Mesajı Okuyun
Old 04-06-2012, 12:55   #5
av_yaseminceylan

 
Varsayılan

Hep 9.Dairenin kararlarından örnek vermişiz. Bunlar da diğer dairelerden :
T.C. YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/1601
K. 2005/1846
T. 29.3.2005
• ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN ALACAK TALEBİ ( Kararlaştırılmayan İş Bedelinin Rayice Göre Tesbiti Gereği - Temerrüde Düşürülmeyen Borçlu Hakkında Takip Tarihinden İtibaren Faize Hükmedilmesi ve Faize Faiz Yürütülmemesi Gereği - Likid Olmayan Alacak Nedeniyle İcra İnkar Tazminatına Hükmedilememesi )
• RAYİCE GÖRE BEDELİN TESBİTİ GEREĞİ ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak Davasında - Bedelin Sözleşmede Kararlaştırılmamış Olması )
• TEMERRÜDE DÜŞÜRME ŞARTININ YERİNE GETİRİLMEMİŞ OLMASI ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak Davasında Faiz Başlangıcı - Faize Faiz Yürütülmesi Yasağı )
• FAİZ BAŞLANGICI ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak İçin Borçlunun Takip Tarihinden Önce Temerrüde Düşürülmemiş Olması/Takip Tarihinden İtibaren Faize Hükmedileceği - Faize Faiz Yürütülmesi Yasağı )
• LİKİD OLMAYAN ALACAK NEDENİYLE İCRA İNKAR TAZMİNATINA HÜKMEDİLEMEMESİ ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Belirsiz Alacak İçin Yapılan Takipte )
• İCRA İNKAR TAZMİNATINA HÜKMEDİLEMEMESİ ( Eser Sözleşmesinde Alacak Miktarının Belirlenmemiş Olması - Likid ve Muayyen Olmayan Alacak Niteliği )
818/m.101,104/son,366
2004/m.67
ÖZET : Yanlar arasındaki uyuşmazlık, iş bedelinden kaynaklanmaktadır. Borçlar Yasası'nın 366. maddesi hükmü gereğince, taraflarca önceden iş bedeli kararlaştırılmamış ise, iş bedelinin işin yapıldığı zamandaki serbest piyasa rayiçlerine göre, bilirkişi incelemesi yaptırılarak mahkemece belirlenmesi gerekir. Öte yandan, borçlu davalı icra takip tarihinden itibaren temerrüde düşürülmüş olduğu halde, takip konusu işlemiş temerrüt faizine mahkemece hükmedilmiş olması yanlış olduğu gibi, Borçlar Yasası'nın 104/son maddesi hükmüne aykırı olarak faize faiz uygulanması sonucunu doğuracak şekilde itirazın iptaline karar verilmesi de doğru olmadığından hükmün bu sebeple de bozulması gerekir. İş bedelinde uyuşmazlık bulunmasına ve davacının hak ettiği iş bedelinin mahkemece belirlenmesi gerektiğine göre, takip konusu alacak "likit" değildir. Şu halde, davacı yararına mahkemece icra-inkar tazminatına hükmedilmiş olması da bozmayı gerektirir. Mahkemece iş bedeli tesbit edilerek, icra takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına ve fazlaya ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dava, İcra ve İflas Kanunu'nun 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; davalının icra takibine vaki itirazının iptali istemine ilişkindir.

Davacı yüklenicinin, davalı iş sahibinin evinin sıva ve boya işlerini yaptığına yönelik olarak yanlar arasında "sözlü" sözleşme yapılmış olduğu çekişmesizdir. Yanlar arasındaki uyuşmazlık, iş bedelinden kaynaklanmaktadır. Borçlar Yasası'nın 366. maddesi hükmü gereğince, taraflarca önceden iş bedeli kararlaştırılmamış ise, iş bedelinin işin yapıldığı zamandaki serbest piyasa rayiçlerine göre, bilirkişi incelemesi yaptırılarak mahkemece belirlenmesi gerekir. O halde, belirtilen yasal yöntemle iş bedelinin mahkemece belirlenmemiş olması doğru değildir.

İstenebilir bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarının tebliği ile direngen olur ( BK. madde 101/1 ). Somut olayda da, borçlu davalı icra takip tarihinden itibaren borçlu temerrüdüne düşürülmüş olduğu halde, takip konusu işlemiş temerrüt faizine mahkemece hükmedilmiş olması yanlış olduğu gibi, Borçlar Yasası'nın 104/son maddesi hükmüne aykırı olarak faize faiz uygulaması sonucunu doğuracak şekilde itirazın iptaline karar verilmesi de doğru olmadığından hükmün bu sebeple de bozulması gerekir.

İcra ve İflas Yasası'nın 67. maddesine göre, takip alacaklısı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer yasal unsurlar kapsamında alacağın davalı takip borçlusu tarafından belirlenebilir yani "likit" olması zorunludur. İş bedelinde uyuşmazlık bulunmasına ve davacının hak ettiği iş bedelinin az yukarıda açıklanan yasal nedenle mahkemece belirlenmesi gerektiğine göre, takip konusu alacak "likit" değildir. Şu halde, davacı yararına mahkemece icra-inkar tazminatına hükmedilmiş olması da bozmayı gerektirir.

