Mesajı Okuyun
Old 30-10-2011, 16:22   #4
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Prof. Dr. Kemal GÖZLER, İdare Hukuku, Bursa, C.I, s.94:

f) İdare, dinî gerekleri dikkate alarak düzenleme yapabilir mi?
Yukarıda belirttiğimiz gibi, lâik bir devlette idarenin din kurallarına uyma zorunluluğu olmamalıdır. Ama zorunluluk olmamasına rağmen, idare kendi isteğiyle, bir din kuralına uyabilir veya onu göz önüne alarak düzenleme yapabilir mi? Örneğin idare, çalışma saatlerini çalışanların Cuma namazına gitmelerine imkân verecek şekilde ayarlayabilir mi? Veya idare, ramazan aylarında memurların iftara yetişmeleri için çalışma saatinin bitişini erkene alabilir mi? Danıştay, 1976 tarihli bir kararında “Cuma günlerine ait çalışma saatlerinin Cuma namazı ibadetini yerine getirebilmek amacıyla” değiştirilmesini yolunda yapılan bir idarî işlemi Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir. Kanımızca bu konu tartışmalıdır. Yukarıdaki soruya kesin bir yanıt vermek mümkün değildir. Çünkü hukuk kurallarının din kurallarından esinlenmesini lâiklik ilkesine aykırı olarak görmek mümkün değildir. Eğer böyle düzenlemelerin lâikliğe aykırı olduğunu söylersek yeryüzünde lâik devlet kalmaz. Zira, hafta sonu tatilinin Cumartesi ve Pazar günü olması tamamıyla dinî kaynaklıdır. Keza, gerek bizde, gerek Fransa gibi lâik ülkelerde, dinî bayram günleri, aynı zamanda resmî tatildir. Eğer çalışma saatlerinin Cuma namazına göre düzenlenmesi lâiklik ilkesine aykırı ise, Ramazan ve Kurban bayramlarının resmî tatil olması lâiklik ilkesine evleviyetle aykırıdır. Oysa bu sonuncusunu iddia edene şimdiye kadar rastlanmamıştır".

Laiklik, hukuk kurallarının dinin emredicilik niteliğinden bağımsız olarak, aklın (özgür düşünce) ve "hayatta en hakiki mürşit" olan bilimin rehberliğinde belirlenmesi, hukukun din kurallarına dayanmak zorunda bulunmaması olarak tanımlanabilir.

Laik devlette, siyasi ve hukuki düzenin din kurallarına dayanması ve devlet yönetiminin din kurallarına göre yapılması bir "zorunluluk" değildir. Yani, hukuk düzeni ve devlet idaresi, din kuralları öyle emrettiği için yapılandırılmaz.

Fakat, tamamen bilimsel gerçeklere ve rasyonel tercihlere göre kabul edilmiş bir takım hukuk kurallarının, bu arada din kuralları ile örtüşmesi veya onlarla paralellik taşıması her zaman mümkün olabilir. Kuralın belirlenmesi, din kurallarına uygun hareket etme zorunluluğundan kaynaklanmadığından, bu durum laiklik ilkesi ile çelişmez. Bkz. ÖZEK, Çetin, Devlet ve Din, Ada yayınları, İstanbul, tarihsiz, s.16.

Bununla birlikte Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi, başlangıcında Yüce Tanrı’nın huzurunda olmayı ve yardımı ile iş görmeyi anmakta bir beis görmemiştir: “Milli Meclis, Yüce Varlığın huzurunda ve onun yardımıyla aşağıdaki insan ve yurttaş haklarını tanır ve ilan eder”.