Mesajı Okuyun
Old 26-11-2012, 09:06   #1
halit pamuk

 
Varsayılan Değerlendirme- 4- Taraf Ehliyeti- Dava Ehliyeti- Taraf Sıfatı

TARAF EHLİYETİ


------ Cenin, tam ve sağ doğmak şartıyla anne karnına düşme anından itibaren taraf ehliyetine sahiptir. Cenin, taraf olduğu davalarda bir kanuni temsilci (kayyım ) atanır. Ancak 4. Hukuk Dairesi bir kararında cenine ceninlik evresinde dava hakkı tanınmasını reddetmekte; kanuni temsilci aracılığı ile dava hakkının kullandırılmayacağını kabul etmektedir. (Alangoya-Kamil, Nevhis Yıldırım- Medeni Usul Hukuku Esasları Sh. 114-7. Baskı)

----- 1086 sayılı kanun döneminde ölen kişiye ya da ölen kişi adına dava açılamadığı gibi ıslah dahi edilemiyordu. Yeni HMK ile ölen kişiye dava açılması durumunda, dava reddedilmemeli davaya mirasçıları katarak devam edilmelidir.

“ …..dava tarihinden Ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceğini aleyhine dava açılmayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş kimsenin mirasçılarına ardıllık(halefiyet) kuralı uygulamamacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, …… 1086 sayılı yasayı yürürlükten kaldıran 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 124. Maddesi ile bu durumlarda dava reddedilmeyip mirasçıların davaya katılımlarının sağlanmasıyla yargılama yapılması olanağı getirilmiştir. … Hal böyle olunca, 6100 sayılı yasanın 124. Maddesi uyarınca değerlendirme yapılması, yargılamaya devam edilmesi ve hasıl olunacak sonuca göre karar verilmesi için karar bozulmalıdır. (1. HD, 20.02.2012, 2679/2110) Yargıtay aynı zamanda tarafın öldüğünün belirlenmesi üzerine mirasçılarına karşı davaya devam edilmemesini Hukuki Dinlenilme Hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir. (20. HD, 07.02.2012, 13584/1299)

------ Eğer dava konusu sadece öleni ilgilendiriyorsa, dava konusuz kalır. Dava konusuz kaldığından karar verilmesi yer olmadığına karar verilir. Örneğin “…. Dernek genel kurulunca alınan kararın iptaline ilişkin olup sadece şahsi hak doğuracağı ve davacının dava sırasında ölmesi ile konusu kalmadığı göz önünde tutulmadan davanın mirasçılara yöneltilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”(2. HD, 13.12.1995, 12889/13636)

Yalnız öleni ilgilendiren davalarda da, ölen tarafın mirasçıları mahkemenin kararında taraf olarak gösterilmelidir. Çünkü, yargılama giderleri ölen tarafın mirasçılarının lehine ve aleyhine hükmedilir ve mirasçılar bu kısma yönelik hükmü temyiz edebilir. ( Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü- Cilt 1 sh.907. Altıncı baskı)

----- Nafaka yükümlülüğü ve isteme hakkı kişinin ölümü ile sona erer, ancak, dava açıldıktan sonra ölürse, ölenin mirasçıları nafaka davasını küllü halef olarak yürütebilirler.. Ancak, açılmış davayı yürütme imkanı, dava günü ile ölüm günü arasındaki süre için gerçekleşmiş nafaka ile sınırlıdır. (2. Hukuk Dairesi, 6.5.1974, 2936/2975)

----- Davacı manevi tazminat davası açtıktan sonra ölürse, davacının mirasçıları manevi tazminat davasına devam edebilirler. (4. Hukuk Dairesi, 2.6.1994, 1898/5093)

----- Görülmekte olan davada, taraflardan birinin ölmesi halinde, ölenin mirasçıları mahkemeye başvurmazlarsa, mahkeme ölenin mirasçılarının tespiti ve onlara tebligat yapılması için karşı taraf mehil verilmeli ve dava ertelenmelidir. Ancak, gecikmesinde sakıncalı bir durum varsa, kayyım tayin edilmelidir. (HMK.m.55)

