Mesajı Okuyun
Old 02-09-2008, 20:00   #35
Armağan Konyalı

 
Varsayılan





Kendimi yine cami avlusuna terkettim.

Bugün Salı. 2002’nin Salısı. Temmuz sıcağı var. Nem oranı nefes aldırmıyor. Nereye gideceğimi bilemiyorum. Ayaklarım beni cami avlusuna getiriyor. Ayaklarım yolu biliyor.

Hayatta öğrendim ki cami avlusu kadar `'insan gereksinimlerine karşılık veren`' başka mekan olamaz. Su vardır; şadırvandan su içersiniz. Dahasını isterseniz ayaklarınızı yıkarsınız. Başka hiçbir mekanda, herkesin içinde ayaklarınızı yıkamanız hoş karşılanmaz. Ama cami avlusu size böyle bir özgürlük verir… Bu huzur az bulunur.

Yine pek çok mekanda `'kaba bir davranış'' olarak nitelendirilen, elinize aldığınız suyla ensenizi ıslatmanız cami avlusunda mübahtır. Bu hareketi defalarca yapsanız bile kınanmazsınız.

Sonra servi ağaçlarının uzun gölgesinde oturursunuz. Caminin mimarisini incelersiniz. Minarenin yüksekliğini kafadan atarsınız. Güvercinlere sempati beslersiniz. Avlu duvarının dışında bir simitçi vardır. Şimdi yoksa da birazdan bağıra bağıra yoldan geçer. Güvercinler için aldığınız simitten bir parça da siz yersiniz. O sırada seyyar çaycı çıkagelir; bir bardak çay hem size hem de sigaranıza arkadaş olur.

Ben her ayrılıkta kendimi cami avlusuna terk ediyorum.