Mesajı Okuyun
Old 29-01-2009, 13:15   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu


Esas: 2006/3-206
Karar: 2006/205
Karar Tarihi: 10.10.2006


ÖZET: Karar kelimesinin sözlük anlamı; bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargıdır. Hukukta karar; herhangi bir durum için tartışılarak verilen kesin yargı, hüküm, olarak ifade edilmiştir. Yine, karar kelimesinin ifade ettiği farklı bir anlam olarak; kesin yargıyı bildiren belge belirtildikten sonra, karar; değişmeyen, düzenli durum, düzenlilik, yöntemlilik ve değişmez olma olarak ta tarif edilmiştir. Bu tanımlardan yola çıkıldığında, yargısal karar; bir yargılama işlemi sonunda belli bir yönteme bağlı olarak verilmiş, kesin yargıyı ifade eden belge olarak tanımlanabilir. Bu durumda kararın en önemli özelliği olarak, <kesinlik> karşımıza çıkmaktadır. Kesinlik kelimesinin sözlük anlamı; bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumudur. Şu halde; bir yargının karar olabilmesi için kesinlik ifade etmesi gerekir, bu itibarla karar çelişki içermemeli, hiçbir kuşkuya yer kalmayacak şekilde anlaşılabilir olmalıdır. Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik ilkesinin bir gereğidir. Aksi halde, kararın infazında ortaya çıkacak tereddüt; ihtilaf ve karışıklığa neden olur.


(5271 S. K. m. 32, 308) (1412 S. K. m. 30, 308, 320, 321) (2709 S. K. m. 141) (CGK. 02.05.2000 T. 2000/11-89 E. 2000/91 K.) (CGK. 17.03.1998 T. 1998/6-18 E. 1998/91 K.)


Dava: Sanıklar hakkında kasten yaralama suçlarından yapılan yargılama sonunda; sanık Hüseyin T.'in, mağdur Mustafa G.'ü kasten yaralama suçundan beraatına, mağdur Behiç B. Ateş'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/4, 457/1, 81/1-3 maddeleriyle takdiren ve teşdiden 4 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan, 574.145.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, mağdur Tarık Batu K.'ı kasten yaralama suçundan, 765 Sayılı Yasanın 456/4, 457/1, 81/1-3 maddeleriyle takdiren ve teşdiden 4 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan, 574.145.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, sanık Behiç B. Ateş'in; mağdurlar Mesut T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatına, mağdur Adnan T.'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/2 ve 463. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık Mustafa G.'ün; mağdurlar Mesut T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatına, mağdur Adnan T.'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/2 ve 463. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, Tarık Batu K., Gökay Ö. ve Rıfat K.'nun; mağdurlar Adnan T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatlerine, mağdur Mesut T.'yı kasten yaralama suçundan ayrı ayrı 765 sayılı Yasanın 456/4 maddesiyle 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hapis cezasının 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan sonuç olarak 427.050.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, suçta kullanılan aletlerin 765 sayılı Yasanın 36. maddesi gereğince zoralımına ilişkin Eskişehir 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.12.2003 gün ve 734/951 sayılı hükümlerin katılan Adnan T. vekili, katılan sanıklar Hüseyin T. ve Behiç B. Ateş vekilleri ile sanıklar Mustafa G., Tarık B. Karakaş, Gökay Ö. ve Rıfat K. müdafileri tarafından temyiz edilmeleri üzerine; Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, 19.12.2005 gün ve 1332/24422 sayı ile;


<1- Mustafa G. ve Behiç B. Ateş hakkında Mesut T.'yı yaralama suçundan kurulan beraat kararı ve Adnan T.'i yaralama suçundan kurulan mahkumiyet kararı, sanık Hüseyin T. hakkında Mustafa G.'ü yaralama suçundan verilen beraat kararı ile yakınan Behiç B. Ateş'i ve Tarık Batu K.'ı yaralama suçlarından verilen mahkumiyet kararları ile sanıklar Tarık Batu K., Gökay Ö. ve Rıfat K. hakkında katılanlar Adnan ve Hüseyin'i yaralama suçlarından verilen beraat kararları ile sanık Mesut T. hakkında mağdur Mustafa G.'ü yaralama suçundan yakınmadan vazgeçme nedeniyle verilen ortadan kaldırılmasına ilişkin kararlar usul ve yasaya uygun olduğundan ONANMASINA,


