Mesajı Okuyun
Old 21-09-2008, 01:55   #3
üye18332

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU


Esas No.
2003/4-55
Karar No.
2003/100
Tarihi
26.02.2003


4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/24/25
818-BORÇLAR KANUNU/49


RESMİ NİKAH YAPMADAN EVLENME VE BİR SÜRE SONRA AYRILMA
MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ
GAYRİ RESMİ EVLİLİĞİN HAKSIZ BİÇİMDE SONA ERDİRİLMESİ
KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NİTELİĞİ
EVLİLİK VAADİYLE KIZLIK BOZMA


ÖZET
RESMİ OLMAYAN EVLİLİK, YASALARIN YASAKLADIĞI BİR EVLİLİKTİR. DAVACININ YAŞININ KÜÇÜKLÜĞÜ VE OLAYIN CEZAİ YÖNÜ DE DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE KIZLIK BOZMA DAVACIYA YÖNELİK VE YAŞI GEREĞİ RIZASININ SONUCA ETKİLİ OLMAYACAĞI BİR HAKSIZ EYLEM NİTELİĞİNDEDİR. SIRF BU HALİN VARLIĞI DAHİ DAVACININ KİŞİLİK HAKLARININ ZEDELENMESİNE YOL AÇTIĞINDAN TAZMİNAT TALEP ETMEKTE HAKLI OLDUĞUNUN KABULÜ GEREKİR. DAVALININ İLERİDE EVLENECEĞİ VAADİYLE DAVACI İLE KARI-KOCA HAYATI YAŞADIĞI KIZLIĞINI BOZDUĞU, DİĞER DAVALININ BU RESMİ OLMAYAN EVLİLİĞİ SAĞLADIĞI VE BİLAHARE DAVACININ GERÇEKLEŞTİĞİ KABUL EDİLEMEYECEK BİR BAHANE İLE EVLİLİK HAYATINA SON VERİLDİĞİ ANLAŞILDIĞINDAN MAHKEMENİN TAZMİNATA HÜKMETMESİ DOĞRUDUR.


DAVA : Taraflar arasındaki ""tazminat"" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.10.2001 gün ve 2001/178-573 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 01.04.2002 gün ve 2001/13026-2002/3866 sayılı ilamı ile; ( ... 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Davacı, davalı E. H. ile gayri resmi evliliğinin haksız biçimde sona erdirilmiş olması nedeniyle manevi tazminat istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının davalı E. H. ile resmi nikah yapılmadan evlenerek bir müddet bu şekilde yaşadıktan sonra ayrıldığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Davalılar ayrılmanın davacının kusurlu eylemi nedeniyle gerçekleştiğini ileri sürmüşlerdir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının da evde bulunduğu sırada yabana bir erkeğin evin içinde saklanmış halde yakalandığı, durumun polisçe de tesbit edilerek evde yakalanan şahıs hakkında işlem yapıldığı anlaşılmaktadır. Evde yakalanan şahıs davacının çağırması ile eve girdiğini söylemiş ve dinlenen davacı tanıkları da aynı olay sırasında davacının koşarak evden uzaklaştığını ve sonradan eve dönmediğini bildirmişlerdir. Bu durum karşısında davacının kendi kusurlu davranıştan sonucu evden ayrılmak zorunda kaldığı görülmektedir. Hiç kimse kendi kusurundan yararlanarak tazminat isteyemez. Davalıların evde yakalanan kişi hakkında şikayetçi olmamaları somut olayın varlığını ve davacının kusurunu ortadan kaldırmaz. Bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davacı 02.03.2001 tarihli dava dilekçesinde kendisinin evlenme vaadiyle kızlığının bozulduğu, ancak arada anlaşmazlık çıkması üzerine, davalı tarafın yakalandığı söylenen üçüncü kişi ile anlaşmalı olarak bu olayı ortaya atıp, kendisini evden kovdukları ; bu durumun evliliğin gerçekleşmemesi için davalı yanca hazırlandığını iddia etmiş ve şerefini lekeleyen bu olay için hem de kızlığının bozulması, diğer davalının da vaktiyle olaya aracılık ve muvafakat etmesi nedeniyle her iki davalıdan 8.000.000.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.

