Mesajı Okuyun
Old 15-04-2008, 15:42   #28
uye23620

 
Varsayılan

Bırakıp gitmek ne zamandır aşk oluyor. Bir yıl her gün öldürmek mi aşk.
işte gerçek aşk....

Gerçekten benzersiz bir aşk hikayesi onlarınki. Sevgililer Günü’ne bundan daha yaraşır bir örnek olamaz diye düşündük, Rize'ye gittik.


Evliliklerinin 11'inci, bayramın birinci günüydü. Birbirlerinden 1500 kilometre mesafede yaşayan, bambaşka dünyaları olan bu iki gencin chat yaparken nasıl tanıştıklarını, aşklarının nasıl alevlenip yol aldığını ve altı ayda nasıl evliliğe kadar geldiklerini, gerçek aşkın tüm ‘‘engel’’leri nasıl aştığını gözlerimizle gördük.

Rize'de dağlar ansızın denize döküldüğü için hayat çok dik yokuşlarla kuşatılmış. Burada toprak çok kıt, hayat çok zor. Rizeli, nerede bir avuç toprak bulsa ekmiş, yanına da başını sokabileceği bir ev dikmiş. Kartalların bile gözünü korkutacak denli yüksek yüksek tepelere evler kurulmuş.

Nuriye Kurul, 1975'te işte o evlerden birinde, 248 basamakla tırmanılan bir tepede dünyaya gözlerini açmış. Dört kardeşin en küçüğü. Tutmasalar, kanatlanıp Karadeniz semalarında uçacak kadar hareketliymiş, zıplayıp durmuş dört yaşına kadar. Sonra bir gece yarısı ateşler içinde uyanmış, ateş yükseldikçe bir bir kilitlenmiş ayakları, elleri. Çocuk felcine yakalanmış. Ayaklarından birini vererek hayatını kurtarmış.

İki yıl içinde biraz kuvvetlenip ilkokula başlamış. Sınıfın birincisi, okulun gözbebeği olmuş. Ama talihsizlikler peşini bırakmamış. Yine bir gece ateşler içinde uyanmış. Doktor, ‘‘Menenjit geçiriyor, hayatta kalması imkansız gibi’’ demiş. Küçük Nuriye, menenjit denilen canavarı da alt etmiş. Ama ortaokuldan sonra geçirdiği bir dizi ameliyattan dolayı eğitimini sürdürememiş. Ama fırsat buldukça kurslara gitmiş ve bilgisayar operatörü olmuş. 17 yaşında Telekom'da işe başlamış. Yeteneklerini geliştirmiş, bilgisayarı bir piyano gibi kullanmayı öğreniş.

OVALARIN DELİKANLISI

Nuriye'nin dünyaya merhaba dediği günlerde, Rize'den çok ama çok uzak bir diyarda başka bir çocuk dünyaya gelmiş. Tam 1500 kilometre uzakta Manisa'nın Turgutlu ilçesinde yaşayan Kutbay ailesi, ilk çocukları olan bebeğe Murat adını koymuş. İlerleyen yıllarda Murat'ın üç kardeşi daha olmuş. Ailenin en büyük çocuğu olduğundan ciddi, ağırbaşlı, sorumluluk sahibi bir küçük adam olarak hayat merdivenlerini tırmanmış. Okul hayatını sürdürürken çalışmaya başlamış. Murat, meslek lisesi makine bölümünü birincilikle bitirmiş, ama kendi alanında iş bulamamış. PVC pencere, doğrama sistemleri işine girmiş. 1995'te babası ölünce bütün ailenin yükünü omuzlamış. İşten güçten kendine ayıracak pek vakti olmamış. Söylediğine göre, sonsuz aşka inandığı için günübirlik ilişkilerden hep kaçınmış. 27 yaşına kadar, bir gün mutlaka karşısına çıkacağına inandığı prensesi beklemiş.

BİR TEMMUZ AKŞAMI

2 Temmuz 2002'nin akşamı. Nuriye her zaman olduğu gibi Telekom'daki işinden evine dönüyor. Her zamanki gibi yemekten sonra internet marifetiyle hiç bilmediği, görmediği álemlere doğru yolculuğa başlayacak.

Aynı saatlerde Murat da Turgutlu'daki evlerinin altında bulunan internet kafede bulunuyor. Birbirinden 1500 kilometre uzaktaki iki genç chat odasında sohbete koyuluyorlar. Şiir, edebiyat meraklılarını bir araya getiren gruba Nuriye'yle Murat da katılmış ama o güne kadar hiçbir sohbette karşı karşıya kalmamışlar. Nuriye'nin nickname'i yani grup içindeki takma ismi ‘‘Vuslat’’, Murat'ınki ‘‘Yalnız Efe.’’

