Mesajı Okuyun
Old 10-06-2007, 12:17   #6
EEE

 
Olumsuz Hukuk Cinayeti

Otuz yıldan fazla oldu pazardan alışverişi bırakalı. Pazarda dolaşırken, beğendiğim bir domates tezgahına yaklaştım. Önümdeki son kişiden sonra iki kilo domates istedim. Pazarcı , benden önceki müşteriye satış yaptığı ve tezgahında da yeterince domates olduğu halde, gözümün içine baka baka, artık bunlar satılık değil dedi. Hepsi düzgün ve seçmece olan domateslerden alamayışım bir yana, sıra bana geldiğinde , satışın durdurulması canımı sıkmıştı. Pazardan alışveriş yapanlar bilir; tezgahın önüne düzgün mallar dizilir, diğer taraftan dördüncü sınıf mallar, müşteriye farkettirmeden poşete sokuşturulur. Ancak, eve gelip poşete el atıldığında, tezgahta düzgün görünen malların, görünmeyen taraflarının çürük olduğu anlaşılır. Buna benzer sorunları defalarca yaşamaktan bıkmıştım. Ancak , bu sonuncusu onuruma dokundu. Tesadüfen birkaç adım ötede bir zabıta memuru gördüm. Onu tezgahın başına davet ettim ve durumu anlattım. Pazarcı da manav dükkanları olduğunu, seçilen bu domateslerin manavda daha yüksek fiyatla manav müşterilerine satılacağını anlattı. Zabıta da benim talebimi karşılamasını, satış yapmayacaksa malın üstünü örtmesini, tezgah açık olduğu sürece satıştan kaçınamayacağını belirtti. Bu pazardan son alışverişim oldu. Ancak, pazarcı esnafının birçoğunun hala aynı şekilde, kafa göz yara yara satış yapmaya devam ettiğini biliyorum. Nitekim mahkemeye intikal eden pazarcı-cezaevi müdürü arasındaki olay da bunu doğrulamaktadır. Anlatılan mahkeme olayında, müştekinin haklı olduğunu tahmin ediyorum. Ancak, yetki ve makamını kötüye kullanan yetkililerin davranışlarını da davalı şahıstan farklı bulmadım. Onlar da makamın verdiği güçle, kafa göz yara yara hukuku katletmişlerdir. Zabıta, polis ve savcı zincirinde basitçe çözümlenebilecek bir olay, mahkemede ne hale gelmiş...
Elimdeki eski bir gazetede, 245 hakim ve savcının meslekten ihraç edildiği yazılı. Hukuk eğitimi almış, hatta hakim yada savcı bile olmuş. En saygın, en güzide meslek mensubu olmak bile bazılarına yetmiyor. Hukuk tarihimiz adli hatalarla dolu. Adli hataların çoğu yargıçlara ve savcılara aittir. Hukukun üstünlüğüne inanan herkes, hukukun üstünlüğü için mücadeleye devam etmelidir. Bugün savcılarda olan yetki, padişahlarda bile yoktu. Savcılık makamı kesinlikle adliye binalarından çıkarılsın. Duruşmalarda avukatlarla savcılar aynı konumda olsun. Yargıçların artık fıkralarda anlatılan kadılar gibi davranmaları engellensin.
Burada asıl dikkat çekmek istediğim başka bir husus var. Adliyede,bir dosyadan herhangibir belgenin fotokopisini almak için, bir mübaşire bir avukat tarafından 20 YTL. ödeniyor ve paranın üstü alınmıyor. Buna da adliyelerde "KOLAYLIK VERGİSİ" deniyor. Apartmanları. dükkanları olan mübaşirler, gardiyanlar var. Ardında on gardiyanla adliyeye gelen, duruşma yargıcıyla odasında oturup sohbet edebilecek kadar hukuku olan bir cezaevi müdürü de, bir vali, hakim, savcı, bir parti başkanı da, elinde file , pazarda dolaşmaz... Dolaşan çağdışıdır. Bugün gelinen noktada, yaşantısı geliriyle bağdaşmayan o kadar çok gardiyan, mübaşir, adli personel vs. var ki; bu adliyelerdeki "KOLAYLIK VERGİSİ" nin "KOLAYLIK FUHUŞU" na dönüşmesinin doğal bir sonucudur. Bu gün, yargıçtan daha etkin işler çeviren adli personelin ve hukukçuların varlığını toplumdaki birçok kişi biliyor. Değerli hukukçular. Birbirinize karşı nasıl davranırsanız davranın. Ama sırtından ekmek yediğiniz sanıklara karşı saygılı olun. Siz hiç sanık sandalyesine oturdunuz mu? Bütün bu adli hatalar neden yapıldı? Bu hakim ve savcılar neden meslekten ihraç edildi? Lütfen, bundan böyle sanıklara "SAYIN SANIK" diye hitap ediniz. Sanıklara "SAYIN SANIK" diye hitap etmeyen hiç kimse "SAYIN" ve "SAYGIN" değildir. Sanıkları öteleyen, iteleyip kakalayan her kimse, kınıyorum.
Hepinize saygılar sunarım.