Mesajı Okuyun
Old 08-12-2009, 16:49   #7
av.araf

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 1996/1-298

K. 1997/3

T. 4.2.1997

• ADAM ÖLDÜRMEYE TAM TEŞEBBÜS ( Meydana Gelen Kavganın Etkisiyle Mağduru Silahla Etkili Mesafeden ve Hayati Bölgeden Vuran Sanık )

• SİLAHLA ETKİLİ MESAFEDEN VE HAYATİ BÖLGESİNDEN MAĞDURU VURUP HAYATİ TEHLİKE GEÇİRMESİNE SEBEP OLAN SANIK ( Adam Öldürmeye Tam Teşebbüs )

• ÖLDÜRMEYE TAM TEŞEBBÜS ( Meydana Gelen Kavganın Etkisiyle Mağduru Silahla Etkili Mesafeden ve Hayati Bölgeden Vuran Sanık )

• MÜESSİR FİİL ( Adam Öldürmeye Tam Teşebbüs Suçundan Ayrılmasında Gözönünde Bulundurulacak Hususlar )

765/m.456, 457/1


ÖZET : Müessir fiil ile adam öldürmeye tam teşebbüs suçlarının ayrımında; sanıkla mağdur arasında önceden varolan husumet, olayın hemen öncesinde taraflar arasında çıkmış olan tartışma ve kavga, sanık tarafından mağdura ateş edilmişse, bu ateşin hayati tehlikeye sebebiyet verip vermeyeceği hususlarının araştırılarak tespiti gerekir.
DAVA : Adam öldürmeye tam teşebbüs suçundan sanık Dursun TEKİN’in değişen suç vasfına göre TCK.nun 456/2, 457/1, 51/2, 59/2 ve 81/2.maddeler uyarınca 10 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına sanığın bu cezasının 6136 sayılı Yasaya aykırı davranmak suçu nedeniyle verilen hapis ve para cezası ile TCK.nun 71/1 ve 75/2.maddeleri uyarınca toplanarak sonuçta 21 ay 10 gün hapis ve 238.332 lira ağır para cezalarının ayrı ayrı ve tamamen tatbikine, ertelemeye yer olmadığına, tabancanın zoralımına ilişkin Yozgat Ağır Ceza Mahkemesince 12/07/1995 gün ve 622/130 sayı ile verilen karar, katılan vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1.Ceza Dairesince 07/02/1996 gün ve 3745/291 sayı ile;
İncelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, müdahil vekilinin olayda tahrik bulunmadığına yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, Ancak;
A- Taraflar arasında öldürmeyi gerektirecek husumet bulunması, atış mesafesi, hedef seçme imkanı bulan sanığın husule getirdiği yaraların yer ve nitelikleri gözönünde tutulduğunda, sanığın eyleminin öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilmesinde zorunluluk bulunduğunun düşünülmemesi,
B- Kabule göre de;
Sanığın, yaptığı eylem sonucu, müdahilin dalağının da alınmasına neden olduğunun anlaşılmasına rağmen temel cezanın TCK.nun 456/3 yerine 456/2. maddesi uygulanarak verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 08/05/1996 gün ve 622/33 sayı ile;
Kabule göre olan bozma nedenine uymuş,
Özel Daire kararının ( A ) bendindeki bozma nedenine karşı; "Kalkışmanın 4 koşulundan kastın bulunması koşulu gerçekleşmemiştir. Zira; sanığın mağduru öldürmesi için ciddi bir husumet mevcut değildir. Sanığın kızı Hacer, olay tarihinden 10 yıl kadar önce kendi rızasıyla müdahil mağdur Murat’a kaçmış, ikinci eşi olmuş bu birliktelikleri halen sürmektedir. Bu rıza ile kaçırma olayından sonra 10 yıl içinde taraflar arasında ciddi bir olay cereyan etmemiştir. Sanık Dursun için bu olay adam öldürme nedeni olsaydı 10 yıl içinde açığa çıkardı. Bu nedenle bu olayı adam öldürmeyi gerektirecek bir husumet olarak kabul etmek olası değildir. Mağdur ve kardeşinin sanığı kafatasında çökme kırığı meydana getirecek şekilde dövmeleri de tek başına sanıkta öldürme kastının varlığını göstermez. Keza 5-6 metre mesafeden 1 el atış sonucu dalağın çıkarılmasına neden olacak biçimde yaralama, yani yalnızca yaranın yeri ve niteliği gözönünde bulundurularak öldürme kastının varlığı kabul edilemez.
