Mesajı Okuyun
Old 05-10-2007, 13:42   #5
advocat63

 
Varsayılan

Özü : HÂKİM MANEVİ TAZMİNATIN MİKTARINI BELİRLERKEN SALDIRI TEŞKİL EDEN EYLEM VE OLAYIN ÖZELLİĞİ YANINDA TARAFLARIN KUSUR ORANINI, SOSYAL VE EKONOMİK DURUMLARINI DA DİKKATE ALMALIDIR. MİKTARIN BELİRLENMESİNDE TAKDİR HAKKINI ETKİLEYECEK NEDENLER KARAR YERİNDE OBJEKTİF OLARAK GÖSTERİLMELİDİR. HÜKMEDİLECEK PARA, ZARARA UĞRAYANDA MANEVİ HUZURU DOĞURMAYI GERÇEKLEŞTİRECEK TAZMİNATA BENZER ÖZGÜN BİR NİTELİK TAŞIR. BİR CEZA OLMADIĞI GİBİ MAMELEK HUKUKUNA İLİŞKİN ZARARIN KARŞILANMASINI DA AMAÇ EDİNMEZ.


DAVA : Davacı V. vekili tarafından, davalı N. aleyhine 19.09.2003 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 28.12.2004 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

KARAR : Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hak ve nısfetle hüküm vereceği Medeni Kanun'un 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.

Dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, yanında işçi olarak çalışan davalının işten çıktıktan sonra ücretini almak için işyerine geldiğinde aralarında tartışma çıktığını, bu sırada orada bulunan kızının davalıyı ateşli silahla yaraladığını belirterek davalının bu olayla ilgili olarak polise verdiği ifadesinde; olayla ilgisi bulunmadığı halde kendisi hakkında kocasını birkaç kişi ile aldattığı biçiminde beyanda bulunması ve yine bu iddiasını çevrede konuşarak yayması nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Mahkemece, davalının dava konusu hazırlık ifadesinde; soruşturma konusu olayın nedenini açıklamak için bu şekilde beyanda bulunduğu, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edecek bir yönün bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı tanıklarının beyanları ile tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesinden; davalının, davacının kocasını aldattığı yolunda çevreye dedikodu yaydığı sabittir. Ayrıca davalının 10.04.2003 tarihli hazırlık ifadesinde de yine bu yönde soruşturma konusu ile ilgisi olmayan beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunun kabulü ile davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yukarıda yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Karar bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22.02.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. ******