Davalılar vekili; davacının müşterek oturdukları eve S. Ç. isimli şahsı aldığını yabancı bir erkeğin eve girip çıktığının komşular tarafından belirtildiğini, E. H.'ın babası M. H.'ın tanık listesinde adı geçecek A. B. tarafından bu konuda uyarıldığını ve bunun üzerine oğlunun ve gelininin müşterek evine giden M.H.'ın evin yatak odasında S.Ç. isimli kişiyle karşılaştığını ve bu kişinin güvenlik kuvvetlerinin gelmesi ile gözaltına alındığını, davacının babasına, dayısına ve amcasına da durumun bildirildiğini, tüm mahalle sakinlerinin bu durumu gördüğünü, müvekkilinin itibarının sarsıldığını, gerek tarafların yaslarının küçük olması ve gerek aralarındaki akrabalık ilişkisinin bulunması ve gererse cana fazla manevi zarara uğramamak için şikayetçi olmadıklarını , davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; Tarafların, aile nüfus kayıt tabloları getirilmiş, mali ve içtimai durumları araştırılmış, davacının evinde yakalanan Savaş Çalışkan isimli şahsın ve müşteki Mustafa Asbal'ın polisteki beyanları, Polisçe Şişli Cumhuriyet Bassavahğına.hazırlık evrakının gönderilmesine ilişkin 17.08.2000 tarihli üst yazı ""ve'SisIi 2.Sulh Ceza Mahkemesinin 04.09.2000 gün ve 2000/1556-1188 sayılı kararının fotokopileri dosya arasına alınmış, taraf tanıkları dinlenmiştir. Sonuçta da; ""Taraflar fiilen evlendikleri tarihte reşit olmayıp davacı anne ve babanın muvafakati ile davalı ise Hakim kararıyla evlenecek yaştadırlar. Bu inanç ve düşünce içerisinde davacı G. davalı E. beraber olmuş ileride yuva kuracağı düşüncesiyle onunla ilişkiye girmiş, davalı ise evlenme vaadiyle kızlığını bozmuş bu durum davacının beraber olduğu tarihte dikkate alındığında rızaen alıkoyup ırza geçme suçunu oluşturduğundan bakire bir kız olarak davalının hanesine giren davacının dul bir bayan olarak çıkması ve kızlığının bozulması kişilik haklarına saldırı olarak kabul edilmiş, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, saldırının derecesi, işleniş şekli dikkate alınarak manevi tazminata hükmetmek gerekmiştir.""Gerekçesiyle Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 2.000.000.000 TL manevi tazminatın M. H.'dan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine, ...davacı G. B.'nın fiili düğün yapma tarihinde 18 yaşından küçük olması nedeniyle rızaen alıkoyup ırza geçme suçlarından taraflar hakkında takibat yapılması için karar örneği, duruşma tutanakları ve taraftarın nüfus aile kayıt tablolarının tasdikli birer suretlerinin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, karar verilmiştir.

Davalılar vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davalılar vekili temyiz etmektedir.

Dava, kişilik haklarına saklından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacının isteği; kendisi gibi yaşı küçük olan davalı ile resmi nikahları ileri bir tarihte yapılmak üzere ailelerin isteğiyle gayri resmi olarak evlenmelerine rağmen henüz resmi nikah yapılmadan namusuna yönelik iftira atılarak evden kovulmuş olması nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesidir.

Dosya kapsamına göre, Trabzon ili A. ilçesi Y. Mahallesi nüfusuna kayıtlı 01.04.1983 doğumlu Davacı G. ile Erzincan ili R. ilçesi K. nüfusuna kayıtlı 30.04.1984 doğumlu Davalı E. yaşları küçük olduğu için aileleri tarafından resmi nikahları daha sonra yapılmak üzere gayrı resmi olarak evlendirilmiş, davacı ve davalının resmi nikah olmadan gerçekleşen bu evliliklerinin devamı sırasında davacı kadın eve erkek aldığı iddiası karşısında evi terk etmiştir. Davacı ile davalının müşterek evinde 16.08.2000 günü yakalanan ve polisçe evden çıkarılan bu erkek hakkında gayrı resmi eş ya da kayınpeder şikayetçi olmamışlar, davacının da bu olay nedeniyle beyanı alınmamıştır. Gündüzleyin konut dokunulmazlığını ihlal suçlamasıyla Cumhuriyet Savcılığınca açılan dava Şişli Sulh 2.Ceza Mahkemesinin 04.09.2000 gün ve 2000/1556-1188 sayılı kararıyla dosyada M.'nın ( Davacının kayınpederi ) açıkça şikayetinin olmadığını bildirdiği, G. ve eşinin de şikayet olanakları ve 6 aylık şikayet süresi bulunduğundan CMUK.253. maddesi gereğince davanın durmasına karar verilmesiyle sonuçlanmıştır.

