Mesajı Okuyun
Old 03-02-2010, 17:43   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av-ufuk
T.C. YARGITAY
6.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/1283
Karar: 2005/2784
Karar Tarihi: 28.03.2005

ÖZET: Uyuşmazlık sözleşmede kararlaştırılan artış şartının istenen yıl yönünden geçerli olup olmadığı noktasındadır. Sözleşmenin özel şartlarının 6. maddesinde <Kiranın senelik artış oranı % 60 olacaktır> şartı yer almaktadır. Bu şart geçerli olup tarafları bağlar. Mahkemece 01.08.2002 tarihi itibariyle kira tespit kararının verilmiş olması sözleşmedeki artış şartını ortadan kaldırmaz. Bu nedenle incelenme ve değerlendirmenin buna göre yapılması gerekir.


(818 S. K. m. 260)

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı itirazın iptali-tahliye davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, kira bedellerinin tahsili için icra takibine yapılan itirazın iptali ve tahliye istemine ilişkindir. Mahkeme davayı ret etmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde davalının 01.08.1995 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli sözleşme ile kiracı olduğunu, sözleşmede kira bedelinin her yıl % 60 oranında artırılacağının kararlaştırıldığını, 01.08.2002 tarihinde başlayan dönem kirasının net 1.920.000.000.-TL olduğunu sözleşmedeki artış şartına göre yeni dönem kirasının 3.072.576.000.-TL ödemesi gerekirken 2.400.000.000.-TL. ödemek suretiyle 2003 yılı Ağustos ayı kirasından 672.576.000.-TL. eksik ödendiğini, eksik ödenen miktarın tahsili için takip yaptıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek haksız itirazın iptali, takibin devamı ve kiralananın tahliyesini, % 40 tazminata hükmedilmesini istemiştir. Davalı vekili ise davacı tarafından 2002 yılı kirası için tespit edilen brüt kiranın 2.462.000.000.-TL olduğunu, sözleşmedeki artış şartının ilk yıl için geçerli bulunduğunu, artışlarında toptan eşya endeks oranlarına göre artırılarak kiranın ödendiğini temerrüde düşülmediğini belirterek davanın reddini ve % 40 tazminata hükmedilmesini savunmuştur.

Davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 01.08.1995 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık sözleşmede kararlaştırılan artış şartının istenen yıl yönünden geçerli olup olmadığı noktasındadır. Sözleşmenin özel şartlarının 6. maddesinde <Kiranın senelik artış oranı % 60 olacaktır> şartı yer almaktadır. Bu şart geçerli olup tarafları bağlar. Mahkemece 01.08.2002 tarihi itibariyle kira tespit kararının verilmiş olması sözleşmedeki artış şartını ortadan kaldırmaz. Dairemizin istikrarlı uygulaması ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 03.11.2004 tarih ve 2004/6-509-568 sayılı ilamı da bu doğrultudadır. Bu nedenle incelenme ve değerlendirmenin buna göre yapılması gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde davanın reddedilmesi hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir. Sonuç: Hükmün yukarda açıklanan nedenle BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 28.03.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

BU kararda aynen
Alıntı:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 03.11.2004 tarih ve 2004/6-509-568 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.
denildiği için söz konusu HGK kararını merak edip buldum. BU karar aşağıdaki gibidir:

Alıntı:
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/6-509

K. 2004/568

T. 3.11.2004

• ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ ( Malda Payı Bulunan Borçludan Alacaklı Olan Kişinin İcra Mahkemesinden Alacağı Yetkiye Dayanarak Tüm Ortaklara Karşı Ortaklığın Giderilmesi Davası Açabileceği )

• PAYDAŞLIĞIN GİDERİLMESİ ( Mirasçının Alacaklısının İcra Mahkemesinden Alacağı Yetkiye Dayanarak Tüm Ortaklara Karşı Dava Açabileceği - Ortaklığın Giderilmesi )

• MİRASÇININ ALACAKLISI ( Elbirliği Mülkiyetine Tabi Bir Malda Payı Bulunan Borçlu - İcra Mahkemesinden Alacağı Yetkiye Dayanarak Tüm Ortaklara Karşı Ortaklığın Giderilmesi Davası Açabileceği )

• ORTAKLIGIN GİDERİLMESİ ( Elbirliği Mülkiyetine Tabi Bir Malda Payı Bulunan Borçludan Alacaklı Olan Kişinin İcra Mahkemesinden Alacağı Yetkiye Dayanarak Tüm Ortaklara Karşı Davası Açabileceği )

• DAVA AÇMA YETKİSİ ( Elbirliği Mülkiyetine Tabi Bir Malda Payı Bulunan Borçlu/Alacaklının İcra Mahkemesinden Alacağı Yetkiye Dayanarak Ortaklığın Giderilmesi Davası Açabileceği - Kayyın Atanması Gerekmediği )

• KAYYIN ATANMASI GEREKMEMESİ ( Elbirliği Mülkiyetine Tabi Malda Ortaklığın Giderilmesi Davası - Yalnızca Mirasçıya Ya da İcra Mahkemesinden Yetki Alan Alacaklıya Tanındığı )

4721/m. 648, 677, 698, 699, 703

743/m. 588, 612, 627

2004/m. 121

ÖZET : Elbirliği mülkiyetine tabi bir malda payı bulunan borçludan alacaklı olan kişi, İcra Mahkemesinden alacağı yetkiye dayanarak borçlunun da içinde bulunacağı tüm elbirliği ortaklarına karşı dava açıp bu davayı sonuçlandıracağına; buradaki dava açmak hakkı hakime ya da başka bir kişiye tanınmadığına; yalnızca mirasçıya ya da icra Mahkemesinden İİK.nun 121. maddesi hükmü uyarınca ortaklığın giderilmesi davasını açma yetkisini alan alacaklıya tanındığına göre; yasa koyucunun bu davayı sadece atanan kayyımın açacağını kabul ettiğini ileri sürmenin mevcut yasal düzenleme karşısında mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

