Mesajı Okuyun
Old 27-09-2008, 09:16   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2007/2-276
Karar: 2007/278
Karar Tarihi: 16.05.2007

ÖZET: Tapu kayıt malikinin gaipliğine dair verilen kararın iptali istemiyle açılan davanın; anılan kararın verilmesinden sonra gaibin öldüğüne ilişkin davacı tarafça her hangi bir belge ibraz edilememiş olması mahkemenin yanlış değerlendirme yaparak, tapu iptali ve tescil davasında, davacıya kesin mehil vererek gaiplik kararının iptali davası açtırması, davacının böyle bir davayı açmakta hukuki menfaatinin olmaması, gaiplik kararının iptalini istemesinin kendisinin açtığı tapu iptali ve tescil davasını doğrudan etkilememesi, hatta tapu iptali ve tescil davası açabilme şartlarından birisinin de malikin gaipliğine karar verilmiş bulunmasının gerektiği gözönünde tutulduğunda, açılan davanın reddi gerekir.

(4721 S. K. m. 31, 32, 530, 713) (743 S. K. m. 31, 639)

Dava: Taraflar arasındaki <Gaiplik kararının iptali> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 7. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.10.2005 gün ve 2005/5 E. 2005/437 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.06.2006 gün ve 2006/9596-10101 sayılı ilamı ile;

(...Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesince Hazine tarafından açılan 1998/881 esas sayılı gaiplik dosyasında tapu kayıt maliki Sami'nin gayipliğine karar verilmiş ve verilen gaiplik kararı kesinleşmiştir.

Davacı tapu kayıt maliki Sami'nin öldüğüne ilişkin bir kayıt da sunmamıştır.

Davacının davasının reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır...)

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı Hazine vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, gaiplik kararının iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili; Ankara Asliye 7. Hukuk Mahkemesi'nin 1988/881E, 1992/848K sayılı kararıyla, Çankaya ilçesi, Şehit M….. M…. Mahallesi, 7412 ada 41 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki olan <Sami> hakkında gaiplik kararı verilmesi üzerine; taşınmazın, o davanın davacısı Hazineye intikal ettiğini; müvekkili Gülnaz Ü.... tarafından Ankara Asliye 3. Hukuk Mahkemesinin 2004/535E sayılı dosyasında dava konusu taşınmazın 200 m2 lik bölümüne 1970 yılından beri davasız, aralıksız ve malik sıfatıyla eklemeli zilyet bulunduğu ve <Sami> nin bilinmeyen kişi olduğu ileri sürülerek Türk Medeni Kanununun 713/2. (eski TKM 639/2) maddesi gereğince açılan tapu iptal ve tescil davasında, gaiplik kararının iptali için dava açmak üzere yetki ve kesin mehil verildiğini; gaip olduğu tespit edilen kişi adına kayıtlı bir taşınmaz malı zilyetlikle kazandığını iddia edenin gaiplik kararının aksini iddia ve ispat etmesinde hukuki yararı bulunduğunu; gaiplik kararının hukuki dayanaktan yoksun olup, müvekkilinin kazanılmış hakkını ketmeylediğini ileri sürerek, Ankara Asliye 7. Hukuk Mahkemesinin 1988/881 Esas, 1992/848 Karar sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Hazine vekili; kesinleşmiş bulunan gaiplik kararının iptali için, ilan üzerine gaibin meydana çıkması veya bir cevap verilmesi, gaibin hayatından haber alınması veya ortaya çıkması yahut gaibin öldüğünün sabit olması gerektiği halde, belirtilen şartlardan hiçbirinin gerçekleşmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin; <Kullandığı bölümün TMK'nun 713/2. maddesi uyarınca tapuda adına tescilini dava eden davacının, gaiplik kararının iptalini talep etmekte hukuki yararının bulunduğu; iptali talep edilen kararda her ne kadar tapu maliki <Sami>nin, TMK'nun 31 ve devamı maddelerine göre 5 yıldan fazla süredir haber alınamadığından bahisle gaipliğine hükmedilmiş ise de, olayda TMK'nun 530. maddesinde öngörülen koşullar aranarak, gaibin sağ olup olmadığının bilinmediği durumda mallarının resmen yönetilip yönetilmediği veya malvarlığı böyle yönetilenin 100 yaşını ikmal edip etmediğinin belirlenmesi gerektiği halde bu şartlar aranmaksızın gaiplik kararı verildiği; esasen dosya kapsamına göre kimlik bilgileri bilinmeyen <Sami>nin, mallarının resmen idare edilmediğinin anlaşıldığı ve 100 yaşını ikmal edip etmediğinin tespitinin olanaksız olduğu; bu itibarla tapu maliki <Sami>nin gaipliğine dair verilen kararın doğru bulunmadığı> gerekçesiyle <davanın kabulü ile, Ankara Asliye 7. Hukuk Mahkemesinin 1988/881 Esas, 1992/848 Karar sayılı kararının iptaline> dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hazine tarafından hasımsız olarak açılan ve Ankara Asliye 7. Hukuk Mahkemesinin E:1998/881 K:848 sayılı dosyasında görülen davada, 1673 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliki <Sami>nin, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 31. maddesine göre kendisinden beş seneyi aşkın süredir haber alınamadığı ve ölüm tarihi de tespit edilemediği gerekçesiyle gaipliğine karar verilmiş ve anılan taşınmazın imar uygulaması sonucu oluşan parseller, sözü edilen ilam gereğince tapuda Maliye Hazinesi adına tescil edilmiştir.

