Mesajı Okuyun
Old 14-10-2010, 13:38   #3
MeRReM

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Sinan Taşdemir
Bkz. Teb. Kanunu

Madde 10 - Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.

Madde 12 - Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır.
----------
Tebligat anında diğer borçlu şirket yetkilisinin tebligatı almaya yetkisi varsa sorun teşkil etmeyecektir.

İcra dosyasında menfaat çakışması gözetilmezki borçlu, ciranta, kefil... bunların hepsi icra dosyasında borçlu sıfatındadır. Dosya borcunun ödenip ödenmediği önemlidir. Menfaat hususu dosya borcu ödendikten sonra rücu durumunda söz konusu olup başka bir dava veya icra takibinin konusu olacaktır.

Saygılarımla.


Sayın Sinan Bey ilginiz için öncelikle teşekkür ederim.
Ama icra dosyasında da menfaat çatışması olur. Örneğin sizin ve benim borçlu olduğum bir icra takibinde her iki tebligatta bana tebliğ edilse (aramızda da sıkıntı olsa), ben kendi namıma belki itiraz ederken sizi ödeme emrinden haberdar etmeyip takibin sizin adınıza kesinleşmesini ve borcun sizden öncelikle tahsiline yönlendirmiş olabilirim..

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/645

K. 2006/3674

T. 27.2.2006


� USULSÜZ TEBLİGAT ( Aynı Takipte Hasım Olanların Tebligatının Bir Şahsa Yapılmış Olması )

7201/m.32,39

ÖZET : Borçluların her ikisine de gönderilen tebligatın aynı şahıs tarafından tebliğ edilmesi aynı takipte hasım olduğundan usulsüzdür.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına HUMK.nun 438. ve İİK.nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi;
2- Şikayetçi Kadir Yıldırım'ın meskeni olduğunu ileri sürdüğü taşınmaz ile ilgili haczi bildiren örnek 103 nolu davet kağıdı 14.2.2000 tarihinde Musa Gül imzasına tebliğ edilmiştir. Takibin yenilenmesinden sonra gönderilen aynı nitelikteki ikinci 103 davet kağıdının ise 15.11.2003 tarihinde diğer borçlu şirket sekreteri imzasına tebliğ edildiği görülmektedir. Musa Gül'ün şirket temsilcisi olduğu gözetilerek her iki tebliğ işleminin de 7201 sayılı Yasanın 39. maddesi gereğince ve ( aynı takipte hasım olarak ) ilgileri bulunduğundan geçerli olmadığının kabulü gerekir. Ayrıca, 7.4.2000 tarihinde şirket adresinde yapılan menkul haczi sırasında şikayetçi hazır bulunmakla beraber, haczedilmezlik şikayetine konu teşkil eden 7.11.2003 tarihli ve kendine ait taşınmazın haczi daha sonra yapıldığından, Kadir Yıldırım'ın bu işlemden haberdar olduğu kabul edilemez. O halde 7201 sayılı Kanunun 32. maddesi hükmü de gözönünde bulundurularak şikayetin süresinde olduğunun kabulü ile işin esası incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken istemin süreden reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 27.02.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.



***


T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/6259

K. 2002/7710

T. 12.4.2002


� TEBLİGATIN USULSÜZ OLMASI ( Borçlu Adına Çıkarılan Tebligatın Yine Takip Borçlusu Olan Eşine Tebliğ Edilmesi )

2004/m.65

7201/m.32, 39

1086/m.74

ÖZET : 1- Kendisine tebliğ yapılan borçlu eşi de, takip borçlusu olduğundan mutatap namına kendisine yapılan tebligat geçersizdir.
2- Olayın hukuki nitelemesi hakime ait olduğundan dava dilekçesinde gecikmiş itirazdan sözedilmesi sonucu etkilemez. Uyuşmazlığın İİK.nun 65 maddesinde yeralan gecikmiş itiraz kurallarına göre değil, 7201 sayılı yasanın 32 maddesi esas alınarak usülsuz tebligatla ilgili prosedüre göre çözülmesi gerekir. Borçlunun yasal süresinde icra dairesine itiraz etmemiş olması halinde dahi, tebliğ tarihinin düzeltilmesinde temerrüt tarihinin başlangıcının belirlenmesi, takibin kesinleşmesi, hacizlerin yapılabileceği tarih, derece kararındaki sıranın tesbiti, mal beyanında bulunma süresi yönlerinden hukuki yararı vardır.
( HGK. E : 2001/12-543, K : 2001/560, 27.6.2001 )
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki Borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : Borçlu Ramazan K. adına gönderilen 51 örnek ihtarlı ödeme emrinin "aynı çatı altında birlikte oturan eşi Hanife K." imzasına tebliğ edildiği görülmektedir. Muhatap adına kendisine tebligat yapılan Hanife K. de takip borçlusudur. Bu durumda 7201 sayılı kanunun 39 madde gereğince borçlu Ramazan K. adına yapılan tebliğ işlemi usulüne uygun bulunmamaktadır.
HUMK. 74 maddesi gereğince olayın hukuki tavsifi Hakime aittir. Dava dilekçesinde gecikmiş itirazdan sözedilmesi sonucu etkilemez. Hukuk Genel Kurulunun 1991/12-258E. 1991/344 sayılı kararında da benimsendiği üzere, uyuşmazlığın İİK.nun 65 maddesinde yeralan gecikmiş itiraz kurallarına göre değil, 7201 sayılı yasanın 32 maddesi esas alınarak usülsuz tebligatla ilgili prosedüre göre çözülmesi gerekir. Borçlunun yasal süresinde icra dairesine itiraz etmemiş olması halinde dahi, tebliğ tarihinin düzeltilmesinde temerrüt tarihinin başlangıcının belirlenmesi, takibin kesinleşmesi, hacizlerin yapılabileceği tarih, derece kararındaki sıranın tesbiti, mal beyanında bulunma süresi yönlerinden hukuki yararı vardır. ( H.G.K.nun 27.6.2001 tarih ve 2001/12-543 E, 2001/560K. )
O halde Ödeme Emri tebliğ tarihinin 17.11.2001 olarak düzeltilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA )12.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.