2- Sanıklar Hüseyin Tekin ve Behiç Barış Ateş hakkında kurulan hükümlere hasren yapılan temyiz incelemesinde,


a- Sanık Hüseyin'in kardeşi olan katılan Adnan'ın sanıklar tarafından dövülmesi üzerine yüklenen suçu işlediği anlaşılması karşısında sanık yararına haksız kışkırtma hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,


b- Sanıklar Mustafa G. ile Behiç B. Ateş'in katılan Hüseyin'e vurdukları tanık Meryem T.'in anlatımından anlaşılmasına karşın anılan sanıklar hakkında katılan Hüseyin T.'i yaralama suçundan beraat kararı verilmesi,


c- Sanık Hüseyin T.'in sabıka kaydında anne adının, sanık Behiç B. Ateş'in sabıka kaydında baba adının yanlış yazılması karşısında nüfus kayıtlarına uygun sabıka kayıtları getirtilip diyecekleri sorulmadan eksik soruşturma sonucu hükümler kurulması,


5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinde <zaman bakımından uygulama> 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesinde ise, <lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul> kurallarının düzenlenmesi, ayrıca 5252 Sayılı Kanunun 12. maddesi ile 765 Sayılı Türk Ceza Kanunun yürürlükten kaldırılması, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kanunların hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;


5237 Sayılı Kanunun 7. ve 5252 Sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca, sanıkların hukuki durumunun 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun Hükümleri de nazara alınarak yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,


Bozmayı gerektirmiş, katılan Adnan T. ve katılan sanık Hüseyin T. vekili, katılan sanıklar Behiç B. Ateş, Mustafa G., Tarık Batu K., Rıfat K. vekili ve sanık Gökay Ö. müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA> karar verilmiştir.


Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.07.2006 gün ve 2006/153901 sayı ile itiraz yasayoluna başvurmuş ve;


<1- Yüksek 3. Ceza Dairesi ilamının 1 nolu bendinde sanıklar Mustafa G. ve Behiç B. Ateş hakkında Adnan T.'i yaralama suçundan kurulan mahkumiyet kararları onanmıştır.


2- İlamın 2 nolu bendinde sanıklar Hüseyin T. ve Behiç B. Ateş hakkında kurulan hükümlere hasren inceleme yapıldığı belirtilerek 1 nolu bentte onanan sanık Hüseyin T.'e ilişkin mahkumiyet hükümleri haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, sabıka kaydında anne adının yanlış yazıldığından ve 5237 sayılı kanun hükümlerinin değerlendirilmesi gerektiğinden bozulmuş ve 1 nolu bentte belirtilen hükümlerle çelişki oluşturulmuştur.


3- Sanık Mustafa G. hakkındaki mahkumiyet hükmünün, 5237 sayılı kanun hükümlerinin değerlendirilmesi gerekeceğinden bozulması gerekirken onanmış, sanıklar Tarık B. Karakaş, Gökay Ö. ve Rıfat K. haklarındaki Mesut'u yaralamak suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ile ilgili olarak da, onanması ya da bozulması yönünden bir hüküm kurulmamıştır.


4- Yukarıda belirtilen durumlar karşısında, CMK.nun 308. maddesi uyarınca <resen> ve istek üzerine, sanıklar lehine olarak itiraz kanun yoluna başvurmak gereği duyulmakla..> şeklinde açıklanan nedenlerle; <Yüksek Daire ilamında belirtilen mahkumiyet hükümlerine ilişkin onama kararları kaldırılarak, sanıklar Mustafa, Behiç Barış ve Hüseyin haklarında kurulan mahkumiyet hükümlerinin BOZULMASINA, ilamın 2 nolu bendinde belirtilen bozma nedenlerinin geçerli olduğunun işarına, sanık Mustafa hakkındaki mahkumiyet hükmünün de 5237 sayılı kanun hükümlerinin değerlendirilmesi gerektiğinden BOZULMASINA, sanıklar Tarık, Gökay ve Rıfat haklarındaki Mesut'u yaralamaktan kurulan mahkumiyet hükümleri ile ilgili geçerli talep doğrultusunda bir karar tesisi için dosyanın Yüksek Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmesine` karar verilmesini talep etmiştir.


Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.


TÜRK MİLLETİ ADINA


CEZA GENEL KURULU KARARI


Sanık Hüseyin T.'in, mağdur Mustafa G.'ü kasten yaralama suçundan beraatına, mağdur Behiç B. Ateş'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/4, 457/1, 81/1-3 maddeleriyle takdiren ve teşdiden 4 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan, 574.145.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, mağdur Tarık'ı kasten yaralama suçundan, 765 sayılı Yasanın 456/4, 457/1, 81/1-3 maddeleriyle takdiren ve teşdiden 4 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan, 574.145.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, sanık Behiç B. Ateş'in; mağdurlar Mesut T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatına, mağdur Adnan T.'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/2 ve 463. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık Mustafa G.'ün; mağdurlar Mesut T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatına, mağdur Adnan T.'i kasten yaralama suçundan 765 sayılı Yasanın 456/2 ve 463. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanıklar Tarık B. Karakaş, Gökay Ö. ve Rıfat K.'nun; mağdurlar Adnan T. ve Hüseyin T.'i kasten yaralama suçlarından beraatlerine, mağdur Mesut T.'yı kasten yaralama suçlarından ayrı ayrı 765 sayılı Yasanın 456/4 maddesiyle 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hapis cezalarının 647 Sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince günlüğü 4.745.000 liradan sonuç olarak 427.050.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, suçta kullanılan aletlerin 765 sayılı Yasanın 36. maddesi gereğince zoralımına, karar verilen olayda; Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; sanık Hüseyin T. hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin kararın (1) nolu bendinde onandıktan sonra, (2) nolu bendinde bozulduğuna ve bu şekilde çelişki meydana getirildiğine; sanık Mustafa G. hakkındaki mahkumiyet hükmünün, 5237 sayılı Yasa gereğince değerlendirme yapılabilmesi için bozulması gerekirken, onandığına; bir kısım sanıklar hakkındaki hükümlerle ilgili olarak herhangi bir karar verilmediğine ilişkindir.


Bu durumda; öncelikle itirazın kapsamını belirleme zorunluluğu bulunmaktadır:


İtiraz değerlendirildiğinde;


1- Sanık Hüseyin T. hakkındaki mahkumiyet hükümleri,


2- Sanıklar Behiç Barış Ateş ve Mustafa Güngör haklarındaki mahkumiyet hükümleri ile,


3- Sanıklar Behiç B. Ateş ve Mustafa G.'ün hakkında mağdur Hüseyin T.'i kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükümlerinin,


4- Sanıklar Tarık B.Karakaş, Gökay Ö. ve Rıfat K. haklarındaki mahkumiyet hükümlerinin itiraza konu edildiği,


5- Diğer hükümlerin ise itiraz kapsamına dahil edilmediği görülmektedir.


Bu nedenle incelemenin anılan itiraza konu hükümlere hasredilmesi gerekmektedir.


İtirazın kapsamı belirlendikten sonra;


Dosyanın esasının görüşülmesine geçilmeden önce; bir kısmı usule, bir kısmı ise esasa ilişkin olan itiraz nedenlerinden usule ilişkin olanların Yargıtay Yasasının 40/4-5 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi gereğince ön sorun olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekmiştir.


İncelenen dosyada;


Özel Daire kararının beş ayrı noktada usule aykırılık içerdiği belirlenmiştir. Bu sorunlar teker teker ele alınarak incelendiğinde;


1- Aynı konuda çelişkili kararlar verilerek, karışıklığa neden olunması sorunu:


5271 sayılı Yasanın 308. maddesine göre; Yargıtay ceza dairesi kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, yasada sayılan hukuka aykırılık hallerinden birisinin varlığı halinde itiraz yoluna başvurabilecektir. Usul yasaları ve ceza yasalarındaki düzenlemelere uyumsuzluk genel olarak hukuka aykırılığı oluşturmaktadır; bununla birlikte, kesin hukuka aykırılık halleri, 1412 sayılı Yasanın halen yürürlükte olan 308. maddesinde sayılmıştır. 308. maddenin 7. fıkrasında; hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi kesin hukuka aykırılık hali olarak düzenlenmiştir.