Ankara Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nin 2004/535 Esas sayılı dosyasında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/2. (eski TKM m. 639/2) maddesine dayalı olarak tapu iptal ve tescil davası açan eldeki davanın davacısı Gülnaz Ü....; o mahkemeden verilen yetki belgesine dayanarak, 27.11.1992 gün ve E:1998/881 K:848 sayılı gaiplik kararının iptali istemiyle görülmekte olan davayı açmıştır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; gaiplik kararının iptali için, davacı tarafça tapu kayıt maliki Sami'nin öldüğüne ilişkin bir kayıt ibraz edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Gaiplik kararının verildiği tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 31. (4721 sayılı TMK m.32) maddesinde, <Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya çoktan beri kendisinden haber alınamayan bir kimsenin ölümü pek muhtemel görünürse, hakları ölüme muallak kimselerin talebi üzerine hakimin gaipliğe karar verebileceği> hükme bağlanmıştır.

Bir kimse ölümüne mutlak nazariyle bakılacak durumda olmamakla beraber ölüm tehlikesi içinde kaybolmuşsa veya kendisinden uzun zamandır haber alınamıyorsa ve böyle bir kimsenin ölmüş olması ihtimali kuvvetli ise Kanun, o şahsın gaipliğine karar verilmesi ve böylece kişiliğin sona ermesine bağlanan sonuçların aynen olmasa bile uygulanması imkanını kabul etmiştir.

Ortadan kaybolma kişinin yaşadığı çevreden kaybolarak hayatta olup olmadığının kesin olarak belirlenememesini ifade eder. Kanunun açık hükmüne göre, iki şekilde gaiplik kararı istenebileceği kabul edilmiştir; ölüm tehlikesi içinde kaybolma ve çoktan beri kendisinden haber alınamama.

Ölüm tehlikesinin, kişinin muhakkak surette ölü olduğu anlamına gelmediği; eğer ölüm muhakkak surette ise gaiplik kararına değil ölüm karinesine dayanılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.

Çoktan beri haber alınamama konusunda ise, gelecek haberin mutlaka kaybolanın gönderdiği bir haber olması gerekmeyip; başkasından gelen haberlerin de, söz konusu şahsın gaip olmadığına gösterge teşkil ettiği açıktır.

Burada hemen belirtilmelidir ki; gaiplik kararı için başvurulan mahkeme, gaip hakkında bilgisi olan kişileri yapacağı ilan ile mahkemeye davet eder. Bekleme süreci içinde gaibin ortaya çıkması veya öldüğünün tespit edilmesi halinde, gaiplik talebi düşer.