----- Taraf ehliyeti olmamasına rağmen, bir hüküm verilmişse, verilen bu hükümdeki eksiklik kanun yoluna başvurularak iptal edilir. Pekcanıtez’e göre hükmün kesinleşmesi halinde gidilebilecek olağanüstü kanun yolu bulunmamaktadır, bu hüküm, hüküm olarak, mevcut kabul edilir, ancak muhatabı olmayan etkisiz bir hüküm niteliğindedir. (Pekcanıtez- Atalay- Özekes- Medeni Usul Hukuku- Sh. 243. 13. Bası) Ejder Yılmaz’a göre, ölü kişiye karşı dava açılması ve mahkemenin de davalının ölü olduğunu bilmemesi nedeniyle davayı karara bağlaması durumunda eğer hüküm kesinleşmişse, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilir.(Ejder Yılmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerh. Sh. 501) Karslı’da Ejder Yılmaz’la aynı görüştedir. (Karslı – Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 302. 2. Baskı) Yargıtay’a göre ise, ölü kişiye karşı dava açılmış ve kesinleşmiş ise, bu karar yok bir hükümdür. Bu nedenle, mirasçıların tapu iptal ve tescil davası açma haklarının varlığı aşikardır. (1. Hukuk Dairesi, 12.5.1987, 1452/4579)

------ Tüzel kişi hakkında tasfiye işlemi başlamışsa, tasfiye işlemi bitinceye kadar, tüzel kişilik devam eder, ancak şirketi, tasfiye memurları temsil eder.

----- Ticaret sicilinden silinmiş şirket hakkında işlem yapılması için şirketin ihya edilmesi gerekir. ( 9. HD, 9.3.2000, 36/2884) İhya davası, ticaret sicili memurluğu ile şirketin son tasfiye kuruluna karşı açılır.(11. HD, 30.1.2006, 758/646)

------ Adi şirketin kendisi davalı olarak gösterilemez. Davalı olarak şirketin tüm ortakları gösterilir.(9. HD, 8.9.2005, 28284/28939) Dava dilekçesinde tüm ortaklar yer almamışsa, diğer ortakların davaya dahil edilmesi mümkün olmadığından taraf eksikliği nedeniyle dava reddedilir. .(Ejder Yılmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerh. Sh.511) Para alacaklarında ise, tüm ortaklara karşı dava açılması zorunluluğu yoktur. Ancak yargıtay’ın aksi görüşte kararları vardır.(15. HD, 18.2.2005, 5384/866)

Konsorsiyum ve iş otaklığında da adi ortaklık hükümleri uygulanır.

"29.5.2000 tarihli sözleşmeyi davacı şirket ile Kutlutaş-Dillingham Ortak Girişimi imzalamıştır. Her ne kadar sözleşmede ortak girişimden (Adi ortaklıktan) söz edilmiş ise de, sözleşmenin tarafları gerçekte Kutlutaş İnş.Tic.San.Ltd.Şti. ve Dillingham Corstruction İnternational IMC'dir. Başka bir deyişle ortak girişimin ortakları az yukarıda sözü edilen şirketlerden ibarettir. Hukuk Genel Kurulunun 8.10.2003 tarih, 2003/12-574-564 sayılı kararında vurgulandığı üzere ortak girişim iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişinin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri bir ortaklık türü olup, tüzel kişilikleri olmadığından taraf ehliyeti yoksa da, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi davalı gösterilen ortak girişimin ortakları dava dilekçesinin tebliği üzerine aynı avukata ayrı ayrı vekaletnameyle vererek davaya cevap verip husumeti kabul etmişse davanın ortak girişimi meydana getiren şirketlere karşı açıldığı kabul edilmelidir. Şu haliyle taraf teşkili tamamlandığından mahkemece uyuşmazlığın esası incelenerek bir hükme varılması gerekirken davanın husumet noktasından reddi yanlıştır. Davacının karar düzeltme isteminin kabulüyle hüküm bozulmalıdır."


