Mesajı Okuyun
Old 18-07-2006, 08:55   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Yukarıdaki yanıtımda geçen Yargıtay kararlarını sunuyorum.
Saygılarımla.

(Örnek 1)
T.C.
YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/3970

K. 2003/4542

T. 17.6.2003

• DAVAYA ASLİ KATILMA ( İstemde Bulunan Kişiden Gerekli Harçlar Alınıp Hakkında Hüküm Kurulması Gereği )

• ASLİ KATILMA ( İlk Davadan Bağımsız Bir Dava Olduğu - İstemde Bulunan Kişiden Gerekli Harçlar Alınıp Hakkında Hüküm Kurulması Gereği )

• HARÇ ALINIP HÜKÜM KURULMASI GEREĞİ ( Davaya Asli Katılma İsteminde Bulunan Kişi )

492/m. 6

ÖZET : HUMK.'da asli katılma düzenlenmemiş olmakla birlikte Yargıtay uygulamaları ile bu yolda davaya katılma kabul edilmektedir. Davaya katılan kişi ihtilaf konusu taşınmazın satış vaadi ile kendisine satıldığını ileri sürerek davacının davasının reddini, kendi lehine karar verilmesini talep etmiştir. Bu şekilde katılma, asli katılmadır. Asli katılma, ilk davadan bağımsız bir davadır. Bu nedenle asli katılandan gerekli harçların alınması ve hakkında hüküm kurulması gereklidir.
DAVA : Nezir ve Kamile ile Tevfik mirasçıları Adviye ve müşterekleri müdahil Seyfi aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılamasında; davacılardan Nezir'in davasının kabulüne, diğer davacı Kamile yönünden davanın açılmamış sayılmasına dair Silivri Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 29.4.2002 gün ve 134/373 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi müdahil davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı Nezir vekili ile Kamile, dava konusu 1055 parselin tapu kaydının 1/3 oranında iptali ile adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Yargılamanın devamı sırasında ölen davalı Adviye ve arkadaşlarının miras bırakanı Tevfik davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
26.5.2000 günlü dilekçesi ile davaya katılan Seyfi vekili, dava konusu parselin Tevfik tarafından 21.2.1992 gün ve 3293 sayılı satış vaadi sözleşmesi ile vekil edenine satıldığını, dava konusu parselin tapu kaydının iptal ve tescili için Silivri Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/2170 esasına kayıtlı derdest dava dosyasının bulunduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacı Kamile'nin davasının HUMK.'nun 409. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, dava konusu parselin 1/3 oranında tapu kaydının iptali ile davacı Nezir adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine hüküm davaya katılan Seyfi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 1055 parsel davalıların miras bırakanı Tevfik adına tapuda kayıtlı bulunan bir yerdir. Davaya katılan Seyfi taşınmazın satış vaadi sözleşmesi ile kendisine satıldığını ileri sürerek davacıların açmış olduğu davaya karşı koymuştur. Mahkemece, davaya katılan Seyfi'nin isteği hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin yargılama sona erdirilmiştir.
HUMK.'da asli katılma düzenlenmemiş olmakla birlikte Yargıtay uygulamaları ile bu yolda davaya katılma kabul edilmektedir. Davaya katılan Seyfi, dava konusu parselin satış vaadi ile kendisine satıldığını bu nedenle iptal ve tescil davası açtığını ileri sürerek davacıların davasının reddini, kendi lehine bir hakkın tespitini istemiş bulunduğuna göre isteği asli katılma niteliğinde bulunmaktadır. Bu yolla davaya katılma, ilk davadan ayrı bağımsız bir davadır. Bu nedenle asli katılma isteğinde bulunan kişiden gerekli dava harçlarının alınması, kendisine taraf hükümlerinin uygulanması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekmektedir. 492 sayılı Harçlar Kanununun 6. maddesi hükmüne göre davaya katılandan gerekli harçların alınacağı belirtilmiştir. Somut olayda davaya katılan Seyfi'den dava harçları alınmadan, 23.10.2000 günlü yargılama oturumunda isteğinin kabulüne karar verilmiş olması yeterli değildir. Mahkemece bu hususun gözetilmemiş olması kanuna ve yerleşmiş uygulamalara aykırıdır. Kural olarak bir hükmü temyiz hakkı davanın taraflarına aittir. Asli katılma halinde katılan kişi hükmü taraflardan bağımsız olarak temyiz edebilir. Davaya katılandan dava harçlarının alınması, iddia ve delillerinin sorulması, bağlantı nedeniyle aynı parsel hakkında açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasının bu dava ile birleştirilmesi hususunun düşünülmesi, tarafların gösterdikleri tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir. Kabul şekline göre de az yukarıda açıklandığı üzere davaya katılan Seyfi'nin isteği hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru değildir.
SONUÇ : Davaya katılan Seyfi vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.'nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve 4.960.000.- TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 17.6.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (KAZANCI BİLEŞİM )