Bunun gibi; gaiplik kararının verilmesinden sonra gaibin hayatta olduğuna dair bilgi sahibi olunması ya da ölmüş olduğunun belirlenmesi halinde, bu kararın bir hükmünün kalmadığı ve ilgililerince iptalinin istenebileceği kuşkusuzdur. Eş söyleyişle, tüm nizasız kaza hallerinde olduğu gibi bu hallerde gaiplik kararının kaldırılmasını her ilgili dava edebilir.

Somut olayda; kadastro tutanağı ve dayanak tapu kaydındaki bilgilere göre, 1673 ada 61 parseli teşkil eden 5546 m2 miktarındaki harap bağın tamamı, Temmuz 1926 tarih ve 62 sıra nolu tapu kaydına dayanılarak <Sami> adına 1.4.1942 tarihinde tespit ve tescil edilmiş, kadastro tutanağında tespit maliki <Sami>nin, <Sıhhiye Müdüriyeti eski katiplerinden> olduğu belirtilmiştir. Tespit dayanağı Temmuz 1926 tarih ve 62 sıra nolu tapu kaydında, taşınmazın Hazinece 105 Lira bedelle satışı suretiyle <Sami>ye temlik edildiği belirtildiğine göre; artık <Sami>nin, hiç yaşamamış ve kimliği belirsiz bir şahıs olduğundan söz edilmesi olanaklı değildir. Eş söyleyişle Hazine, taşınmazı, var olan ve kimliği belli bulunan kişiye satmıştır.

Nitekim, iptali talep edilen gaiplik kararında; tapu kayıt maliki <Sami>nin var olduğu, ancak kendisinden beş seneyi aşkın süredir haber alınamadığı ve ölüm tarihi de tespit edilemediği gerekçesiyle, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 31. maddesine dayanılarak gaiplik kararı verilmiştir.

O halde, yukarıda açıklanan ilkelere göre, sözü edilen gaiplik kararının kaldırılması için, <Sami>nin hayatta olduğuna dair bilgi sahibi olunması ya da ölmüş olduğunun ispatlanması gerekir. İddia sahibi bunu ispat etmekle yükümlü olup; görülmekte olan davada, tapu kayıt maliki Sami'nin öldüğüne dair davacı tarafça her hangi bir kayıt ibraz edilmemiştir.

Davacı tarafından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/2. (eski TKM m.639/2) maddesine dayanılarak açılan tapu iptal ve tescil davasında, gaiplik kararının iptali için davacıya yetki verilmesi meselesine gelince;

Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK. nun eski 639/2, yeni 713/2. maddesindeki düzenlemedir. Anılan maddede, <aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir> denilmiştir. Bu açık hüküm karşısında, diğer koşulların gerçekleşmesi halinde, gaipliğine karar verilmiş bir kimsenin taşınmazının zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin mümkün olduğu; gaiplik kararının kaldırılmasının gerekmediği kuşku ve duraksamadan uzaktır.

Sonuç itibariyle, tapu kayıt maliki <Sami>nin gaipliğine dair verilen kararın iptali istemiyle açılan davanın; anılan kararın verilmesinden sonra gaibin öldüğüne ilişkin davacı tarafça her hangi bir belge ibraz edilememiş olması mahkemenin yanlış değerlendirme yaparak, tapu iptali ve tescil davasında, davacıya kesin mehil vererek gaiplik kararının iptali davası açtırması, davacının böyle bir davayı açmakta hukuki menfaatinin olmaması, gaiplik kararının iptalini istemesinin kendisinin açtığı tapu iptali ve tescil davasını doğrudan etkilememesi, hatta TMK.m.713/2. maddesine göre, tapu iptali ve tescil davası açabilme şartlarından birisinin de malikin gaipliğine karar verilmiş bulunmasının gerektiği gözönünde tutulduğunda, açılan davanın reddi gerekir.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen ve aynı yöne işaret eden Özel Daire bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 16.05.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)