Kararların gerekçeli olması zorunluluğu 1412 sayılı Yasanın 308. maddesi dışında; Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrasında, yürürlükten kalkan 1412 sayılı Yasanın 30. maddesinde ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Yasanın 32. maddesinde yer almaktadır. Yerleşik içtihatlara göre; Yargıtay kararlarının da gerekçeli olması zorunludur. Kararda gerekçenin bulunmasının ne anlama geldiği, birçok yargısal kararda açıklanmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 02.05.2000/11-89-91 gün ve sayılı kararına göre; gerekçe, hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklamasıdır. Gerekçenin dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde geçerli, yeterli ve yasal olması aranmalıdır. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açar. Keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, denetim yapılmasına olanak sağlamak için, hükmün gerekçeli olması gerekir. Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 17.03.1998/6-18-91 gün ve sayılı kararına göre; hükümde, iki seçenek birbirleriyle çatıştıklarında yekdiğerini çürütecek, bu suretle hüküm gerekçesiz kalmış olacaktır.


Bununla birlikte; <karar> kelimesinin sözlük anlamı (Türk Dil Kurumu Sözlüğü); bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargıdır. Aynı sözlükte, hukukta karar; herhangi bir durum için tartışılarak verilen kesin yargı, hüküm, olarak ifade edilmiştir. Yine, karar kelimesinin ifade ettiği farklı bir anlam olarak; kesin yargıyı bildiren belge belirtildikten sonra, karar; değişmeyen, düzenli durum, düzenlilik, yöntemlilik ve değişmez olma olarak ta tarif edilmiştir. Bu tanımlardan yola çıkıldığında, yargısal karar; bir yargılama işlemi sonunda belli bir yönteme bağlı olarak verilmiş, kesin yargıyı ifade eden belge olarak tanımlanabilir. Bu durumda kararın en önemli özelliği olarak, <kesinlik> karşımıza çıkmaktadır. Kesinlik kelimesinin sözlük anlamı; bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumudur. Şu halde; bir yargının karar olabilmesi için kesinlik ifade etmesi gerekir, bu itibarla karar çelişki içermemeli, hiçbir kuşkuya yer kalmayacak şekilde anlaşılabilir olmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.01.2006/9-23-3; 22.03.2006/4-87-84 gün ve sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; bu biçim, yargıda açıklık ve netlik ilkesinin bir gereğidir. Aksi halde, kararın infazında ortaya çıkacak tereddüt; ihtilaf ve karışıklığa neden olur.


Somut olayda; sanık Hüseyin T. hakkındaki mahkumiyet hükümleri ile sanık Behiç B. Ateş hakkındaki mahkumiyet hükmü (1) nolu bentte onanıp, (2) nolu bentte bozulmuş böylece; aynı metin içerisinde birbiriyle çatışan iki seçeneğe yer verilmiştir. İki seçenek çatıştığında birbirlerini çürüteceklerinden; gerekçesizliğe yol açacak olan bu durumda, yargılama işlemi sonunda ortaya çıkan kesin bir yargıdan da bahsedilemeyecektir. Bu itibarla; gerekçe içermeyen ve bünyesindeki çelişki nedeniyle kesinlik ifade etmeyen Özel Daire kararı bu yönleriyle hukuka aykırıdır.


2- Bazı hükümlerle ilgili olarak herhangi bir karar verilmemiş olması sorunu:


1412 sayılı Yasanın halen yürürlükte olan 305 ve devamı maddelerindeki düzenlemelere göre; hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay ilgili ceza dairesi temyize konu hükümlerden her biri hakkında yasada yer alan kararlardan birini vermek suretiyle temyiz davasını sonuca bağlayacaktır.