DAVA : Taraflar arasındaki "ortaklığın giderilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adapazarı 2.Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 23.9.2003 gün ve 2002/1165 E. 2003/934 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 19.1.2004 gün ve 9509-105 sayılı ilamiyle; ( ...Dava iki adet taşınmazın paydaşlığının giderilmesine ilişkindir. Mahkemece 148 No'lu parsel hakkındaki dava atiye bırakıldığından bu parsel hakkındaki davanın reddine, 248 No 'lu parselin satışı suretiyle paydaşlığın giderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı S. A. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Türk Medeni Kanununun paylı mülkiyetin sona ermesini düzenleyen ve "paylaşma istemi" başlığını ihtiva eden 698. maddesi hukuki bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça paydaşların her birinin malın paylaşılmasını isteyebileceği hükmüne yer vermiştir. 699. madde paylaşma biçimi hakkındaki kuralı koymuştur. Buna göre aynen bölünerek paylaştırma mümkün ise hakim o şekilde değilse açık artırma ile satış kararı verecektir. Kanunun bu maddesi amir bir nitelik taşır. Aynı kanunun 703/son maddesi de elbirliği mülkiyetinde paylaşma, aksine hüküm bulunmadıkça paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır kuralını öngörür, Kanunu Medeninin 627. maddesi "Taksim davasından söz ederken Medeni Kanunun 698. maddesi başlığı ise "paylaşma istemi" şeklinde kaleme alınmıştır. Madde de "dava" sözcüğü yerine davayı da içine alan daha kapsamlı "istem" sözcüğüne yer verilmiştir.

Bu kanuni düzenlemeden anlaşılacağı üzere paylaşma isteme ( taksim davası açma ) hakkı kural olarak paylı mülkiyette paydaşa, elbirliği mülkiyetinde ise mirasçıya tanınmıştır. Malik olmayan kimseye paylaşma isteme ve paylaşmaya katılma hakkı tanınmamıştır. Örneğin Kanuni Medeninin 612, Medeni Kanunun 677. maddeleri miras payının temliki konusunda Üçüncü kişi ile sözleşme yapma imkanı vermesine karşın, bu kimseye paylaşmaya katılma yetkisi vermemektedir. O halde paydaş olmayan kimsenin paylaşma ( taksim ) davası açması mümkün değildir.

Kanunu Medeninin 588. maddesine göre bir mirasçıya düşen hisseyi temellük eden veya haczeden yahut o mirasçı aleyhine borcunu ödemekten acze dair İcra vesikası olan alacaklı hakimin mirasçı yerine kaim olmak üzere taksime iştirakini isteyebilecektir.Taksime iştirak paylaşma ( davayı ) isteme hakkını da kapsar. Paylaşma davası açma hakkı paydaş yada mirasçıya ait olduğundan ve borcunu ödemeyen mirasçıdan alacağın tahsili sonucunu doğuran bir davayı açması da beklenemeyeceğinden kanunun sözü edilen maddesi ile bu hak hakime tanınmış, hakim borçlu mirasçı yerine dava açması konusunda alacaklıya yetki vermekte, alacaklıda hakimden aldığı bu yetkiye dayanarak taksim davası açmakta idi.

Kanun koyucu böyle bir durumu uygun görmediğinden Türk Medeni Kanunun 648. maddesiyle yeni bir hüküm getirmiş, alacaklıya sulh hakiminden paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir tarzında bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre alacaklı sulh hakiminden paylaşmaya katılmak üzere kayyım atanmasını isteyecek, kayyım atandığında kayyım paydaşlığın giderilmesi ( taksim ), davası açacak, davaya kayyım huzuru ile devam edilip sonuçlandırılacaktır. Önceki uygulamaya uygun biçimde açılan davanın, reddi yoluna gidilmeden kayyım konusundaki eksikliğin giderilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekir.

Mahkemece, borçlu mirasçının alacaklısı tarafından açılan davada verilen hüküm, dairemizin 07.11.2002 gün ve 6536-6974 sayılı kararıyla yukarıda açıklandığı üzere kayyım atanması gerektiğinden bahisle bozulmuş, 4.3.2003 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Bununla birlikte bozma gereği yerine getirilmeden yargılamaya devam olunarak yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı görüldüğünden hükmün bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle elbirliği mülkiyetine tabi bir malda payı bulunan borçludan alacaklı olan kişi, icra Mahkemesinden alacağı yetkiye dayanarak borçlunun da içinde bulunacağı tüm elbirliği ortaklarına karşı dava açıp bu davayı sonuçlandıracağına; buradaki dava açmak hakkı hakime ya da başka bir kişiye tanınmadığına; yalnızca mirasçıya ya da icra Mahkemesinden İİK.nun 121. maddesi hükmü uyarınca ortaklığın giderilmesi davasını açma yetkisini alan alacaklıya tanındığına göre; yasa koyucunun bu davayı sadece atanan kayyımın açacağını kabul ettiğini ileri sürmenin mevcut yasal düzenleme karşısında mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu nedenle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve satış bedeli üzerinden % 0.9 harç alınmasına, peşin harcın mahsubuna, 03.11.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

Şimdi... Ne desem ki!?