mahkemece de benimsenen davalı aleyhine ancak ihtarnamenin tebliğinden itibaren ecrimisil yüklenebileceğinin düşünülmemesi de isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Saygılarımla