Mağdurla sanık arasında 5-6 metre gibi yakın bir mesafe olmasına karşın sanığın tek atışla yetinmesi, tabancasında dahi 5 mermi bulunmasına rağmen atış olanağı varken ve savunmasız mağdur yerde yatarken atışa devam etmeyerek eylemine kendiliğinden son vermesi kastının öldürmek değil yaralamak olduğunu açıkça ortaya koyduğundan, olayda gel sebeplerin etken olma koşulu da gerçekleşmemiştir." biçimindeki açıklamalarla önceki hükümde direnmiş ve sanık hakkında, uyulan kabule ilişkin bozma nedenine göre uygulama yapmıştır.
Bu kararın da, katılan vekilince süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma isteyen 13/12/1996 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Adam öldürmeye teşebbüs suçundan açılan ve sanığın etkili eylem suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık yoktur. Çözümlenecek sorun; sanığın eyleminin öldürmeye teşebbüs suçunu mu yoksa etkili eylem suçunu mu oluşturacağına ilişkindir.
Olay tarihinden 10 yıl kadar önce mağdur Murat tarafından, sanığın kızı Hacer kaçırılmış resmi nikahlı eşi üzerine kuma olarak götürülmüştür. Olay günü öğleden önceki saatlerde sanık Dursun Tekin elinde su borusu olduğu halde sulamak için gittiği tarlasının yanında, yine tarla sulama işiyle meşgul olan mağdur Murat ile kardeşi Mehmet’in yanlarına giderek su motorunu tamir etmekte olan Murat’ı elindeki boru ile ittirmiştir. Aralarında çıkan boğuşma sırasında mağdurun kardeşi Mehmet de sanığı orada bulunan su göletine itmiş, arkasından kendileri de gölete girerek sanığı tekme tokat ve kürekle başında çökme kırığı meydana getirecek şekilde dövmüşlerdir. Orada bulunan tanıklar, tarafları ayırmışlar ve sanığı evine göndermişlerdir.
Aradan 2 saat kadar bir zaman geçtikten sonra sanık, oğlu Hazım’ın kullandığı traktörle önceki olayın geçtiği yere gelerek tarlasında çalışmakta olan mağdur Murat’a "Erkeksen tarladan çık dışarı" diye bağırmış, traktörden inerek, o sırada tarlasından çıkıp kaçmakta olan mağdur Murat’ı, elinde tabanca olduğu halde kovalamaya başlamış mağdurun arkasından, önce bir el ateş etmiş, ancak isabet ettirememiştir. Bu kovalama devam ettiği sırada mağdur Murat’ın, durup sanığa dönerek ve elindeki küreği havaya kaldırarak "vuracaksan vur" demesi üzerine, 6-7 metre kadar bir mesafeden bir el ateş eden sanık, mağduru karın ön duvarı midaksiller hatta 11. kosta hizasından giren kurşunla yaralamış, bu atıştan sonra mağdurun yere düştüğünü görünce oğlu Hasan ile birlikte olay yerinden kaçmıştır. Bu yaralamadan mütevellit mağdurun hayati tehlike geçirdiği, 25 gün iş ve gücünden kaldığı ve dalağının alınması sonucu %19 çalışma gücü kaybı nedeniyle uzuv zaafına duçar olduğu ve yapılan ameliyat ve bakım sonucu hayatının kurtarılabildiği dosyadaki delillerle saptanmıştır.
Sanık ile mağdur arasında kızını kaçırmasından dolayı geçmişe dayalı bir husumet bulunması, aynı gün öğleden evvel meydana gelen kavgada, mağdur ile kardeşinin kendisini gölete atıp başında çökme kırığı meydana getirecek şekilde tekme tokat ve kürekle dövmeleri sonucu yeni bir husumetin ortaya çıkması, mağdurun hayati bölgesine tabanca gibi öldürücü nitelikteki bir silahla ve etkili mesafeden ateş etmesi, bu atıştan sonra mağdurun yere düştüğünü görünce sonucu aldığı kanısıyla olay mahallinden kaçması, mağdurdaki yaranın yeri ve niteliği raporlarda bildirilen bulgu ve sonuçlar ve hayatının yapılan ameliyatla kurtarılabildiği gözönüne alındığında sanığın; mağduru öldürmeyi kastettiği sonucuna varılmıştır.
Şu hale göre, Özel Daire bozma kararı yerinde olup uyulmak gerekirken yerinde görülmeyen açıklamalarla direnilmesinde isabet görülmemiştir. Direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Kurul Üyesi M.F. İnan da, Yerel Mahkeme direnme kararının isabetli olduğu gerekçesiyle uyulan kısmın incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerektiği yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA, 04/02/1997 günü oyçokluğuyla karar verildi. kazancı