Mesajı Okuyun
Old 20-10-2006, 10:26   #21
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan Sorunu anlamak

Sn.Ergin'in uyarısı gerçekten tam yeri tam zamanı sloganındaki gibi olmuş. Toplumsal cinsiyet/üretim ilişkileri arasındaki bağı kurmak, sorunu anlamak açısından kaçınılmaz.

Ama öncelikle kendi adıma, bu tartışmanın "bir gün yolda giderken..."leri dönüşmesini istemediğimi ifade etmeliyim. Bence burada toplumsal cinsiyeti kavramlar üzerinden tartışmamız hem tartışmanın düzeyini koruyacak hem de sorunun magazin-dışı boyutta anlaşılmasını sağlayacaktır. Yoksa, haklısınız, iktidar çok odaklı bir yapıdır ve yaşantımızın her düzeyinde hissedilir. Ancak, odakları çoğalttığımız zaman büyük resmi gözden kaçırma ihtimalimiz var. Bu nedenle Sn.Ergin'in işaret ettiği üretim ilişkilerini de tartışma kapsamında açmakta fayda var. ( Hemen bu küçük parantezle bir görüşümü ekleyeyim : sorun sadece üretim ilişkileri ve kadının ekonomik bağımsızlığı ile çözülecek gibi de değil, bence. Bağımsızlık sorunu ayrıca ele alınması gereken çok boyutlu bir yapı.)

Aslında Sn.gerunsal da Sn.korayad da ayrıntıya girmeden bize üretim ilişkileri ile ilgili küçük ipuçları verdiler. Sn.gerunsal'ın tekrarladığı "mutlak eşitlik" ( ki ben içini nasıl doldurduğu konusunda çok emin değilim) ile Sn.korayad'ın erkeğin koruyucu-gardiyan görevini üstlenmesi bir anlamda işbölümü ilişkilerine de bir yollamadır, benim gözümde. Eşitlikten bahsettiğimizde, üretim sürecinde yer alma konusundaki eşitliği de kapsayan bir kelam ediyoruz, zannındayım. Koruyuculuktan bahsettiğimizde,kadının "doğa"sına uygun davranarak evde oturması gerektiğini bile düşünebilirim Neyse şaka bir yana, kadınların endüstri devrimi ile birlikte aldıkları yol tabii ki azımsanacak türden değil.

Savaşın erkek nüfusunda yarattığı azalma nedeniyle kadınların çalışma hayatına girmesi Mary Wallstonecraft gibi süfrajet'leri ortaya çıkardı. Kadınların artık üretim ilişkileri içinde yer alması erkeklere eşit haklara sahip olmalarının ( özellikle süfrajetlerin üzerinde durduğu oy hakkı) en önemli tetikleyicisi olarak düşünülmeli,elbette.

Üretim ilişkileri biçimleri ile kadının sömürülmesi arasında bir bağ var, kuşkusuz. Feministler, kapitalizm öncesi-feodal, kapitalizm, sosyalist üretim ilişkileri içindeki kadınlarla ilgili o kadar çok söz söylediler ki, burada bunları iki satırda anmaya çalışmak, bizi indirgemeciliğin tuzaklarına düşürecek,ister istemez. Yine de bu tuzağı göze alıp birkaç kelam etmek isterim.

Kapitalist sistemde kadının emeği ev içine hapsedilmiştir ve üretim açısından ev içi emeğin bir değeri yoktur. Bu tür emek, ikincilden de ikincil bir destek sayılmaktadır. Parasal bir karşılığı olmayan ev içi emek, aslında bir emek bile değil, kadının bir "vazifesi"dir. Kapitalizmde, üretken olan erkektir. Kadınların fabrika işçisi olarak çalışma hayatına girmelerinden sonra da durumun değiştiği söylenemez,doğrusu. Fabrikalarda çalışan ilk kadınların buralarda çalışabilmesinin önemli bir nedeni de "ucuz işgücü" sayılmalarıdır. Bugün hala aynı durum devam ediyor. Kadının emeği en rafineleşmiş alanlarda bile en azından maliyet bakımından kuşkuyla karşılanıyor. Kadınlar doğurur, işe gelemezler; emzirir, işe gelemezler, 100'den fazla kadın işçiniz varsa kreş açmanız gereklidir vs.vs.( ben, regl olduklarında sinirli oluyorlar, çalışma barışı bozuuyor diye saçmalayan bir işveren tanıyorum,mesela.) Bunlar işverenler için ek maliyet olduğu gibi, kadınlar işe gelemediği zamanlara ilişkin bir alternatif maliyet dahi doğururlar. Özellikle üzt düzeyde çalışan kadınların işi daha zordur, çünkü görevleri gereği onların işyerinde bulunmamalarının maliyeti daha yüksektir.

Sosyalist üretim tarzında ise kadınlar çalışma ve politikada yer alma konusunda teşvik edilirler. Ancak, aile ve çocuk bakımı hala kadınların üzerine yıkılmış bir "vazife"dir. Burada da toplumsal cinsiyet olarak kadına yüklenen anlam çok değişmemiştir, esasen. Nitekim, sosyalist toplum uygulamalarına bakıldığında kadının statüsünün daha iyi olmadığı görülecektir. Aslında, feministlerin bu alandaki eleştirileri çok fazladır ve bunlardan biri de Marx'ın kadın sorunu ile ilgili çözümler üretememiş olmasıdır.

Feminizmin bir devlet sistemi önerisi yoktur. Feminist görüşler, liberal, sosyalist,marxist çözümlere eklemlenmekte ve bu sistemler içerisinde sorunlara çözüm aramaktadırlar. Ancak, "biz kızlar" genellikle sorunun üretim ilişkilerinin çözümlenmesinden de derin bir yerde yattığını düşünürüz ( en azından bizim kızların tartışmaları bu yönde, diyebilirim.)

Sn.Ergin'in görüşlerini merakla bekliyorum. Tartışmayı daha olumlu bir noktaya taşıyacağına inancım sonsuz.

Saygılar.