(Örnek 2)
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/9-32

K. 2003/96

T. 26.2.2003

• ASLİ MÜDEHALE ( Taraflar Arasındaki Derdest Davada Üçüncü Bir kişinin Taraflardan Bağımsız Olarak Bu Dava Konusu Olan Şey veya Hak Üzerinde Bir Hak Sahibi Olduğunu İddia Etmesi )

• FER'İ MÜDEHALE ( Müdahale Talebinde Bulunanın Müdahalede Bulunulan Tarafın Lehine O Kişinin Yardımcısı Olması )

• HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMAMASI ( Hakkın Objektif İyi Niyet Kuralına Aykırı Olarak Kullanıldığı İtirazının Kamu Düzeni İle İlgili Olması )

• MUVAZAALI HAREKET EDİLMESİ ( Taraflarca İleri Sürülen Muvazaalı Şekilde Hareket Edildiği İddiasının Mahkemece İncelenmesi )

• HUMK'TA OLMAYAN FAKAT İÇTİHAT YOLUYLA HUKUKUMUZA GİREN MÜDEHALE TÜRÜ ( Asli Müdehalenin 1086 Sayılı Kanunda Düzenlenmemiş Olması )

• İTİRAZIN KAMU DÜZENİ İLE İLGİLİ OLMASI ( Mahkemenin Dava Dilekçelerinde Dermeyan Edilen İtirazları Kendiliğinden İncelemesi )

1086/m.53,58

4721/m.2

ÖZET : İptali istenen 05.01.2002 tarihinde yapılan genel kurulda şube yöneticiliğine seçilmişlerdir. Taraflar arasında görülen genel kurul kararının iptali davasının asli müdahale talebinde bulunanların genel kurul kararı ile edindikleri haklarını ellerinden almak amacıyla davanın taraflarınca muvazaalı şekilde hareket ederek davayı kabul ettikleri ileri sürüldüğüne göre bu ciddi iddianın mahkemece incelenmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; asli müdahillerin istemleri ve sundukları delillerle davacı ve davalı delilleri birlikte değerlendirilmek ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir
DAVA : Taraflar arasındaki "sendika genel kurulunun iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. İş Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 09.07.2002 gün ve 2002/85 E- 312 K. sayılı kararın incelenmesi aslı müdahiller vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 03.10.2002 gün ve 2002/16193-17896 sayılı ilamı ile; ( ...Dava davalı Sendikanın İzmir 3 No'lu Şubesinin 5.1.2002 tarihinde yapılan genel kurulunun tüm sonuçları ile iptaline ilişkindir. İstek kabul edilmiş, karar fer'i müdahillerce temyiz edilmiştir.
Davacı Can Bahadır ve arkadaşları 5.1.2002 tarihinde yapılan şube genel kurulunun; oy kullanan delegelerden yarıdan fazlasının genel kurulun yapıldığı tarihte İzmir 3 No'lu şubeye bağlı üye olmadıkları;genel kurulun yeterli çoğunlukla yapılmadığı şube başkanlığının ve yönetim kurulu asil üyelikleri ile denetleme kuruluna seçilen kişilerin sendika üyeliğinden genel kurul kararı ile ihraç edildiklerinden söz ederek iptal isteminde bulunmuşlardır.
Zeki O. ve arkadaşları anılan şubenin 5.1.2002 tarihinde yapılan genel kurulunda Şube Yöneticiliğine seçildiklerini ileri sürerek 4.3.2002 günlü dilekçe ile asli müdahil talebinde bulunmuşlardır.
Mahkemece asli müdahil isteğinde bulunan kişiler fer'i müdahil olarak kabul edilmiştir.
Hukukumuzda müdahale ( katılma ) asli müdahale ve fer'i müdahale olarak iki şekilde olmaktadır. Fer'i müdahale Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 53-58. maddelerinde düzenlenmiştir. Asli müdahale kanunlarımızda düzenlenmemiş olup hukukumuza içtihat yoluyla girmiştir. Her iki kurumun koşulları davadaki konumu ve sonuçları farklıdır.
Özellikle fer'i müdahale de; müdahale talebinde bulunan, taraflardan birinin, başka bir anlatımla lehine müdahalede bulunulan kişinin yardımcısıdır. Asli müdahalede ise taraflardan bağımsız, dava konusu üzerinde hak talebinde bulunulur. İlk davadan bağımsızdır. Harç ödenir. Mahkemece asli müdahalenin kabulüne karar verilmesine gerek yoktur. Ancak, asli müdahale istemi hakkında karar verilmesi gerekir.
Asli müdahale talebinde bulunanlar, iptali istenen 5.1.2002 tarihinde yapılan Genel Kurulda Şube Yöneticiliğine seçilmişlerdir.
Davalı Genel İş Sendikası cevap dilekçesi ile davayı kabul etmiştir. Şu durumda asli müdahillerin davanın tarafların bağımsız bir haklarının ve menfaatlerinin olduğu açıkça görülmektedir.
Mahkemece yapılacak iş;asli müdahillerin istemleri ve sundukları delillerle diğer taraf delillerini birlikte değerlendirmek;davacı ve asli müdahillerin istekleri hakkında ( ayrı veya birlikte ) karar vermektir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve Yargıtay'ın kökleşmiş içtihatlarına aykırı olarak farklı hukuki sonuçlara yol açacak bir uygulama ile asli müdahalenin fer'i müdahale olarak kabulü şeklinde oluşturulan karar isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, davalı Sendikanın İzmir 3 No'lu şubesinin 05.01.2002 tarihinde yapılan genel kurulunun tüm sonuçları ile iptaline ilişkindir.
Davacı Can Bahadır ve arkadaşları, İzmir 3 No'lu Şube Genel Kurul delegeleri ve üyesi olduklarını, 05.01.2002 tarihinde yapılan Şube Genel Kurulunun; oy kullanan delegelerden yarısından fazlasının genel kurulun yapıldığı tarihte İzmir 3 No'lu şubeye bağlı üye olmadıklarını, genel kurulun yeterli çoğunlukla yapılmadığını, şube başkanlığı, yönetim kurulu asıl üyelikleri ile denetleme kuruluna seçilen kişilerin sendika üyeliğinden genel kurul kararı ile ihraç edildiklerini ileri sürerekİzmir 3 No'lu şubesinin 05.01.2002 tarihinde yapılan genel kurulunun tüm sonuçları ile iptalini istemişlerdir.
Davalı Genel-İş Sendikası cevap dilekçesi ile davayı kabul etmiştir.
