Mesajı Okuyun
Old 10-09-2006, 18:28   #2
Adilyaşam

 
Varsayılan

Değerli arkadaşlarım temel hakların kısıtlanması ile ilgili bir makalemden insan hakları ,özgürlük gibi bu konuyyla ilgili kısa bir bölüm aktarmak istiyorum. Saygılarımla
"Özgürlük, tarih boyunca birçok düşünür tarafından ayrı biçimde tanımlanmıştır. Bunun en önemli nedeni, özgürlüğün çok boyutlu bir kavram olmasıdır. Bir tanıma göre özgürlük, “toplumun ayırdığı bağımsızlık alanıdır” (Kaboğlu,1994,11). Diğer bir görüşe göre, “bir engelin bilgi ve uğraş yoluyla aşılmasıdır” (Hacıkadiroğlu,1991,15). Özgürlük deyince, düşünmemiz, istememiz ve eylememiz için bir olanaklar, bir etkinlikler alanı düşünürüz. Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğü, “özgürlük” sözcüğünü şöyle tanımlamaktadır: “1. Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî. 2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet” (Türk Dil Kurumu, 1988, 1148). Diğer bir tanıma göre özgürlük; bir şeyi yapma veya yapmama, belli bir şekilde davranıp davranmama erki olarak tanımlanabilir (Kaboğlu,1989,14;Uygun,1992,6). Bir başka deyimle serbest hareket etme gücü”dür (Tunaya,1982,187). Bu tanımlarda özgürlüğün insan eyleminin bir niteliğiolarak kullanıldığı görülmektedir. “Dolayısıyla özgürlükten “serbest insan eylemi” anlaşılabilir. Seyahat özgürlüğü, yerleşme özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi çeşitli özgürlüklerden bahsedilmektedir.
Bu özgürlüklerin içeriği aslında bir “insan fiili”nden ibarettir. Örneğin seyahat hürriyeti, gelip gitme; yerleşme hürriyeti, bir yerde devamlı olarak oturma; haberleşme hürriyeti, mektup gönderme, telefon ile konuşma vs.; basın hürriyeti gazete çıkarma vb. fiillerden oluşmaktadır. Bu hürriyetleri anayasada tanıyarak anayasa koyucu, insanların o konuda “serbest hareket etme güçleri”nin olduğunu kabul etmiş olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bu hürriyetlerin tanınması, o konuda insan fiillerinin serbest olduğu anlamına gelir” (Gözler,2000, 203).
Özgürlük; en genel olarak insanın, önünde bulunan türlü seçeneklerden birini, dış etkiler söz konusu olmaksızın, kendi kişiliğindeki iç dinamiklerin etkisi sonucu seçmesi durumudur. Özgürlükler, kaynaklarını insanın doğumunda bulurlar. Onların kişiliklerine bağlı doğar doğmaz kazanılmış bir kavram olarak görünürler. Ama bunların gelişebilmesi için az çok ileri bir toplumun ortaya çıkması gerekir. Özgürlükler, gerçekleştikleri ülkenin kanunları ile korunur ve güven altına alınır (Akın,1987,384).
Burada hak ve özgürlük ilişkisine de değinmekte yarar vardır. Özgürlük, bir haktır; fakat bütün haklar özgürlük değildir. Özgür olmak, aynı zamanda başkasına karşı öne sürülebilen haklara sahip olmaktır (Kaboğlu,1994,12). Hak ve özgürlük bir tek hukuki gerçeğin iki yönüdür. Özgürlük bir haktır ve hak ancak özgürlükle gerçekleşebilir. Bunlardan biri olmadan diğeri olamaz. Gerçekleştirilecek bir hak yoksa özgürlüğün anlamı kalmayacağı gibi özgürlük yoksa hakkında bir anlam ve değeri yoktur. Hak, özgürlüklerin temeli ve konusu, özgürlük ise hakkın gerçekleşme aracıdır (Kubalı, 1964, 318).
Özgürlük, bütün hakların ortak kökenidir; hak bir özgürlüğü gerektirir. Kişi özgür değilse hakkın bir anlamı olamaz. Hak, “ hukuk düzenince tanınmış sınırı konusu, kullanma biçimi ve koşulları gösterilmiş, yararlanılması toplumca sağlanmış özgürlüktür” (Mumcu,1992,15).
