Mesajı Okuyun
Old 19-12-2005, 21:04   #7
kağanulaş

 
Varsayılan

Herhangi bir kişi ya da grubu hedef almaksızın bir kaç şey yazmak istiyorum. Kanaatimce Türk Yargısı'nın hatta genel olarak tüm devlet müesseselerinin sorunu, devletimizin olması gereken ideal sistemi yakalayamamış olması değildir. Türk Yargısı, en çağdaş standartlarda hakim güvencesi sağlansa da düzelmeyecektir.

Sistemin her tarafında eksiklikler, yanlışlıklar var, "hakimlerin maaşı artar, HSYK'a bakan katılmazsa Türk Yargısı düzelir" diye düşünmek bana hiç mantıklı gelmiyor. Bir kere yargının mevcut şartlarda nasıl çalıştığına bakmak lazım. Her şey her zaman anayasada ve diğer yasalarda yazıldığı gibi olmuyor.

(İŞİNİ İYİ YAPAN KALİTELİ TÜM HUKUKÇULARI TENZİH EDEREK SÖYLÜYORUM)

"mahkemelerin her türlü kararı gerekçeli olmak zorundadır" diye kural var ama adli yargının en üst mahkemesi, kararını yeniden inceletebileceğiniz mercii olmayan yargı merci Yargıtay, hepimizin bildiği kalıp ifadelerle, karar numarası ve taraf ismi değiştirerek temyiz incelemesi sonuçlandırıyor. Usul kanunu ve Yargıtay Kanunu "her bir temyiz nedeninin neden red veya kabul edildiği Yargıtay ilamında gösterilir" diyor. Eğer Türk Ulusu adına hüküm veren hakimler, açıkça hukuka ve yasalara aykırı şekilde gerekçesiz kararlar veriyorsa ve işyoğunluğu bunun bahanesi olabiliyorsa o zaman başkaları da hakimlerle ilgili hukuka aykırı düzenlemeler yapıp bunlara çeşitli bahaneler bulabilir. Kanaatimce belli bir grup (yargıçlar, doktorlar veya başka her hangi bir grup) sistemin bozukluğundan şikayet ediyorsa, düzeltilmesini talep ediyorsa öncelikle kendisinin sistemin bir başka yerini bozmaması gerekiyor. İnsan önce kendi kapısının önünü süpürmeli.

Bence tüm insanlara düstur olması gereken bir söz var, askeri binalarda yazar :
"VATANINI EN ÇOK SEVEN İŞİN EN İYİ YAPANDIR"
(Yine yukarıdaki tenzih parantezinde söylüyorum) eğer birileri hem işini iyi yapmıyor, hem de kendisiyle alakalı bir şeylerin düzeltilmesini istiyorsa; bu durum bana ister istemez söz konusu taleplerin sistemin düzelmesi isteği veya ülkenin selameti için gösterilen gayretten değil de kişisel konformizm güdüsünden kaynaklandığını düşündürür. Yok eğer hakimler diyorsa ki "efendim bizim ekonomik koşullarımız daha iyi olsa biz daha iyi kararlar veririz, her kararımız gerekçeli olur, bu kadar maaşla bu kadar oluyor" o başka. Ben şahsen ne kadar para o kadar adalet anlayışı ile çalışan bir kişinin hakim veya savcı olmaması gerektiğini düşünüyorum. Kimse "hakim savcı olursan paraya boğulacaksın, ülkenin en prestijli işini yapacaksın" diye kandırılarak hakim savcı olmuyor. Hakimlik bu ülkeyi gönülden seven ve ülkesi için fedakarlık yapmayı göze alacak kadar erdemli, ülke şartlarının da farkında olan insanların yapabileceği şerefli bir meslektir.

Ayrıca bir de şunu düşünmek lazım. Ne kadar harika bir sistem kurarsanız kurun, sistemi işletecek insanları değiştirmedikçe iyi sonuç almak mükün değil. Örneğin üniversiteler de bağımsız olmadıklarından şikayet ediyorlar ama takdir hakları olan en ufak konularda bile keyfi davranıyorlar ve "iyi ki daha fazla özerklikleri yok" dedirtiyorlar. Ne demek şimdi bu derseniz, şöyle oluyor ;

İstediğiniz ortalama ile lisans eğitimi bitirin, Lisansüstü Eğitim Sınavı'ndan (LES) istediğiniz puanı alın, öğretim elemanları kime isterse ona Lisans üstü eğitim hakkı lutfediyor(!). Sizin objektif kriterlere dayanan tüm artılarınız bir subjektif kriter (mülakat) karşında sıfırlanıyor. Düşünsenize üniversiteler de daha bağımsız ve özerk bir yapı istiyorlar ve kendilerine bu verilse lisans eğitimini de mülakata bağlayıp istediklerine okuma hakkı verecekler belki de.

Aynı sonucun (iyileri tenzih ederim) mevcut hakim ve savcılarla yargıda teşkilatında da doğacağı bence gün gibi ortadadır. Müfettişlerce denetlenmeyen, göreve başlaması, atanması tümüyle kendi içinde belirlenen bir yargı çok kısa zamanda "ayrıcalıklılar" zümresine dönüşecektir.
Mevcut sistem harika mı? Tabi ki hayır, ama toplum olarak bu kadar yozlaştıysak ve hakimler de başka ülkelerden gelmeyip bu toplumun içinde yetişip yaşıyorsa böyle toplumda bu gerçekler ışığında olaya bakmak lazım.

Çok açık ve çok kısa bir bilgi ile bitereyim: Şu ana kadar mülakat için "REFERANS" bulmadan sırf başarılı, ahlaklı, vicdanlı olduğu için hakimlik sınavını kazanan birini ne gördüm ne duydum. Ama hiç olmazsa hala bir kaç Anadolu genci de bir şekilde bir yerlere ulaşıp hakim olabiliyor. Herşeyini kendi içerisinde halleden bir yargı Türkiye'de kast sistemi kurulması demektedir bence, böyle bir durumda bize de üstün sınıf yargının lütfettikleri ile yetinmek kalır.

İşini iyi yapan, vatanını seven, esas itibariyle mevcut durumdan çok fazlasını hak eden gerçek hakim ve savcılara en derin saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Zaten bu yazıda onların üzerine alınacakları birşey yok. Söz gideceği yerleri bilir.