Zeki O. ve arkadaşları 04.03.2002 havale ve harç tarihli dilekçe ile, anılan şubenin 05.01.2002 tarihinde yapılan genel kurulunda şube yöneticiliklerine seçildiklerini, genel kurulun kesinleşmiş mahkeme kararları ile kayyım heyeti tarafından yapıldığını, Genel-İş Sendikası Genel Merkezinin genel kurul yapılmasını engelleyemediğini, davacıların genel merkezin yönlendirmesi ile dava açtıklarını, davalının kötü niyetli olarak davayı kabul ettiğini, davanın muvazaaya dayandığını, dava sonucundan kişisel olarak etkileneceklerinden davaya asil müdahil olarak katılmakta hukuki ve fiili yararları bulunduğunu ileri sürerek asli müdahale talebinde bulunmuşlar ve davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece "asli müdahil olmak isteyenlerin sendika üyesi ve şube yetkilisi sıfatıyla, tüzel kişiliği olan Genel Başkanlık aleyhine açılan bu davada davalı yanında hukuki haklarını savunabilecekleri belirtilerek asli müdahil isteğinde bulunan kişiler fer'i müdahil olarak kabul edilmiş, davalının davayı kabul ettiği ve toplanan delillere göre, Genel Kurulun yeterli çoğunlukla yapılmadığı" gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Müdahillerin temyizi üzerine karar yukarıda belirtilen nedenlerle Özel Dairece bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Müdahale istemi reddedilen kişi veya kişilerin bu kararı temyize hakkı olduğu öğreti ve uygulamada yerleşmiş bir biçimde kabul edilmektedir ( Bkz. Y.H.G.K. 11.11.1981 gün ve Esas: 1980/11-2571 K: 1981/733, Y. 11. H.D.nin 13.10.1982 gün E: 1982/3701 K: 1982/3867 ).
Diğer taraftan bir davaya müdahale için sadece o tarafın hukuki yararı olması yeterli olmayıp, hakkı veya borcu davanın neticesine bağlı olması lâzımdır ( HUMK. md. 53 ). Bu ilkeler doğrultusunda asli müdahale talebinde bulunanların davadan doğrudan etkilendikleri sonucuna varıldığından asli müdahillerin kararı temyiz edebileceklerinin kabulüne karar verilmiştir. İşin esasının incelenmesine gelince;
Hukukumuzda davaya müdahale ( katılma ) iki türlü olur. Fer'i müdahale ve Asli müdahale, Bunlardan fer'i müdahale kanun tarafından düzenlendiği halde ( H.U.M.K. 53-58 ) asli müdahale doktrin ve Yargıtay tarafından geliştirilmiş ve kabul edilmiştir. Her iki kurumun davadaki konumu ve sonuçları farklıdır.
Fer'i müdahalede; üçüncü kişi hukuki yararı olduğu gerekçesiyle görülmekte olan davaya ancak, taraflardan birinin yanında ve onun yardımcısı olarak katılır. Mahkeme, fer'i müdahale dilekçesi üzerine müdahale talebinin kabulüne veya reddine karar verir. Müdahale talebinin kabulüne ilişkin karar yalnız başına temyiz edilemeyeceği gibi müdahale talebinin reddine ilişkin kararı fer'i müdahil, asıl hüküm verildikten sonra lehine müdahale etmek istediği taraf aleyhine verilmiş olan hükme karşı temyiz yoluna baş vurarak hükmün, müdahale talebinin haksız olarak reddedilmiş olması nedeniyle bozulmasını isteyebilir. Fer'i müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket ederek davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip eder. Hüküm lehine müdahale edilen taraf hakkında verilir. Müdahil hakkında karar verilemez. Müdahil hükmü lehine katıldığı tarafla birlikte temyiz edilebilir.
Hukukumuza içtihat yoluyla giren asli müdahalede ise; iki kişi arasında belli bir şey veya hak üzerinde dava devam ederken, üçüncü bir kişi, taraflardan bağımsız olarak bu dava konusu olan şey veya hak üzerinde bir hak sahibi olduğunu iddia ederek asli müdahale talebinde bulunur. Asli müdahale davası ilk davadan bağımsız olduğundan ayrı harç ödenir. Aslı müdahilin harç ödemesi ile asli müdahale tamamlanmış olur. Mahkemenin asli müdahale talebin kabulüne karar vermesine gerek yoktur. Asli müdahale ( davası ) bağımsız ( ayrı ) bir dava olduğundan bununla dava açılmasının bütün sonuçları doğar. Mahkeme asli müdahale davası hakkında ayrı bir hüküm verir ve asli müdahil verilen hükmü taraflar temyiz etmese bile onlardan bağımsız olarak yalnız başına temyiz edebilir. Görüldüğü gibi, fer'i müdahale ve asli müdahale kurumlarının davadaki konumu ve sonuçları farklıdır.
Genel Kurul Kararının iptali için bir ay içinde dava açılması ve bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, asli müdahillerin de bu süre içinde davaya müdahale etmeleri ileri sürebilir ise de; her hak gibi bu savunma hakkının da ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması yasağı kapsamında bulunduğu kabul edilmelidir. Hakkın objektif iyi niyet kuralına aykırı olarak kullanıldığı itirazı kamu düzeni ile ilgili olduğundan MK. 2. md'si uyarınca davanın her safhasında ileri sürülebilir ve mahkemece resen ( kendiliğinden ) dikkate alınır.
Bu ilkeler doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; 04.03.2002 tarihli dilekçe ile asli müdahale talebinde bulunanlar, iptali istenen 05.01.2002 tarihinde yapılan genel kurulda şube yöneticiliğine seçilmişlerdir. Taraflar arasında görülen genel kurul kararının iptali davasının asli müdahale talebinde bulunanların genel kurul kararı ile edindikleri haklarını ellerinden almak amacıyla davanın taraflarınca muvazaalı şekilde hareket ederek davayı kabul ettikleri ileri sürüldüğüne göre bu ciddi iddianın mahkemece incelenmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; asli müdahillerin istemleri ve sundukları delillerle davacı ve davalı delilleri birlikte değerlendirilmek ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Asli müdahiller vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.02.2003 gününde oyçokluğu ile karar verildi. (KAZANCI BİLEŞİM )