Mesajı Okuyun
Old 13-11-2008, 12:26   #2
kanune

 
Varsayılan satın almayı araştırın

devletin bu tür yerleri satışa çıkardığını ya da talep halinde sattığını duymuştum.
Maliye yada ilçe de ise mal müdürlüğü (milli emlak bölümü) aracılığıyla bu yeri satın almayı talep edebilirsiniz.
daha önce bir müvekkilim böyle bir soru ile geldiğinde, ilçe mal müdürlüğü memurları ile görüşmüştüm. Memur, zaman zaman devletin bu tür yerleri toptan satışa çıkardığını, ama bizim beklemek istemememiz halinde, dilekçe ile başvurmamızı, başvurumuz neticesinde genel müdürlükten onay alarak o yerin değerinin tespiti ve satış işlemi yapılabileceğini ifade etmişti.
Müvekkil, beklemeyi tercih ettiği için size somut bir sonuç veremeyeceğim.
dava konusunda fazla bir şansınız olduğunu düşünmüyorum. aşağıda sizin olaya benzer bir yargıtay kararı ekliyorum.
iyi çalışmalar.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU


Esas No.
1997/8-241
Karar No.
1997/479
Tarihi
28.05.1997


İLGİLİ MEVZUAT
743-TÜRK KANUNU MEDENİSİ/639
1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/237


KAVRAMLAR
KESİN HÜKÜM
İTİRAZ
ZİLYETLİKLE İKTİSAP
İMAR VE İHYA
DAVADAN FERAGAT
KAYALIK
ZİLYETLİKLE EDİNİLEBİLECEK YERLER
OTLAKİYE
TARIMA MÜSAİT YERLER


ÖZET
DAVA KONUSU 474 ADA 1 PARSEL HAKKINDA DAVACILAR TESBİTTEN ÖNCEKİ KAZANMAYI SAĞLAYAN ZİLYETLİĞE DAYANARAK İPTAL VE TESCİL İSTEMİNDE BULUNMUŞLARDIR. ADI GEÇEN PARSELİN HAZİNE ADINA TESBİTİNE KARŞI DİĞER PARSELLERLE BİRLİKTE KADASTRO MAHKEMESİNE İTİRAZ EDEN DAVACILAR VEGİLİ YARGILAMA ESNANINDA BU PARSELLER HAKKINDAKİ DAVADAN FERAGAT ETMİŞ; KADASTRO MAHKEMESİNCE BU PARSEL İÇİN VAKİ İTİRAZIN REDDİNE DİĞER PARSELLER İÇİNSE KABULÜNE KARAR VERİLMİŞ VE KARAR ONANARAK KESİNLEŞMİŞTİR. DAVACILAR VEKİLİNİN DAVADAN FERAGAT YETKİSİNİN OLMAMASI, KESİN HÜKÜM GERÇEĞİNİ ORTADAN KALDIRMAZ. BU DURUMDA HAKKINDAKİ KARAR KESİNLEŞEN 1 NUMARALI PARSELİN TAPUSUNUN İPTALİ İÇİN AÇILAN DAVANIN “KESİN HÜKÜM” NEDENİYLE REDDİ GEREKİR.


DAVA ve KARAR :

Taraflar arasındaki “tapu iptali, tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bozcaada Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.7.1995 gün ve 1995/22-41 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 14.5.1996 gün ve 1995/10/44-1996/4873 sayılı ilamı:

