Mesajı Okuyun
Old 06-09-2008, 06:42   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2005/14-516
K:2005/533
T:28.09.2005

743 s. Yasa m. 634
4721 s. Yasa m. 706
1086 s. Yasa m. 293

Taraflar arasındaki "Tapu iptali tescil tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; A. 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.10.2002 gün ve 1999/771 E, 2002/964 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 23.12.2003 gün ve E. 7453 K.8993 sayılı ilamı ile,
( ... Davacı, evlilik birliği içinde edinilen 10 parsel sayılı taşınmazın, ..... plakalı aracın ve davalının bankadaki hesabında bulunan paraların ortak kazançları ile elde edildiğini ileri sürerek, taşınmazın 1/2 payının iptali ile adına tescilini veya bedelinin ödenmesini, aracın 1/2 mülkiyetinin ve bankadaki paranın da 1/2'sinin yine kendisine verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının dava konusu taşınmaz, araç ve para üzerinde hakkı olmadığını, bunların kendisine ait olduğunu, davacının gelirinin olup bu gelirle kendi adına yatırım yaptığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, araç için kayıt iptalinin istenemeyeceği evlilik birliği içinde davacının çalışmış olmasına rağmen bu geliri ile kendi adına yatırım yaptığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, araç mülkiyetinin 1/2'sinin davacıya devrine ilişkin istemin reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük görülmemiştir.
Davacının tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
7.10.1953 tarih, 7/8 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere; sicilde eşlerden biri adına kayıtlı bulunan bir taşınmazın, gerçekte kendi namına satın alınması gerektiğini ve bedelini de kendisinin verdiğini ileri sürerek kaydın adına tashihini isteyen diğer eşin bu isteğinin kabul edilebilmesi için aralarında Medeni Kanunun 634.maddesi ( Yeni Medeni Kanunun 706.maddesi ) hükmüne göre düzenlenmiş resmi bir sözleşme bulunduğunun kanıtlanması gerekir.Böyle bir sözleşmenin varlığının kanıtlanamaması durumunda davacının mülkiyet aktarımı için geçerli bir hukuki nedene dayandığından söz edilemez ve davası hukuki sebepten mahrum bulunduğundan ayın ( mulkiyet ) isteyemez. Salt bedelin davacı tarafından odenmiş olması veya eşler arasında temsil ilişkisinin bulunması kaydın iptalini gerektirmez.
Eldeki davada da, davacı resmi şekilde yapılmıs belgeye dayanmadığı icin tapu iptali ve tescil isteginin de reddıne karar verilmesi yerindedir.
Davacının ikinci kademedeki katkı payına ve bankalardaki paralara ilişkin olarak verilen kararın temyizine gelince;
Karı koca arasında mal ayrılığı rejiminin bulunması Borçlar Kanunu uyarınca sözleşme ilişkisinin kurulmasına engel değildir. Evlilik birliği kurulurken bunun ömür boyu süreceği düşüncesi hakimdir. Bu düşünce nedeniyle de ortak yaşam ve geleceği güvence altına almak amacıyla eşlerin birlikte yatırım yapmaları yaşamın olağan akışıdır. Karşılıklı güvene dayalı olarak kurulan evlilik birliği içerisinde eşlerin aralarındaki hukuki ilişkiyi yazılı sözleşmeye bağlamaları beklenemez. Yukarıda anılan İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde gösterildiği gibi, eşler arasında sözleşmenin bulunduğu, HUMK.nun 293 maddesi uyarınca tanıkla kanıtlanabilir. Bu sözleşmeye aykırı davranılması nedeniyle tazminat istenmesini onleyen bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır.
Davacının evlilik birliği devam ettiği surece çalıştığı sabittir. Bu nedenle kadının ve eşinin birlik içindeki kazançlarının ve edindikleri malların kazançla oranlanması ve eşlerden biri yararına kazanc ve katkıyla orantılı olmayacak sekilde bır kazanım bulunup bulunmadıgı saptanmalıdır. Mahkemece, açıklanan şekilde bir araştırma ve inceleme yapılması, dava konusu taşınmaz edinilmesi ve bankadaki parada davacının katkısının olduğunun saptanması halinde, katkı payı oranında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, soyut gerekçelere dayanan bilirkişi raporu ile sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.9.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.