Mesajı Okuyun
Old 08-10-2010, 15:12   #6
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yol gösterecek karar 2

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2008/9-667
K. 2008/679
T. 5.11.2008
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Görevsizlik Kararı Temyiz Edilmiş ve Yargıtay Bu Görevsizlik Kararını Onamış İse Dava Dosyası Görevsizlik Kararında Görevli Olduğu Bildirilen Mahkemeye Gönderileceği ve Gönderilen Bu Mahkemenin Bu Kararla Bağlı Olduğu )
• GÖREVSİZLİK KARARI ( Menfi Tespit Davası - Görevsizlik Kararı Temyiz Edilmiş ve Yargıtay Bu Görevsizlik Kararını Onamış İse Dava Dosyası Görevsizlik Kararında Görevli Olduğu Bildirilen Mahkemeye Gönderileceği ve Gönderilen Bu Mahkemenin Bu Kararla Bağlı Olduğu )
• MERCİ TAYİNİ ( Görevsizlik Kararı Temyiz Edilmiş ve Yargıtay Bu Görevsizlik Kararını Onamış İse Dava Dosyası Görevsizlik Kararında Görevli Olduğu Bildirilen Mahkemeye Gönderileceği ve Gönderilen Bu Mahkemenin Bu Kararla Bağlı Olduğu )
2004/m.72
1086/m./25,193
ÖZET : Dava, menfi tespit istemidir. Bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmiş ve Yargıtay bu görevsizlik kararını onamış ( ve böylece görevsizlik kararı kesinleşmiş ) ise, dava dosyası görevsizlik kararında görevli olduğu bildirilen mahkemeye gönderilir. Bu mahkeme, temyiz incelemesi sonucu kesinleşmiş olan bu görevsizlik kararı ile bağlıdır. Görevsiz olduğu kanısına varsa bile, davayı görmeye devam eder. Yani artık görevsizlik kararı veremez.

DAVA : Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4.İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.07.2007 gün ve 2006/472 E.-2007/506 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 03.12.2007 gün ve 2007/39155 E.-2007/36439K. sayılı ilamı ile;

( ... Davacı, dava konusu emre muharrer senedin hizmet akdi ile ilişkili olarak verildiğini somut delillerle kanıtlayamamıştır. Bu nedenle davanın iş mahkemesinde değil genel yetkili mahkemede görülmesi gerekir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, İİK.nun 72 ve devamı maddeleri uyarınca, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.

Davacı Taşkın Topal 06.11.2003 harç tarihli dava dilekçesinde; Davacının, davalıya ait iş yerinde satış mümessili olarak 30.06.2003 tarihine kadar çalıştığını, hizmet sözleşmesine dayalı eğitim ve konaklama masraflarının teminatı olarak davalıya imzalı boş senet verdiğini, davalının senedi 19.06.2003 tanzim, 25.09.2003 vade tarihli 2000 USD bedelli olarak doldurduktan sonra davacı aleyhine icra takibi başlattığını, oysa davalı iş sahibi tarafından davacı işçiye anılan eğitim ve konaklama hizmeti verilmediğini, bedelsiz kalan senet nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline, %40 inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Koçak İlaç Pazarlama AŞ. vekili 17.12.2003 tarihli cevap dilekçesinde; senedin teminat senedi olmadığını, bu hususun davacı tarafından aynı kuvvetle yazılı bir belge ile ispat edilmesi gerektiğini, borcun kambiyo ilişkisinden doğduğunu, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davanın iş mahkemesi görevine girdiği gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın yetkili ve görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine dair verdiği ilk karar, Özel Dairece onanmış ve görev yönünden kesinleşmiştir.