( … Davacılar, uyuzmazlık konusu 474 ada 1 parselin Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Hazine davanın reddine karar verilmesini savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık konusu parsele ait kadastro tutanağında bu yere zilyet olan Kemal Pilavoğlu verasesinin ne zamandan beri ne suretle zilyet olduklarının kesin olarak belirlenmediği açıklanmak suretiyle Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacılar bu yerin murisleri Kemal tarafından 1969 yılında satın ve devralındığını, daha sonra 4753 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan uygulama esnasında kendilerine ait olduğunun belirlendiğini açıklıyarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Yerel bilirkişi ve tanıklar davacılar ve murislerinin dava konusu taşınmazı otlakiye olarak kullandıklarını ve bu amaçla kiraladıklarını bildirmişler, ziraatçı bilirkişi İsmail Özgül tarafından düzenlenen 12.7.1995 günlü raporda taşlık ve kayalık olan taşınmaz üzerinde tahminen 20 yıldan bu yana tarımsal faaliyette bulunulmadığını, taşları temizlendiği takdirde bu yer üzerinde kuru ziraat yapılabileceğini açıklamıştır. Mahkemece bilirkişi, tanık sözleri ve ziraatçı bilirkişinin raporundaki açıklamalarına dayanılarak davanın kabulü yönüne gidilmiştir. Az önce açıklandığı üzerine davacılar tesbitten önceki kazanmayı sağlıyan zilyetliğe dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Dayanılan sebep bakımından yasada belirtilen kazanma koşullarının davacılar yararına gerçekleştiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Yasada belirtilen diğer koşullar taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilecek yerlerden olması gerekir. Ziraatçı bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere taşınmazın taşlık ve kayalık bir yer olduğunu, taşınmaz üzerinde ıslah ve tarım arazisi olarak kullanılamıyacağı sonucu ortaya çıkmaktadır. Taşınmaz niteliği itibariyle kazanmaya elverişli yerlerden bulunmamaktadır. Digeryönden davacıların ve murislerinin zilyetliğinin hayvan otlatmak şeklinde geçtiği bildirilmiştir. Böyle bir zilyetlik kazanma bakımından ekonomik amacına uygun olarak geçmiş sayılamaz. Gerek taşınmazın niteliği ve gerekse ekonomik amaca uygun tasarruf bakımından yasada öngörülen unsurlar eksik olmaktadır. Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece dava dilekçesindeki isteme uygun olark, taraflar arasında dava konusu 474 ada 1 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak Kadastro Mahkemesinin 1992/14 esas sayılı dosyasında görülen davada, davadan feragata yetkisi bulunmayan davacılar vekilinin vaki feragat beyanının geçersiz olduğuna, taşınmaz üzerinde davacılar yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyletliği koşullarının gerçekleşmesi nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dava konusu 474 ada 1 parsel sayılı taşınmazı davalı Hazine adına yapılan kadastro tesbitine davacılar tarafından itiraz yoluyla Kadastro Mahkemesine dava açılmıştır.

Dava dışı iki parselle birlikte görülmekte olan Kadastro Mahkemesinin 1992/14 esas sayılı davası sırasında davacılar vekilinin davalı 1 sayılı parselle ilgili davadan vazgeçmesi üzerine, bu taşınmazla ilgili davanın feragat nedeniyle reddine, diğer iki parselle ilgili davanın kabulüne karar verilmiştir. 22.2.1994 gün 1994/13 sayılı bu karar davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Yargıtay’ca onanarak kesinleşmiştir. Gerçekten de Kadastro Mahkemesinde davacılar vekili olarak davayı takip eden Avukat Nerise Ungor’u tevkil yetkisine dayanarak vekil eden Avukat Kemal Düzkale’ye davacılar tarafından verilen ve Ankara 13. Noterliğince düzenlenen 3.9.1990 gün 56300 yevmiye sayılı vekâlet namede davadan feragata yetkisi bulunmamakta ise de, dava konusu parsele ilişkin ve feragatla davanın reddine dayanan Kadastro Mahkemesinin anlıan kararı kesinleşmiştir. Bu durumda tarafları nedeni ve konusu aynı olan Kadastro Mahkemesinin 1992/14, 1994/13 sayılı kararının kesin hüküm oluşturduğu açıktır. Doğrudan gözetilmesi gerekir. O nedenle kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Davanın kabulüne dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Yerel Mahkemenin direnme kararı açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı Hazine vekilinin temiyz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI:

Bozcaada, Tuzburnu mevkilindeki 4/4 ada 1, 2 ve 3 numaralı parsellerin kadastroca Hazine adına tesbit edilmesi üzerine: Davacılar K.P. mirascıları vakili Av. K.D’nin kendisini vekil atayan vekaletine dayanarak dava vekili N.U. ; 31.7.1992 tarihli dilekçesi ile Bozcaada Kadastro Mahkemesine başvurarak taşınmazların Hazine adına olan bu tespitlerinin iptali ile müvekkileri davacılar adına tescillerine karar verilmesini istemiştir.

