Mesajı Okuyun
Old 17-03-2004, 15:04   #15
Cumok

 
Varsayılan

Sevgili Öğretmenim;
Günlük devam ediyor...

Erkek kadını ilk gördüğünde çarpılmış, eli ayağı birbirine dolaşmış, eşe dosta "arkadaş ben çarpıldım" demiş.
Yüreğinde her zaman ki gibi düşler kurmuş, "artık şu yazdıklarımı okutacağım, kitapları tartışacağım, tiyatroya, operaya birlikte gidebileceğim biri" diyesiymiş.

Hatta bir daha geldiğinde ona diyesiymiş ki;
Senden hoşlanıyorum, sen ne dersin bu işe?
Yok demiş, kadın, olmaz. Biz yabancı değiliz ki.
Adam her geldiğinde incelemiş miş kadını, onda bir şeyler aramış durmuş.
Duvarı boydan boya saran kitaplara hiç bakmamış, sormamış kadın. Merak edip "nedir bunlar?" bile dememiş...
Sormuş bir gün adam:
Kitap vereyim okur musun?
Hı, demiş kadın, gençliğimde okumuştum birkaç kitap.
!!!
Ben, diye başlarmış hep kadın, oradakilerin en güzeliyim, şööle sööledim, şööle dedim onlara.
Anlasınlar yaa, ben o kadar şey diiilim ki.
!!!
Kitap vereyim mi, ister misin?
Yaa hiç vaktim yok, hep koşturmaca...
!!!
Bakmış incelemiş-miş adam günlerce, biraz kıpırtı öğrenmek, bilmek için.
Yok, yok, umutsuz bir vakaymış bu.
Ama o tavırlar, etrafa tepeden bakmalar, kendini şey sanmalar vd.
Tartışmalı bazı şeyleri, paylaşmak gerek birçok şeyi.
Neyi, neleri?
Hadi yaaa.
Kiminle? Onunla mı?
Akıllanmak mı? Hangi konuda ve nasıl?
O güzelmiş yaa, neden akıllansın ki?
Gerek yok ki, üstelik hiç bilmemiş ki.
Nedir ki akıllanmak, ya da "düşünmek-düşünebilmek"?
Gerek varmı ki?
Önemli olan ambalaj oldukça günümüzde!..