------ Miras şirketin de tüzel kişiliği olmadığından taraf olarak gösterilemez, mirasçıların tamamı taraf olarak gösterilmelidir.

------ Mirasçılık belgesinin iptali davaları, iptali istenen veraset ilamında hak sahibi olarak gösterilenlerin tümüne tevcih edilmelidir. (2. Hukuk Dairesi- 15.12.1995, 12388/13788)

------ Site yönetimin yaptığı sözleşmelerden doğan davalarda, site yönetimine karşı dava açılabileceği kabul edilmektedir. (13. HD, 29.12.2008, 8276/15802)

----- İflas masasının taraf ehliyeti vardır. İflas masası adına iflas idaresi tarafından takip edilen davalarda verilen hüküm, kesin hüküm teşkil etmez.çünkü müflis bu davlarda taraf değildir.


DAVA EHLİYETİ



----- 1086 Sayılı kanunda 38. Madde, hem taraf ehliyetini hem de dava ehliyetini düzenlemekteydi. 6100 Sayılı HMK ile taraf ve dava ehliyetleri ayrı ayrı düzenlemiştir. Dava ehliyeti, fiil ehliyetidir. Maddi hukuka göre fiil ehliyetine haiz herkes, dava ehliyetine de sahiptir.

---- 1086 sayılı kanunun 39/1 maddesi, sadece tüzel kişiler bir düzenleme içermekteydi. Medeni hakları kullanma ehliyetine haiz olmayan gerçek kişiler için bir düzenleme içermemekteydi. 6100 sayılı HMK, fiil ehliyetine sahip olmayan gerçek kişilerin davada kanuni temsilcileri aracılığı temsil edileceğini düzenlemiştir.

------ Mümmeyiz küçük ve mahcurlar davada kanuni temsilcileri tarafından temsil edilir. Ancak kişiye sıkı olarak haklarının kullanımında dava ehliyetine sahiptirler. Örneğin boşanma davasında dava ehliyetine sahiptirler. Ancak boşanma davasının parasal yan sonuçları hakkında(nafaka gibi) mahcurun vasisini davaya katılması gerekir.(2. HD, 23.10.1992, 8875/10177)

"Davacı kısıtlandığını ve davalı eşinin kendisine vasi atandığını belirtmiştir. Davada sıfat ve ehliyet kamu düzeniyle ilgilidir. Temyiz süresinde ortaya konulmuş olması sonuca etkili değildir.

O halde, davacının ayyaşlığı nedeniyle kısıtlılık halinin devam edip etmediğinin araştırılması devam ediyorsa vasi ile kısıtlının yarar çatışması söz konusu olacağından Medeni Kanunun 376/2. maddesi gereği ydavacıya kayyım atanmasının sağlanması onun huzuruyla davaya bakılması gerekir."

-----Yargıtay
3. Hukuk Dairesi

Esas : 2003/13707
Karar : 2003/13547
Tarih : 13/11/2003

Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı temsilcisi aracılığı ile bir davayı (davacı veya davalı olarak) takip etme ve usul işlemlerini yapabilme ehliyetidir.
Mümeyyiz ve reşit olup, mahcur (kısıtlı) bulunmayan her gerçek kişi tam dava ehliyetine sahiptir (HUMK mad.38, MK mad.9).
Dava ehliyeti olmayan kişiye karşı dava açılması halinde, dava dilekçesi, davalının kanuni temsilcisine tebliğ edilir. Yine, dava ehliyeti olmayan davalıya karşı yapılan usul işlemleri geçersizdir. Ancak, kanuni temsilci yapılan usul işlemlerine icazet verebilir.
Somut olayda, davalının İzmir 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/519 sayılı kararı ile mahkum olduğu ve MK.nun 357 ve devamı maddeleri gereğince 25.12.2001 tarihinde Kamil Ersan'ın kendisine vasi tayin edildiği ve iş bu davanın 24.9.2002 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Mahcur aleyhine açılan davada dava dilekçesinin vasiye tebliği ile duruşmalara katılması sağlanmalıdır. Aksi takdirde davalı temsilcisiz kalacağından ve yargılamanın yokluğunda yapılması, savunma delillerini mahkemeye bildirememe durumu ile karşı karşıya bırakacağından usul ve yasaya aykırıdır.
.



----- Yargıtay yaş düzeltme davalarının küçüğün kanuni temsilcisi tarafından açılması ve takip edilmesi gerektiği görüşündedir.

------- Mümeyyiz küçük ve mahcurlara karşı açılan haksız fiil nedeniyle doğan tazminat davalarında da kanuni temsilcileri temsil eder.

---- Temyiz kudretinden yoksun olan kişileri de davada kanuni temsilcileri temsil eder. Ancak kişiye sıkı olarak bağlılıkları mutlak nitelikteki haklara ilişkin davalarda kanuni temsilci kural olarak bu davaları açamaz. Ancak önemli bir zorunluluk olan hallerde açılabilir. ( Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü- Cilt 1 sh.1048. Altıncı baskı)

----- Vekil çocuk reşit olmadan önce ona bir vekil tayin etmiş ise, ve bu dava vekil tarafından takip edilmekte iken çocuk reşit olmuş ise, bununla vekalet sona ermez.

---- Ergin olmamaları nedeniyle kanuni temsilcileri tarafından açılan davanın görülmesi sırasında küçüğün ergin olması halinde, ergin hale gelen kişiye, mahkemenin, davayı takip edip etmeyeceğini sorması gerekir. .(Ejder Yılmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerh. Sh.553)

------ Vasinin vesayeti altındaki kişi adına dava açabilmesi için sulh hukuk mahkemesinden izin alması gerekir.

----- Kayyımın kayımı bulunduğu kişiyi davada temsil edebilmesi için o kişinin muvafakati gerekir. Eğer kendisine kayyım edilen kişi muvafakat vermeye ehil değilse, kayyım dava açmak için sulh hukuk mahkemesinden husumet izni alması zorunludur.

---- Taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal danışman atanması talebi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli görülürse, bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılama ertelenebilir.
Taraflardan biri kanun gereğince tedavi, gözlem veya koruma altına alınmış yahut başkalarıyla görüşmekten yasaklanmış olup da kendisi veya vekilinin mahkemede bulunması mümkün değilse, o kimse hakkında davayı takip için kayyım atanıncaya kadar yargılama ertelenebilir. (HMK.m.56)



------ Tüzel kişiler, davada yetkili organları aracılığı ile temsil edilir. (HMK.m.52) Şubelerin ise, taraf ehliyeti yoktur."
Bilindiği üzere, HUMK.nunda taraf ehliyeti tanımlanmamış 38. maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış, 8, 28, 47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını belirtmiştir. Dava tarihinden önce ölen ve kişiliği son bulan bir kişinin veya tüzel kişilik kazanmamış bir topluluğun taraf ehliyetinin bulunmayacağı kuşkusuzdur.

Bu itibarla, 5253 Sayılı Dernekler Kanununun 2/h maddesi hükmünde de dernek şubeleri, dernek faaliyetlerinin yürütülebilmesi için bir derneğe bağlı olarak açılan, tüzel kişiliği olmayan ve bünyesinde organları bulunan alt birim olarak tanımlanmıştır. Bu olgu gözetildiğinde, kanun ile derneklere şube açma imkanının tanınması ve dernek şubelerinin organlarının bulunması, şubelerin tüzel kişiliği bulunduğu sonucunu doğurmaz" (
7. Hukuk Dairesi Esas : 2011/3881 Karar : 2011/6218 Tarih : 20.10.2011)
Aksi yönde 11. Hukuk Dairesinin içtihatları bulunmaktadır.


----- HUMK.m39/1 de, “icap eden mezuniyeti istihsal” ibaresi HMK.m52’ye alınmamıştır.