Somut olayda; temyiz incelemesi kapsamında oldukları halde; sanıklar Tarık B. Karakaş, Gökay Ö. ve Rıfat K. haklarında mağdur Mesut T.'yı kasten yaralama suçundan kurulan hükümlerle ilgili olarak herhangi bir karar verilmemiştir.


3- Yerel mahkemenin hükümlerinde yer alan bazı hukuka aykırılık hallerine kararda değinilmemiş olması sorunu:


1412 sayılı Yasanın halen yürürlükte olan 320. maddesine göre; <Yargıtay, temyiz dilekçesi ve layihasında irad olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz dilekçesinde bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder.> Aynı yasanın 321. maddesinde ise; <Yargıtay, aleyhine itiraz olunan hükmü hangi cihetten kanuna muhalif görmüşse o cihetten bozar.> hükümleri yer almaktadır. Bu düzenlemelere göre Yargıtay ilgili ceza dairesi; temyiz yoluyla önüne gelen hükmü hem talep edilen yönüyle, hem de res'en incelemek ve inceleme sonucu hukuka aykırılık tespit ederse bozmak durumundadır.


Somut olayda; sanıklar Behiç, Mustafa, Tarık, Gökay ve Rıfat'tan alınmasına karar verilen avukatlık ücretinin katılanlar yerine, katılanlar vekili Av.K. Şirin'e verilmesine; sanık Hüseyin'den alınmasına karar verilen avukatlık ücretinin, katılanlar yerine, katılanlar Behiç ve Tarık vekili Av.N. Okuroğlu'na verilmesine; katılan Adnan için yapılan masrafın ayrıca Behiç ve Mustafa'dan alınmasına karar verilirken; bu masrafların nelerden ibaret olduğu ve miktarının denetime olanak verecek şekilde kararda gösterilmemesine ve kendilerine karşı işlenmiş fiiller nedeniyle kamu davası açılmamış olan sanıklar Gökay ve Rıfat'ın müdahilliklerine karar verilmesine karşılık, Özel Daire kararında bu hususlara temas edilmemiştir.


4- Kararın (3) nolu bendinde; sanık Behiç B. Ateş ve sanık H. Tekin haklarındaki mahkumiyet hükümleri nüfus ve adli sicil kayıtları arasındaki uyumsuzluklar gerekçe gösterilerek bozulmuştur. Dosya kapsamına bakıldığında, baba adının nüfus kaydında <Mustafa Behcet>, adli sicil kaydında ise <Mustafa Behçet> biçiminde gösterilmiş olması nedeniyle sanık Behiç B. Ateş hakkındaki bozma isabetlidir. Bununla birlikte; sanık Hüseyin T.'in nüfus ve adli sicil kayıtlarının her ikisinde de ana adının <Ummuhan> olarak gösterilmiş olması nedeniyle sanık Hüseyin T.'in kayıtları arasında bir uyumsuzluk bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle; kararın (3) nolu bendine sanık H. Tekin'e ilişkin olmak üzere dercedilen bozma yerinde değildir.


5- Karar içeriğinden hükümlerin esasına girilerek inceleme yapıldığı anlaşılmasına karşılık; Özel Daire kararının son paragrafında <sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına> ifadesine yer verilmesi isabetli bulunmamıştır.


Bu açıklamalara göre; Özel Daire kararı yukarıda sayılan beş ayrı sebeple usule ve hukuka aykırı bulunduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazının değişik gerekçeyle kabulü ile diğer yönleri incelenmeyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi Kararının öncelikle bu nedenlerle kaldırılması gerekmektedir.


Sonuç: Açıklanan nedenlerle;


1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,


2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin sair yönleri incelenmeyen 19.12.2005 gün ve 1332/24422 sayılı kararının; sanık Hüseyin hakkındaki mahkumiyet hükümleri, sanıklar Behiç ve Mustafa haklarındaki mahkumiyet hükümleri, her iki sanık hakkında mağdur Hüseyin'i kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükümleri ve sanıklar Tarık, Gökay ve Rıfat haklarındaki mahkumiyet hükümleriyle ilgili kısımlarının usule aykırılıktan KALDIRILMASINA,


3- Dosyanın yeniden karar verilmesi için Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 10.10.2006 günü oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları