Mesajı Okuyun
Old 26-01-2008, 00:54   #3
Av.Selim HARTAVİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan TRINITY
Sayın Hartavi,
Samsun'da da bu gibi durumlarda dosya sigortacı bilirkişilere gönderiliyor. Sigorta hukuku biraz teknik ayrıntıları bilmek gerektirdiği için hakim tek başına karar veremeyebilir.
Bence öncelikle sigorta şirketinin hangi yasal dayanağa göre hasar ödeme talebini reddettiğini araştırın. Bu konuda Kasko Genel Şartlarını okumanızı öneririm. Sonuçta tek taraflı ve maddi hasarlı bir kaza olduğu için sigortalının olay yerinden kasten kaçmak amacı olmadığını ve kızının hasta olduğunu kanıtlayın. Yalnız buradaki kast ve ağır kusur ceza hukukundakinden farklı değerlendiriliyor. Zannederim bilirkişi bu konularda tespit yapacak.
Saygılar...

Sayın TRINITY Öncelikle zaman ayırıp konuya ilgi gösterdiğiniz için tşk ederim. Kasko Genel Şartlarını daha öncesinden de incelemiştim. Zira belirtilen iddia doğrudan doğruya ödeme yapmaya yanaşmamışlardı. Bu nedenle her ne kadar kazayla ilgili tüm belgeleri göndermiş olsak ta tarafımıza herhangi bir cevap verilmedi. Yapmış olduğumuz telefon görüşmelerinde meydana gelen zararın yarısını karşılamayı teklif ettiler. Bizde söz konusu zarar ya poliçe kapsamında değerlendirilip tam olarak ödenir veya hiç ödenmez, bütün bunlara karşın sigorta şirketi ödeme yapmamış tarafımıza da herhangi bir yazılı cevap vermemiştir. Dava açıldıktan sonra belirtmiş oldukları iddia ise kaskolu araç sürücüsünün kaza esnasında tespit edilememesinden dolayı aracı başka bir şahsın kullandığı ve bu şahsın alkollü olduğu yönünde beyanlar mevcut. Bu iddiaların hiç biri sübuta ermemiş. Kaldı ki yukarıda da belirttiğimiz gibi zaten ceza soruşturması sonucunda aracı kullanan şahsın müvekkilimiz olduğu tespit edilmiştir. Delillerin takdiri mahkemede dir mahkemenin mevcut delil durumunu dikkate alarak dosyayı sigortacı bilirkişiye göndermesinde bir anlam göremiyorum. Sigortacı bilirkişinin Hakimin yerine geçerek delilleri takdir etmesi bana hiçmi hiç mantıklı gelmeyen bir durum. Yargıtay Uygulamalarına bakıldığında bu durumda hasarın teminat dışında kaldığının sigorta şirketi tarafından ispat edilmesi gerektiğidir. Aşağıya aktardığım karar birebir olayla örtüşen bir karar

11. Hukuk Dairesi 2005/710 E., 2006/851 K.
·KASKO POLİÇESİ
·KAZASI SONUCU HASAR
·SİGORTALI REHİN HAKKI
·TAZMİNAT İSTEME HAKKI
·6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 1281 ]
·6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 1292 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen davada Ermenek Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 16.09.2004 tarih ve 2004/138-2004/247 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mutlupınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili,müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko poliçesi ile sigortalı olduğu sırada meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucu hasarlandığını,sigorta eksperi tarafından yapılan inceleme sonucu hasarın tespit edilmesine ve istemde bulunulmasına rağmen davalının ödeme yapmadığını ileri sürerek müvekkilinin aracında oluşan hasar ve davalının edimini yerine getirmemesinden dolayı uğradığı zarar toplamı olan 4.243.380.000 TL sının faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili,kazadan sonra tutanak düzenlenmemesi ve kaza mahallinde ekspertiz incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek şekilde aracın çekilmesi sonucu davacının kasko poliçesi genel şartlarına ve TTK'nun 1292.maddesine aykırı davranışta bulunduğunu ve böylelikle sigorta haklarını zayi ettiğini,müvekkili şirket tarafından yapılan incelemeler sonucu kaza sırasında aracı kullanan şahsın alkollü olduğu ve kazanın bu nedenle meydana geldiğinin anlaşıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia,savunma ve tüm dosya kapsamına göre,davaya konu kazanın 20.04.2003 tarihinde saat 20.30 sıralarında meydana geldiği,davacının aracı olay yerinde bırakarak durumu yetkili mercilere bildirmeden evine gittiği,daha sonra aracın davacının yakınları tarafından olay yerinden çekildiği,davacının kazadan hemen sonra olayı yetkili mercilere bildirmemesi,kaza tutanağı ve alkol durumuna ilişkin rapor düzenletmemesi gibi davranışları nazara alındığında davacının Kasko Sigortası Genel Şartları ile TTK'nun 1292.maddesine aykırı davrandığı,kazayı zamanında ve iyi niyetle davalı şirkete ihbar etmediği,davacı sigortalının kendi haksız ve kötü niyetli hareketleri ile sigorta haklarını zayi ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı,davacı vekili temyiz etmiştir.