Bozcaada Kadastro Mahkemesi’nde 1992/14 esas numarasını alan davanın 10.11.1992 günlü ilk oturumunda, davacı vekili “1 numaralı parselden feragat ediyorum.” demiş ve bu beyanını imzasıyla da onamıştır. Yapılan yargılama sonunda 22.2.1994 tarihinde 1994/13 sayı ile verilen kararda 1 sayılı taşınmazın davacılar vekilinin vaki feragatı nedeniyle davalı Maliye Hazinesi adına tapuya tesbit ve tesciline, diğer parsellerin ise davacılar adlarına yazımına karar verilmiş ve bu karar Yargıtay’ın temyiz ve karar düzeltme incelemelerinden geçerek 22.3.1995 tarihinde kesinleşmiştir.

Aynı davacıların vekili Av. K.D. ; 27.3.1995 günlü dava dilekçesi ile Bozcaada Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak, davalı Hazine aleyhine açtığı ile; müvekkillerini Bozcaada Kadastro Mahkemesinde temsil eden dava vekili N.U.nun 3.10.1991 gün ve 579 yevmiye numaralı vekalet namesinin dayanağı olan, Ankara 13. Noterliğinden verilmiş 3.9.1990 gün 56300 yevmiye numaralı vekaletnamede, davacı asiller tarafından kendisine feragat yetkisinin verilmemiş olduğunu, dolayısıyla, davacı vekili N.U’nun daferagata yetkisi olamıyacağını belirterek, kadastro mahkemesindeki feragatin geçersizliği ile 474 ada 1 parselin Maliye Hazinesi adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkileri adına tesciline kara verilmesini istemiştir.

Yapılan yargılama sonunda mahkemece, 19.7.1995 gün ve 1995/22-41 sayılı kararla; davacılarca Av. K.D’ye verilen vekaletnamede feragat yetkisi bulunmaması karşısınıda, adı geçen avukattan aldığı vekalete göre davacıları temsil eden dava vekili N.U’nun feragatinin geçersiz sayılacağı gerekçesi ile, kadastro mahkemesinin 1 parsel sayılı taşınmazla ilgili hüküm fıkrası geçersiz kabul edilmiş ve işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı Hazinenin temyizi üzerine, Özel Dairece hüküm esastan bozulmuş, yerel mahkeme bu defa direnmeye ilişkin hükmü kurmuştur.

İşte bunun üzerindedir ki, Hukuk Genel Kurulu’nda 1 parsel hakkındaki davanın, feragat nedeniyle kadastor mahkemesinde reddedilmiş olması karşısında bu husus, kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağı şeklinde gündeme gelmiş görüşmeye açılmıştır.

Dosya incelendiğinde, gerçekten de davacılar adına Ankara 13. Noterliğinde Av. K.D’ye verilen 3.9.1990 günlü vekaletnamede davadan feragat için yetki verilmediği görülmektedir. Bu vekalete dayanılarak Bozcaada Noterliğinde düzenlenen 3.10.1991 günlü vekaletnammede ise feragat yetkisinin yer aldığı saptanmıştır. Başka bir anlatımla, kendisine feragat yetkisi verilmeyen Av. K.D’nin dava vekili N.Ü’yü tevkil eden vekaletinde dayanaksız bir feragat yetkisinin yer aldığı gözlemlenmiştir.

Bu saptamalardan sonra sorun; kadastro mahkemesinde 1 numaralı parsel için vaki bu feragatın Asliye Hukuk Mahkemesinde hadise şeklindemi inceleneceği, yoksa yargılamanın yenilenmesi yoluyla mı çözümleneceği noktasında toplanmıştır.

HUMK.nun 63. maddesinin emredici hükmü uyarınca, vekilin davadan feragat edebilmesi için vekaletnamesinde açık bir feragat yetkisinin bulunması zorunludur. Bu husus bir yasal zorunluluktur. Somut olayda, davacıların ilk vekil Av. K.D’ye verdikleri vekaletnamede davadan feragat yetkisi vermedikleri de açıktır. Yine Usul Kanunumuza göre “feragat…kat’i bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder.” ( HUMK madde 95/1 ) Bir başka anlatımla, feragat kesin hüküm, “maddi anlamda kesin hüküm ( madde 237 ) teşkil eder. Yani feragat nedeniyle reddedilen dava, aynı konuda aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanarak yeniden açılamaz; açılırsa kesin hüküm nedeniyle reddedilir.” ( Prof. Dr. Baki Kuru. Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1982. 4. bası, Cilt: 3. sayfa 2602 )

Ancak feragata tanınan bu maddi anlamda kesin hüküm teşkil etme etkisinin iki istisnası vardır: bunlardan ilki yargılamanın yenilenmesi yolu, diğeri ise feragatın feshinin yani iptalinin dava edilebilmesi halidir.