İkili, ertesi akşam yeniden bilgisayar başındadır. Zamanla sadece akşamlar yetmemeye başlıyor Nuriye'yle Murat'a. Sonunda Murat ilk hamleyi yaparak bir fotoğraf göndermenisini istiyor Nuriye'den. Kendi resmini de peşin peşin karşı tarafa gönderiyor. Murat, Nuriye'nin portresini görünce çarpılıyor. Günler geçiyor. Nuriye, Murat'a telefonunu vermiyor, ama her gün Murat'ı arıyor. Gündüz her yarım saatte bir sesleri ulaşıyor birbirine, akşamları saatler boyu yazışmayı sürdürüyorlar.

EN KÖTÜ GERÇEK

Nuriye'nin birtakım sıkıntıları olduğunu seziyor Murat. Çünkü Nuriye, her beş dakida bir Murat'ı arayıp sesini duyduktan sonra telefonu kapatıyor. Bu böyle günlerce sürüyor. Murat'ın karşısında ekran açıldığında şu satırlar beliriyor:

‘‘Kendimi sana karşı büyük bir yalan söylemiş gibi hissediyorum. Biliyorum sormadın, ama sen sormadın diye, ömür boyu üzerimde taşıdığım bu gerçeği senden gizlememem gerekiyor. Öğrendiğinde anlayacaksın ki bu gerçek çok keskin. Bizi ikiye bölen bir kılıç gibi. Ve iki cihan bir araya gelse vuslata eremeyeceğimizi anlayacaksın. Gerçek şu: Ben bir özürlüyüm. Çocukken geçirdiğim felçten dolayı, aksayarak gezdiriyorum bedenimi şu dünyada. Aklım, zekam, duygularım, düşüncelerim, yüzüm, düşlerim, hülyalarım, parmaklarım diğer insanlara benziyor, ama bedenim biraz farklı. İşte bu kadar. Aslında bu yalan ikimizin ortak gerçeği. Ve ben bu gerçeği bugüne kadar gizlediğim için senden özür diliyorum. Beni bağışlamanı istiyorum. Seni hiçbir zaman unutmayacağım. Elveda...’’

Nuriye zannediyor ki bu çarpıcı gerçek karşısında Murat günlerce kendini toparlayamayacak. Ama öyle olmuyor. Yalnız Efe, hemen yanıtlıyor Vuslat'ı:

‘‘Nasıl olursan ol. Benim için artık fark etmiyor. Ben dünyada yalnızca seni sevdim ve ölene kadar da seveceğim. Özürlü olman beni sevmene engel değilse -ki anladığım kadarıyla değil- bizim biraraya gelmemize de engel olamaz. Hemen yarın seni görmek için Rize'ye geliyorum. Ve seni eskisinden daha fazla seviyorum...’’

ŞİİRLE EVLENME TEKLİFİ

Murat o gece bulduğu ilk otobüsle soluğu Rize'de alıyor. İki aşık bir kafede oturup saatlerce birbirlerine dokunarak sohbet ediyor. Akşam olunca Murat Turgutlu'ya dönüyor. Ve hiç uyumadan bilgisayarın başına geçip kime ait olduğunu bilmediği şu satırları yazıyor Nuriye'ye:

‘‘İnsanlar tanıdım yıldız gibiydiler. Hepsi gökteydi ve hepsi parlıyordu. Ama ben içlerinden birini, güneşi sevdim. Bir güneş uğruna bin yıldızdan vazgeçtim. Yokluğun muhteşem susuşunda, varlığın filizleri yaprak yaprak açıyor. Ve aşkın hüküm sürdüğü ülkede, güller çiçek açınca bülbülün feryadını duyacaksın. Vücut, etin içindeki mana. Ruh, vucüdun içindeki hayat. Aşk ise, insanın yaratma ve yaşatma gücüdür. Evet ben bütün yıldızlar içinden sadece güneşi sevdim. Benim güneşim olur musun?’’

Bu şiirsel evlenme teklifi sonunda hayat daha bir güzelleşiyor. Nuriye, durumu annesiyle babasına açıyor. Bu arada Murat da annesine evleneceğini bildiriyor. Murat'ın ailesi, Rize'ye gelip Nuriye'yi istiyor. Kurul ailesiyle Kutbay ailesi kısa zamanda birbirine kaynaşıyor. 1 Şubatta engel tanımayan iki aşık evleniyorlar.

Aşk, her şeyden üstün

Nuriye ile Murat'ın internette küçük yalanlarla başlayıp büyüyen aşkları, yaşamın acı gerçeklerini de yendi. Murat'a özürlü olduğunu söyleyip ‘‘Elveda’’ diyen Nuriye, ertesi gün şiirle evlenme teklifi aldı.

Ersin KALKAN Hürriyet