İstanbul 4. İş Mahkemesince "taraflar arasında hizmet akdinin varlığı ve davaya konu senedin tanzim tarihine göre hizmet akdinin devamı sırasında verilen senet dolaysıyla borçlu bulunmadığının tespiti talep edildiğinden mahkememizin görevli bulunduğu anlaşılmakla yargılamaya devam olunmuştur. Medeni Kanun Hükümleri gereğince iddiasını yani olayımızda olduğu gibi senede bağlanmış olsa bile alacaklı olduğunu ispat yükü davalıya ait olduğundan ve davalı tarafça senedin ne suretle verildiği ve ne sebeple davacıdan alacaklı olduğu hususu ispatlanamadığından davanın kabulü ile takibe konu senet dolayısıyla davacının borçlu olmadığının tespitine ve %40 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine..." dair verilen ikinci karar Özel Dairece ; dava konusu senette, nakden ibaresinin yazılı olduğundan senedin teminat senedi olduğunu ispat külfetinin davacıya ait olduğu, davacının bu konudaki delilleri toplanmadan ve davacı iddiasını kanıtlamadan yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek davacının teminat senedi olduğu yolundaki iddiasıyla ilgili olarak tanık dışında başkaca delil göstermemiş olması nedeniyle senede karşı senetle ispat zorunluluğu olduğu, davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, Özel Dairece; yukarıda belirtilen gerekçe ile görev yönünden bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, HUMK.’un 25/II maddesi uyarınca, görevsizlik konusunda Yargıtay’ca verilen kararların mahkemeleri bağlayacağı ve dosyada Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ilamı ile onanarak kesinleştiğinden yeniden görevsizlik kararı verilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle ısrar edilmesine karar verilmiştir.

Mahkemenin direnmeye ilişkin kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 25/III.maddesinde aynen; “Yargıtay’ca verilen merci tayini kararları ile temyiz incelemesi sonucu kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.”denilmektedir. Anılan yasa maddesinin hükümet gerekçesinde ise; “25 inci maddede yapılan değişiklikle "...,kesinleşen göreve ve yetkiye ilişkin kararların yeniden temyiz incelemesine sunularak yargı merciinin tayininde uygulamada müşahade edilen gecikmeleri bertaraf etmek için yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu düzenlemeye göre, göreve ve yetkiye ilişkin mahkeme kararları temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkemeyi Yargıtay belirleyecektir. Diğer bir deyişle Yargıtay iki mahkeme arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlığını halledecektir. Yargıtay’ca verilen merci tayini kararları ile temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen göreve ve yetkiye ilişkin kararlar daha sonra bakacak mahkemeyi bağlayacağı cihetle bu konuda görev veya yetki uyuşmazlığının söz konusu olmayacağı açıktır.” ifadelerine yer verilmiştir.

Bu durumda; bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmiş ve Yargıtay bu görevsizlik kararını onamış ( ve böylece görevsizlik kararı kesinleşmiş ) ise, dava dosyası görevsizlik kararında görevli olduğu bildirilen mahkemeye gönderilir ( md.193 ); bu mahkeme, temyiz incelemesi sonucu kesinleşmiş olan bu görevsizlik kararı ile bağlıdır ( md.25/III ); görevsiz olduğu kanısına varsa bile, davayı görmeye devam eder. Yani artık görevsizlik kararı veremez. ( Prof.Dr.Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı; 2001; cilt.1; s.659,665, vd. )

Yukarıda açıklandığı üzere HUMK.’nun 25/III.maddesi uyarınca temyiz incelemesi sonucu kesinleşen göreve ilişkin kararlar davaya ondan sonra bakacak mahkemeleri olduğu gibi Yargıtay Dairelerini de bağlar. Bu görüşümüzü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.11.2006 gün ve 2006/13-742 E-743 K., 28.03.2007 gün ve 2007/13-191 E.-167 K. sayılı Kararları da doğrulamaktadır. Açıklanan nedenlerle; Yerel Mahkemenin artık Yargıtay’ın göreve ilişkin bozma yapamayacağı yönündeki direnme kararı doğrudur. Ancak, işin esasına yönelik davacı vekilinin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, dosyanın Dairesine gönderilmesi gerekir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemenin göreve ilişkin direnme kararı doğru olmakla birlikte, işin esasına yönelik davacının temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 9. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 05.11.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.