1-Dava,davalı şirkete kasko poliçesiyle sigortalı aracın hasarlanması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

Davaya konu tazminat alacağının dayanağını oluşturan sigorta poliçesinde dava dışı Türkiye İş Bankası Ermenek Şubesi'nin "rehinli alacaklı"olarak geçtiği anlaşılmıştır.Böyle bir durumda,sigortalı rehin hakkı sahibi olduğundan sigortadan tazminat talep etme hakkı da öncelikle ona aittir.Bu itibarla,sigorta ettiren ancak lehine rehin verilen alacaklının açık muvafakatını almak şartıyla ve kendi menfaati de zedelendiği takdirde, tazminat isteme hakkına sahip olur.Buna göre mahkemece yapılacak iş,asıl dava ve talep hakkına sahip bankadan açılan davaya muvafakat veya icazetleri olduğuna dair gerekli belgeyi sunması için davacı tarafa süre verilmesi ve bu usuli işlem tamamlandığı takdirde işin esasına girilmesi gerekirken;davacının aktif taraf sıfatına (husumete) ilişkin olan ve mahkemece re'sen göz önünde bulundurulması gereken bu eksiklik giderilmeden yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

2-Kabul şekline göre de,sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşları sırasında,gerek devamlarında,gerekse rizikonun gerçekleşmesinden sonraki ihbar yükümlülükleri bakımından iyi niyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir.Taraflar arasında geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sigortacı sorumlu olduğu gibi,TTK'nun 1281 nci maddesi hükmüne göre,kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.Ancak,olayın sigortalının iddia ettiği şekilde değil de,sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmiş olması halinde ise,bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 nci maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.İlkeler bu şekilde olmakla beraber;sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5nci maddesi ve TTK'nun 1292/3ncü maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbarda bulunma mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu teminat içinde kalacak şekilde ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip,oluşan rizikonun teminat içinde kaldığının ispatı külfeti sigortalıya geçer.

Açıklanan bu ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında;davacı aracının 20.04.2003 tarihinde meydana gelen kaza sonucu hasarlandığını iddia etmiş,bu kazaya ait resmi bir tutanak ve belge ibraz edememiştir.İhbarın yasal sürede yapılmaması ve resmi makamlarca kaza tutanağı ile olay yeri görgü tutanağının düzenlettirilmemiş olması salt bu nedenlerle tazminat isteme hakkının düşmesi sonucunu doğurmaz.Davalı sigorta şirketi,aracın kaza sırasında alkollü olarak kullanıldığını ve kazanın bu nedenle meydan geldiğinden hasarın teminat dışında kaldığını ileri sürmüştür.

Ancak,dosyada bu yöndeki iddiasını kanıtlayacak deliller bulunmamaktadır.Bu durumda meydana gelen rizikonun teminat dışında kaldığı hususunun davalı tarafından somut delillerle ispatlanamamasına rağmen mahkemece ispatlanmayan hususun sübuta ermiş gibi kabul edilmesi sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş,bu itibarla kabul şekli açısından da kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.02.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.