Mesajı Okuyun
Old 03-02-2015, 02:22   #2
metinnarin

 
Varsayılan

sevgili meslektaşım;

sorunuzda fazlaca ayrıntı olmamakla birlikte benim bu konuda bildiğim şunlar;

a-Ceza davalarında dosyanın yargıtay incelemesinden dönüp onama kararının hakim veya kalem müdürü tarafından havale tarihi 30 günlük başvuru süresinin başlangıcı sayılıyor.

Ancak anayasa mahkemesi de ahim gibi bu kuralı sert şekilde uygulamıyor.Bu kural daha çok aradan çok çok uzun zaman örneğin yıllar geçtikten sonra ben kararı yeni öğrendim şeklindeki savunmalarda kullanılıyor.

b-Yargıtay kararının kaleme dönmesi bir kaç ayı geçmiş olsa bile bence başvuru yapmakta sorun yok. Ancak bu durumda da anayasa mahkemesi yargıtay kararının daha önce öğrenilip öğrenilmediği konusunda uyap üzerinden araştırma yapıyor. Neyi araştırıyor? örneğin infaz savcılığının davetnamesi kişiye tebliğ olunmuş ise sürenin başlangıcını bu tarih olarak alıyor veya kişi hakkında infaz ile birlikte yakalama kararı çıkarılmış ise yakalama tarihini öğrenme tarihi sayıyor veya kişi hapishanede ise kendisine müddetnamenin tebliğ tarihini esas alıyor, veya kişi hakkında bu karar ile ilgili bir başvuru söz konusuysa ( CMK 309 daki gibi) bu tarihi kabul ediyor vs.

Sizin olayınızda kişi hükümlü ise kendisine müddetname tebliğ edilip edilmediğini edilmiş ise bu tarihi esas alacak gibi.müddetname tebliğ tarihi yok ise yukarıdaki açıklamalarım önem kazanıyor.

Başvuru sebeplerinize gelince, gördüğüm kararlardan yola çıkarak şunları söyleyebilirim: sizin başvuru sebeplerinizi '' yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı üst başlığıyla kabul edilebilirlik incelemesine tabi tutuyor ve genelde ileri sürülen sebeplerin mahkemenin olayı yorumlaması, delilleri değerlendirmesi konusunda takdir yetkisi bulunduğu tespitini yaparak işin esasına geçmeden ''kabul edilemez' buluyor. Takdir hakkının kullanılmasında bariz bir hata veya açıkça keyfilik var ise değerlendirmeye tabi tutuyor. Ancak bu değerlendirme kriterleri bizim derece mahkemeleri önünde ileri sürdüğümüz savunma sebeplerinin çok üstünde bir hukuka aykırılık söz konusu olduğunda devreye giriyor. Bu nedenle daha çok gerekçeli karar hakkınızın ihlal edildiği (sebep sonuç ilişkisinin mahkemece kurulamamış olması, mantıklı ve tutarlı aynı zamanda ilgili ve yeterli bir gerekçenin kararda yer almaması gibi) veya hakkaniyete uygun yargılama yapılmamış olması ( bu kriterde derece mahkemeleri önünde ileri sürülen şeklinden farklı bir anlama sahip) noktasından hareket edebilirsiniz. Yararı olması dileğiyle....