***


T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/18764

K. 2001/19791

T. 23.11.2001



� ÖDEME EMRİNİN BORÇLUNUN OĞLU OLAN DİĞER BORÇLUYA YAPILMIŞ OLMASI ( Usulsüz Tebligat )

1086/m.76

7201/m.20,39

ÖZET : Her ne kadar merciye başvuru gecikmiş itiraz adı altında yapılmış ise de hukuki tavsif hakime ait olacağından bu şikayetin usulsüz tebligata ilişkin olduğu açıktır. Kendilerine tebliğ yapılması caiz olan kimselerin o davada hasım olarak davaları varsa muhatap namına kendilerine tebligat yapılamaz o halde bu şekilde yapılan tebliğ işleminin usulsüzlüğünün kabulü gerekir. Bu durumda borçluya yapılan ödeme emri tebliğ yukarıda açıklandığı üzere usulsüz olduğundan usulsüz tebliğe muhatabın muttali olduğunu beyan ettiği tarih tebliğ tarihi sayılır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : Alacaklı Yılmaz Polat'ın takip dayanağı 20.000.000.000 TL. bedelli bonoya dayanarak keşideci Müyesser Eriş ve lehtar Kadri Cenk Eriş hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yaptığı takipte; Örnek 163 Ödeme Emri borçlu Kadri Eriş'e bizzat, diğer borçlu Müyesser Eriş'e ise muhatabın aynı adreste birlikte oturduğundan bahisle oğlu Kadri Cenk Eriş'e 12/10/2001 'de tebliğ olunmuştur. Borçlulardan Müyesser Eriş merci nezdinde 09/01/2001 tarihinde gecikmiş itiraz adı altında yaptığı şikayette adına yapılan tebligatlardan haberi olmadığını, tebligatları diğer borçlu oğlu Kadri Cenk Eriş'in aldığını bu nedenle yurda giriş tarihi olan 03/01/2001 tarihinden sonra evindeki eşyaların bir kısmının olmadığını görmesi üzerine tebligat yapılan oğlunu aradığını ve 06/01/2001 tarihinde durumu ondan öğrendiğini açıklayarak, imzaya da itiraz etmiştir.
Her ne kadar merciye başvuru gecikmiş itiraz adı altında yapılmış ise de HUMK.nun 76. maddesi gereğince hukuki tavsif hakime ait olacağından bu şikayetin usulsüz tebligata ilişkin olduğu açıktır. Zira 7201 sayılı yasanın 39 maddesi gereğince kendilerine tebliğ yapılması caiz olan kimselerin o davada hasım olarak davaları varsa muhatap namına kendilerine tebligat yapılamaz o halde bu şekilde yapılan tebliğ işleminin usulsüzlüğünün kabulü gerekir. Öte yandan aynı yasanın 20. maddesi gereğince de muhatap geçici olarak başka yere gittiğinden bahisle anılan maddeye ve tüzüğün ilgili 26 maddesine göre de bir tebliğ işlemi gerçekleştirilmemiştir. Hal böyle olunca borçluya yapılan ödeme emri tebliğ yukarıda açıklandığı üzere usulsüz olduğundan aynı yasanın 32. maddesi gereğince usulsüz tebliğe muhatabın muttali olduğunu beyan ettiği 06/01/2001 tarihi tebliğ tarihi sayılacağından, bu tarihinden itibaren de yasal süresi içinde merciye yaptığı itirazın süresinde olduğunun kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle mercice ( imzaya ) itirazın esasını inceleyip hasıl olacak duruma göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde gecikmiş itiraz isteminin süreden reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 23.11.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.