Mahkemece yapılacak iş; yukarıda açıklanan yasal yöntemle bilirkişi incelemesi yaptırılarak yüklenicinin hak ettiği iş bedelinin mahkemece saptanmasından sonra, davalı iş sahibi tarafından davacıya ödendiği savunulan ve yasal delillerle kanıtlanan iş bedelinin mahsubu yapılarak yüklenici davacı tarafından hak edilen iş bedelinin tamamen ödenmiş olması durumunda davanın reddine; ödenmeyen alacak mevcut ise buna yönelik olarak, itirazın iptaline, %89 oranını aşmamak üzere ve değişen oranlar da gözetilmek suretiyle kabul edilecek asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına ve fazlaya ilişkin davanın reddine karar vermekten ibaret olmalıdır. Yukarıda açıklanan tüm bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulüne ve hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 29.3.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/10984
K. 2011/12929
T. 5.12.2011
• TRAFİK KAZASI SONUCU DESTEĞİN ÖLÜMÜ ( Tazminat İstemi - İstek Bulunması Durumunda Kabul Edilecek Tazminata Olay Tarihinden İtibaren Faiz Yürütülmesi Gerektiği )
• DESTEĞİN ÖLÜMÜ NEDENİYLE TAZMİNAT ( Trafik Kazası Sonucu Desteğin Ölümü Nedeniyle - İstek Bulunması Durumunda Kabul Edilecek Tazminata Olay Tarihinden İtibaren Faiz Yürütülmesi Gerektiği )
• FAİZ ( Trafik Kazası Sonucu Desteğin Ölümü Nedeniyle Tazminat - İstek Bulunması Durumunda Kabul Edilecek Tazminata Olay Tarihinden İtibaren Yürütüleceği )
6100/m.176,177
ÖZET : Dava, trafik kazası sonucu desteğin ölümü nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Tazminat hukuku ilkeleri gereğince haksız eylemden doğan zararın ödetilmesi amacıyla açılan davalarda istek bulunması durumunda kabul edilecek tazminata olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Dava dilekçesinde, tüm davacılar yönünden kabul edilecek tazminatlara olay gününden itibaren yasal faiz isletilmesi istenmiştir. Şu durumda yerel mahkemece, desteğin eşi olan davacı yönünden de belirlenen tazminatlara olay gününden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekir.

DAVA : Davacılar H. B. ve F. B.vekili tarafından, davalı H. K. aleyhine 18/06/2004 ve 18/11/2004 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/06/2010 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı M. B. vekili ve davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava, trafik kazası sonucu desteğin ölümü nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, dava dilekçesindeki maddi ve manevi tazminat istemlerinin bir bölümü kabul edilmiş, ıslah dilekçesi ile artırılan tazminat miktarının ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacılardan M. B. ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.

a ) Davacı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak eşinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemiştir. Yargılamanın devamı sırasında düzenlenen tazminat bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma zararının istemden daha fazla olduğunun belirlenmesi üzerine davacı, 31.03.2010 günlü ıslah dilekçesini vererek dava dilekçesindeki talep sonucunu artırmış ve bilirkişi raporunda belirlenen zarar miktarına göre bakiye zararını istemiştir. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 1.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan kanunun 177/1. maddesinde de ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

b ) Davacının desteği K. B., 31.03.2004 günü meydana gelen trafik kazası nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

Tazminat hukuku ilkeleri gereğince haksız eylemden doğan zararın ödetilmesi amacıyla açılan davalarda istek bulunması durumunda kabul edilecek tazminata olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Dava dilekçesinde, tüm davacılar yönünden kabul edilecek tazminatlara olay gününden itibaren yasal faiz isletilmesi istenmiştir. Şu durumda yerel mahkemece, desteğin eşi olan davacı M. B. yönünden de belirlenen tazminatlara olay gününden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, adı geçen davacı yönünden faize karar verilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın, bu nedenle de bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda ( 2/a ve b ) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davacılardan M. B. yararına BOZULMASINA; davacının diğer temyiz itirazları ile davalının tüm temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve temyiz eden davacılardan M. B.'tan peşin alınan harem istek halinde geri verilmesine, 05.12.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.

Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. ( Baki Kuru 4. Cilt s. 3990 ). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi ( dava değerini ) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.

Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. BK. 133 madde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri ( dava dilekçesinden itibaren ) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.

Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan ( saklı tutulan ) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Nitekim 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK. 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.

Aynı Yasanın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.

6100 sayılı Kanunun hazırlanması sırasında görev alan Prof.Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr. Oğuz Atalay ve Prof.Dr. Muhammet Özekes tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine göre Medeni Usul Hukuku Kitabının 321. sayfasında "Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir..." şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK'nun önceki içtihatları gibi yeni HMK.da da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamanın devam ettirildiği anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu ölümlü trafik kazası 31/03/2004 tarihinde meydana gelmiş, ıslah ise 15/03/2010 günlü dilekçe ile yapılmıştır. Şu durumda 2918 sayılı yasanın 109. maddesinde öngörülen iki yıllık ve ceza kanunları ile öngörülen 5 yıllık ( ceza ) zaman aşımı süreleri geçmiştir. Yerel mahkemece davacı Meyser'in ıslahla artırılan maddi tazminat isteminin zamanaşımı nedeniyle reddi doğrudur. Bu nedenle dairemizin bozma kararının 2-a bendine katılmıyorum.