Hak istemektir, özgürlük ise yapabilmektir (Kaboğlu,1994,13). Hak, özgürlüğün somutlaştırılmış biçimidir. Hak, özgürlüğün somutta gerçekleştirilmesinin aracıdır (Kaboğlu,1989,267). Örneğin “hak arama özgürlüğü”, “dava hakkı” ile gerçekleşir. Hak bir özgürlüğün sağlanması için kişiye anayasa ve kanunlar ile tanınmış yetkilerdir. Eğer bir kişinin, bir konuda hakkı var ise, devletten veya diğer kişilerden onun yerine getirilmesini “isteme yetkisi”ne sahip demektir. Hukukun genel kuramında, hak kavramı çok değişik şekillerde tanımlanmakta ise de, bu tanımlardan en eskisi ve yaygın olan tanımına göre hak, kişilere hukuk düzeni tarafından verilen bir istenç gücü, bir isteme yetkisidir. Bu tanım anayasa hukuku alanına da uygulanabilir. Anayasa hukuku alanında hak, kişiye anayasa tarafından verilmiş bir istenç gücü, bir isteme yetkisidir (Gözler,2004,101). Bütün bunlardan da anlaşıldığı gibi hak ve özgürlük kavramları birbirine sıkıca bağımlı, biri olmayınca öteki de olmayan bağıntılı kavramlardır.
Temel hak ve özgürlükler alanında kullanılan kavramların içinde en kapsamlı olanı “insan hakları”dır. İnsan hakları terimi; ayrımsız bütün insanların, yalnızca insan oluşlarından dolayı, insanlık onurunun gereği olarak sahip oldukları hakların bütünün kapsar (Soysal,1986,81). İnsan hakları kavramı, gerçekleşmiş durumdan çok, gerçekleştirilmesi gerekeni, bir ideali deyimler, olması gerekeni anlatır.. “İnsan hakları”, ırk, din, dil ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır. Bu haklardan yararlanmak bakımından vatandaş ve yabancı arasında ayrım yoktur. Diğer yandan “insan hakları” terimi bir ideali içerir. Bu terimi kullananlar, bu alanda olanı değil, daha çok “olması gerekeni” dile getirirler.
Temel haklar, pozitif hukuk tarafından güvence altına alınan, yasama ve yürütme organlarının tasarrufu ile kolayca kaldırılamayan haklardır (Uygun,1992,5). Temel haklar, insan haklarının pozitif hukuk tarafından düzenlenmiş kesimidir. İdealin gerçekleşmiş kısmıdır. İnsan hakları; felsefi nitelikli, etik değerli bir kavramdır. “ İnsan hakları kavramının düşünsel açıdan en temel boyutu toplumda adaletin sağlanmasıdır (Çeçen,1990,49)”. Temel haklar ise bu felsefi ideal listesinin pozitif hukuka aktarılmış hukuksal niteliği olan bölümüdür. Kamu özgürlükleri kavramı da temel haklar kavramı ile aynı anlamda kullanılmaktadır ve insan hakları kavramına ilişkin ideal programın, devletçe tanınmış ve pozitif hukukça kabul edilmiş bütününü ifade eder.
Bazı yazarlarca temel hakları diğerlerinden ayıracak ölçütler ileri sürülmektedir. Temel-haklar temel olmayan haklar ayrımı bu yazarlarca kabul edilmektedir. Shue’ye göre temel haklar, diğer tüm haklardan yararlanabilmek için korunması, gerçekleştirilmesi gereken haklardır. Bu haklar, güvenlik ve varlığını sürdürme hakkı olarak ifade edilebilir (Shue,1990,103).
Kimi bazı yazarlara göre de insan hakları arasında temel olanları, temel olmayanlardan ayırmaya yarayan bir ölçüt yoktur. Uygun’a göre felsefi düzlemde temel hak-temel olmayan hak ayrımı savunulamaz. Ancak, hukuksal düzlemde bu ayrım yapılabilir. Bir hak, anayasada düzenlenmiş ise temel hak, anayasal güvenceye bağlanmamış, yasa ya da düzenleyici işlem ile tanınan haklar da temel olmayan hak olarak kabul edilebilir. İnsan hakları kavramı bütün hakları içermektedir. Araştırma konusu bakımından diğer hakların kullanılmasında önemli işlev gören, bu haklar olmaksızın diğer hakların anlamsızlaşacağı haklar temel haklar olarak kabul edilebilir (Uygun,1992,7). Bu hakların büyük çoğunluğu uluslararası sözleşmelerde ve özellikle AİHS’nde kabul edilmiştir. Bu haklara yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, düşünce ve inanç özgürlüğü gibi haklar örnek gösterilebilir."