----- Kanuni temsilciler, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu hâllerde izin belgelerini, tüzel kişilerin organları ise temsil belgelerini, dava veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek zorundadırlar; aksi takdirde dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamazlar. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkeme, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişilerin organlarının, yukarıda belirtilen eksikliği gidermeleri şartıyla dava açmalarına yahut davayla ilgili işlem yapmalarına izin verebilir. İzin belgesinin alınması için mahkemeye müracaat edilmesi gerekiyorsa ilgiliye, müracaatı için kesin süre verilir. Bu süre içinde mahkemeye başvurulması hâlinde bu konuda karar verilinceye kadar beklenir.Süresi içinde belgelerin ibraz edilmemesi veya mahkemeye başvurulmaması hâlinde, dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.(HMK.m.54)

"Dava muhdesatın TESPİTİNE İLİŞKİNDİR. Davacılar binanın dayandığı taşınmazdan haricen pay satın aldıkları ve binanın kendileri tarafından yapıldığını İLERİ SÜRMÜŞLERDİR. Bu kabil davaların tapuda malik gözüken diğer paydaşlarda hasım gösterilerek AÇILMASI GEREKİR. Bu husus DAVA KOŞULUDUR. Öncelikle davacılara mehil verilerek diğer paydaşlarda davaya dahil ettirilmeli, bu davada davacıların hukuki menfaatlerinin varlığı da öncelikle nazarı itibara alınmalı. Ondan sonra taraflarca gösterilen ve gösterilecek deliller toplanarak KARAR VERİLMELİDİR. Mahkemece taraf teşkili edilmeden yukarda açıklanan şekilde karar VERİLMESİ İSABETSİZDİR. Bu nedenlerle davacının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA- sair yönlerin incelenmesine yer olmadığına, 11.7.2002 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ."(7. HD,11.07.2002, 2315/4241


DAVADA SIFAT


--- Sözleşmeden doğan alacaklarda, davacının, sözleşmenin karşı tarafını oluşturan kişiye karşı dava açmaları gerekir. Aksi takdirde davalının sıfatının bulunmaması nedeniyle dava reddedilir. (.(Ejder Yılmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerh. Sh.533)

----- Meradan yararlanan köy halkından bir ya da birkaç kişinin açtığı müdahalenin meni davasında bu kişilerin taraf sıfatı vardır. (14. HD, 4.2.2002, 404/655)

----- “Kat maliklerden birinin bütün kat maliklerin muvafakatini almadan ortak yere herhangi bir şekilde tesis ve değişiklik yapması ve ortak yere el atması halinde, diğer kat maliklerinin her birinin ……. Hakimin müdahalesini isteyebilir” (18. HD, 21.3.2005, 10661/2474)

----- Haciz yoluyla takipte sıra cetveline itiraz davasını açan borçlunun davacı sıfatı yoktur. .(Ejder Yılmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerh. Sh.544)

----- Taraf sıfatı, dava şartı değildir ama davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemece de resen dikkate alınır.

----- Mirası reddetmiş bir kimse, buna rağmen mirasçı sıfatıyla dava açarsa, dava sıfat yokluğundan reddedilir. Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü- Cilt 1 sh.1169. Altıncı baskı)
------ Bir vakıf kurulmasını ve vasiyeti tenfiz memuru atanmasını içeren bir vasiyetnamenin iptali davasının vasiyeti tenfiz memuruna ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne birlikte açılması gerekir. (17.12.1955 ve 16/25 sayılı İBK)


DAVADA TAKİP YETKİSİ


----- 1086 Sayılı Kanundan önemli bir fark olarak 6100 sayılı kanunun 53. Maddesinde dava takip yetkisi düzenlenmiştir. Bu hükme göre, dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki kanunda belirtilen istisnalar dışında maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin olunur. ( KARSLI- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 308- 2.baskı)

----- Kanunda belirtilen istisnai durumlar: İİK.m.94/2 ye göre, borçlunun henüz tapuya tescil ettirmediği bir taşınmazını borçlu adına tescil ettirmek için alacaklının icra dairesinden dava açma yetkisi istemesi, iflas masasına karşı açılacak davalarda iflas idaresi tarafından temsil edilmesi vs.

------ Davayı takip yetkisi dava şartıdır. Bu nedenle mahkemece kendiliğinden gözetilir.