Dosya kapsamı ile sabit olan husus davacı ile davalı E.'in yasalarımızın öngördüğünün aksine, hatta yasakladığı biçimde ve daha evlenme yaşı gelmediği halde küçük yaşta her iki tarafın aileleri tarafından resmi nikah olmaksızın evlendirildikleridir. Bu resmi olmayan evlilik tanık beyanlarının da beyan ettiği gibi değişik nedenlerle uyumlu geçmemiş, sonuçta eldeki davada ileri sürülen olaylarla da sonlanmıştır. Davacının kızlığının bozulduğu tarafların da kabulünde olan bir husus olup, resmi evlilik geçirmeksizin toplum içinde dul olarak nitelendirilecek duruma gelmiştir. Yaşının küçüklüğü ve olayın cezai yönü de düşünüldüğünde kızlık bozma davacıya yönelik ve yaşı gereği rızasının sonuca etkili olmayacağı bir haksız eylem niteliğindedir. Sırf bu halin varlığı dahi davacının kişilik haklarının zedelenmesine yol açtığından tazminat talep etmekte haklı olduğunun kabulü gerekir.

Olayın diğer yönüne gelince ; davacı resmen evli değildir. Ortada olayın bir boşanma davası gibi değerlendirilmesi, kusur durumu ve tazminat yükümünün buna göre ele alınmasını gerektirir unsurlar bulunmadığı gibi davacının bir şahsı eve aldığı iddiası davacıyı da yaralamış, bu hususu da ifade ederek eldeki davayı açmıştır. Davacı bu olayın resmi evliliğin yapılmaması için davalı yanın dahil olan bir olay olduğu ve bu nedenle de kişilik haklarının zarar gördüğü iddiasındadır. Davacının resmi olmayan evliliği hukuksal anlamda söz konusu olmayan ancak böyle bir evliliğe de yol açan toplumsal değerlerin sadakat borcu yüklediği bir evliliktir. Her ne kadar bir kısım tanıklar, davacının evde bulunduğu sırada gundüzleyin evde bir yabana erkeğin yakalanmış olması nedeniyle evden koşarak uzaklaştığını ve tekrar eve dönmediğini bildirmişlerse de incelenen hazırlık evraklarına göre evde yakalanan S. Ç. adındaki kişi ifadesinde; yoldan geçerken tanımadığı bir bayanın kendisini işaretle evine çağırması üzerine eve gittiğini konuşmaya başladığı sırada kayınpederi gelince davacının kendisini yatağın altına sakladığını bildirmiştir. Davalının sabası diğer davalı M. A.'ın da hazırlık ifadesinde bu kişiden şikayetçi olmadığını beyan ettiği görülmekledir, hayatin olağan akışı itibariyle yeni evli ve yaşı küçük genç bir kadının aynı binada gayriresmi eşinin ailesi oturuyorkenr yoldan geçen hiç tanımadığı bir erkeği eve çağırması bu kişinin evde yakalanmasına rağmen eşinin yada kayınpederinin şikayetçi olmaması açıklanabilir bir davranış biçimi de değildir. Kaldı ki bu olay nedeniyle davacının beyanı alınmamış olup, olaya bir açıklama getirmesi de sağlanmamıştır. Bu nedenle yerel mahkemece davalı tarafın savunmasına ve tanıkların anlatımlarına itibar edilmemiş olması doğrudur. Özel dairenin tazminat istenemeyeceği yönündeki kabul şekline dosya kapsamına göre katılmak olanaklı değildir.

Sonuçta; Davalı E.'in ileride evleneceği vaadiyle davacı ile karı koca hayatı yaşadığı kızlığını bozduğu, davalı M.'nın bu resmi olmayan evliliği sağladığı ve bilahare davacının gerçekleştirdiği kabul edilemeyecek bir bahane ile evlilik hayatına son verildiği anlaşıldığından mahkemenin tazminata hükmedilmesi gerektiği yönündeki direnmesi yerindedir.

Ne var ki, Özel Dairece tazminat miktarına ilişkin temyiz itirazları incelenmemiştir.