Mesajı Okuyun
Old 29-11-2012, 23:31   #2
ilhamituncer

 
Varsayılan

Cinsel suçlar 765 sayılı TCK nın 414 ve 421 maddeleri arasında düzenlenmişti, neticenin ağırlığına göre kendi içerisinde sistematiği ve geçitli suç özelliği vardı, uygulayıcılar yönünden oturmuş bir sistem vardı, süphe durumunda kendi içerisindeki sistematiğine göre daha hafif eylem sabit görülerek sanık lehine uygulama yapılıyordu, Ancak..5237 sayılı yeni TCK 102-105 maddeleri ile cinsel suçlar deyim yerinde yeniden tanımlandı, suçun unsurları geğişti, yeni TCK da ne şekilde olursa olsun mağdurun vucudunun her hangi bir bölgesine temas cinsel saldırı suçu olarak kabul edildi, vucuda temas yok ise cinsel taciz suçu olarak kabul edildi,bunun neticesi olarak eski TCK da mağdurenin kalçasına elle dokunmak basit yaptırımlı cinsel taciz suçunu oluştururken, yeni TCK da ağır yaptırımlı cinsel saldırı suçunu oluşturdu, bu yeni duruma ne vatandaş nede hukuk uygulayıcıları uyum sağlayamadı, vatandaş hala kalçayı ellemek eylemini basit suç olarak görmeye devam etmekte, taki mahkemeden ağır ceza alıncaya kadar, hukuk uygulayıcısı ise eylemin ağırlığı ile vermek zorunda kaldığı cezanın ağırlığı arasındaki orantısızlıktan dolayı vicdani rahatsızlık yaşamakta, bu tür suçların niteliği gereği tanıksız ortamlarda işlenmektedir, bu nedenle çoğu kez uygulayıcılar magdurenin beyanına itibar etmektedirler, bu konuda yargıtay uygulamasıda mağdurenin beyanına üstünlük tanınması yönündedir.Ancak bu tür suçlarda mağdureyi delil göstermeye zorlamak, kendisine yapılan eylemi ispat etmesini istemek ceza adaleti yönünden son derece sakıncalıdır, kadınlara yönelik cinsel saldırıların artmasına yol açar, Ancak sanık açısından bakıldığındada durum aynıdır, tanıksız ortamda işlediği iddia olunan suçu işlemedigini ispat etmesi imkansızdır. delilsiz ve tanıksız ortamlarda işlenen cinsel saldırı suçlarına ilişkin çözümleyici yargıtay kararı yoktur, yargıtay sanıgın suçu işleyip işlemediğinin tayin ve takdiriri tamamen yargılamayı yüz yüze yapan, delillere doğrudan temas eden yerel mahkeme hakimlerine bırakmıştır. yargılamayı yapan hakimde oluşan kanaate sanıgın hukuki durumu belirlenmektedir. dogal olarak bu davalarda hakimin işi çok zordur, subuta ilişkin en ufak kuşku bile hakimi vicdanen çok rahatsız eder, bu nedenle hakim kesin kanaat oluşmadıkça bu tür davalarda delil yetersizliği nedeniyle bereat kararı verir, hakim kesin kanaate ulaşmak için akla gelebilecek her şeyi araştırır, suçun subutuna ilişkin ipuçlarını yakalamaya çalışır, gerekirse olay yerinde aynı şartlarda tatbiki keşif yapar, keşif sırasında mağdur ve sanığın beyanlarını test etme imkanı bulur, mağdur ve sanık açısından test sonuçları çok önemlidir, zira hakim dosyadaki diğer delilleri test sonucuna göre yeniden değerlendirir ve nihai kararını verir. mahkumiyet kararı vermesi halinde gerekçeli kararında subut delilleri, delilleri nasıl takdir ettiğini, bazı delilleri neden dikkate almadığını veya neden hükme esas aldıgını açıklamak zorundadır, aksi takdirde yargıtaydan döner,netice itibariyle bu tür suçlarda matbu veya oturmuş uygulama yoktur. her şey yerel mahkemede yapılan yargılama sırasında mağdur ve sanık vekilinin delillerin toplanması ve bağlantılarının kurulması sürecine aktif katılma performansına bağlıdır. Hazır reçete yoktur. Açıklamalarım 22 yıllık uygulayıcı deneyimlerime dayanmaktadır. ilgilenen arkadaşlarıma faydalı olması dilegiyle ve saygılarımla.