Sair maddi hukuk işlemlerinde olduğu gibi, hata, hile veya ikrah nedeniyle faragatın feshinin yani iptalinin dava edilebileceği öğretide genelde kabul edilmektedir. ( Baki Kuru, age, 2607’den naklen )

Buna karşın, feragatın yargılamanın yenilenmesine tabi olup olmadığı hususunda öğretinin ağırlıklı görüşü buna imkan olmadığı yolundadır. ( Kuru, age, s. 2605 ) Ancak Prof. Dr. Baki Kuru; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, feragatın içeriği olan maddi hukuk işlemi ile sona erdiğinden, feragata ( maddi hukuk işlemine ) karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilemez, iptali istenebilir dedikten sonra, “Buna karşılık feragatın yapıldığı usul işlemi usul hukuku kurallarına aykırı olduğu halde, mahkeme davayı feragat nedeniyle reddetmiş, mahkemenin bu kararı kesinleşmiş ve bu usule aykırılık m. 445’te yazılı hallerden birisini oluşturmakta ise, mahkemenin davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin kararına karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilebilir. Çünkü bu halde, feragatın içeriği olan maddi hukuk işlemine değil, feragatın yapıldığı usul işleminin yanlış olduğu ve mahkemenin bu yanlış usul işlemine dayanarak feragat nedeniyle redidine karar vermiş olmasının yanlış oluğu ileri sürülmektedir. Mahkeminin yaptığı usul yanlışı, m. 445’te yazılı olduğu derecede ağır bir usul yanlışı ise bu husus bir yargılamanın iadesi sebebi teşkil etmesi doğaldır.” Diyerek bu konuda yargılamanın iadesinin istenebileceğini öngörmüştür. ( Kuru, age s. 2606 ) ve “… davacının vekaletnamesinde feragat özel yetkisi olmadığı halde davadan feragat etmiş… mahkeme buna dayanarak davayı feragat nedeniyle reddetmiş ve bu karar kesinleşmiş ise, davacının m. 445/8’e göre yargılamanın iadesi yoluna başvurabileceği” ne de örnekleri arasında yer vermiştir ki, bizde bu görüşü benimseyerek usulü açıdan eksikliklerin yargılamanın iadesi sebebi olabileceğini kabul ediyoruz.

Somut olayın yukarıda özetlenen biçimine göre, olayları anlatmak taraflara, nitelemek hakime aittir, ilkesi çerçevesinde davacılar vekilinin istemini, kadastro mahkemesindeki feragatın usul kurallarına aykırı olduğu yolunda bir ileri sürüş olarak değerlendirmek gerekir. Yani bu istem feragata yönelik usulu bir iadeyi muhakeme talebi olarak değerlendirilmelidir ve HUMK.nun 445/8. maddesine dayalıdır. Yargılamanın iadesi davası hükmü vermiş olan mahkemeye açılacağından ( HUMK.m.448/1 ) bu istemi asliye hukuk mahkemesi inceleyip sonuçlandıramayacağından, bir ön sorun kabul edilmeli ve davacılar vekiline istemi usulü dairesinde Bozcaada Kadastro Mahkemesine götürmesi için onel verilmedir. Oradan getireceği karara göre de ikinci kademedeki iptal ve tescil istemi konusunda bir sonuca varılmalıdır. Karar bu nedenle bozulmalıdır. Bu husus gözardı edilerek kesin hükmün varlığından dolayı çoğunlukça ulaşılan değişik bozma görüşüne bu sebeple katılamıyoruz.

15. Hukuk DairesiDairesiÜyesiİhsan ULUSOY

14. Hukuk DairesiÜyesiMehmet Handan SURLU