Mesajı Okuyun
Old 21-07-2009, 20:41   #5
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas Numarası: 2007/15-296
Karar Numarası: 2007/289
Karar Tarihi: 23.05.2007

ESER SÖZLEŞMESİ KAYNAKLI ALACAK
TARAF TEŞKİLİ
HUSUMET İTİRAZI

818 s. BK/162
1086 s. HUMK/187

ÖZETİ: Taraflar arasında yapılmış bir sözleşme bulunmamaktadır. Eser sözleşmesi 16.04.1996 tarihinde noterde düzenleme biçiminde davacı ile dava dışı Zekiye arasında imzalanmıştır. Zekiye taşınmazın tapu kayıtlarını davalı Ünsal’a devretmiş ise de devir tarihinden sonra düzenlenen 04.03.1999 tarihli sözleşmede yeni sözleşmenin tarafı olarak Zekiye gösterilmiştir. Taraf teşkili kamu düzeninden olup mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Bu durumda mahkemece davalıya husumet düşmeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir

Taraflar arasındaki “alacak“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.2.2005 gün ve 2004/119 E. 2005/47 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 15.6.2006 gün ve 2005/4000 E. 2006/3605 K. sayılı ilamı ile, (...Dava eser sözleşmesine dayalı imalat bedelinin tahsiline ilişkin olup davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında yapılmış bir sözleşme bulunmamaktadır. Eser sözleşmesi 16.04.1996 tarihinde noterde düzenleme biçiminde davacı ile dava dışı Zekiye Ergüç arasında imzalanmıştır. Zekiye Ergüç taşınmazın tapu kayıtlarını davalı Ünsal’a devretmiş ise de devir tarihinden sonra düzenlenen 04.03.1999 tarihli sözleşmede yeni sözleşmenin tarafı olarak Zekiye Ergüç gösterilmiştir. Taraf teşkili kâmu düzeninden olup mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Bu durumda mahkemece davalıya husumet düşmeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın esastan kabulü doğru olmamış kararın bozulması uygun bulunmuştur...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davacı yüklenici davalının kusurlu ve kötü niyetli davranışı nedeniyle inşaatın tamamlanamadığını ileri sürerek, davalının arsasına yapılan inşaat nedeniyle meydana gelen artı değer bedelinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, arsa sahibine karşı açılan davada davacı yüklenicinin sadece faydalı ve zorunlu masrafı talebi hakkının bulunduğu, müteahhitlik kârı ve stopaj gibi değerleri talep edemeyeceği gerekçesiyle kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece; davalının eser sözleşmesinin tarafı olmadığından, davalıya husumet düşmeyeceği gerekçesiyle hüküm bozulmuş, mahkemece; davalının husumete itiraz etmediği ve davanın esası ile ilgili savunma ve beyanlarda bulunduğundan, artık husumeti kabul ettiği sonucuna varılarak ilk hükümde direnilmiştir.
Hemen belirtelim ki; husumet konusu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 187.maddesinde yer alan ilk itirazdan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
Bilindiği üzere Borçlar Kanunu’nun 162 ve devamı maddeleri gereğince; Kanun veya sözleşme ile veya işin mahiyeti icabı olarak menedilmiş olmadıkça, borçlunun rızasını aramaksızın alacaklı, alacağını üçüncü bir şahsa temlik edebilir. Borçlar Kanunu’nun 162 vd. maddeleri ile düzenlenen alacağın temliki işleminin konusunun alacak hakları ile sınırlandırılmış olması karşısında, alacak niteliği taşımayan hakların, ayni hakların ve yenilik doğurucu hakların devri alacağın temliki hükümlerine tabi değildir. Aynı şekilde bir borç ilişkisinin doğurduğu bütün haklar, borçlar ve yetkilerle birlikte devredilmesi de (borç ilişkisinin devri) alacağın temliki hükümlerine tabi değildir. Buna göre, bir borç ilişkisinin diğer tarafın rızası dışında bir üçüncü kişiye devredilebilecekken, o ilişkiye taraf olma durumunu karşı tarafın rızası dışında devretmesine imkan yoktur. Bir sözleşmenin tarafı olan kişi bu sözleşmeden doğan tüm alacaklarını temlik etmiş olsa bile, sözleşmenin tarafı yine de kendisidir; sözleşmeden doğan borçlarla bu kişi yükümlü olduğu gibi, sözleşme ilişkisine bağlı yenilik doğrucu hakların sahibi de yine aynı kişidir(Yrd.Doç.Dr.Baki İlkay Engin, Alacağı Temlik Edenin Garanti Sorumluluğu, s.23 vd).
Hal böyle olunca ilk kat karşılığı inşaat sözleşmesini 16.4.1996 tarihinde yüklenici ile birlikte Zekiye’nin yapmasına, her ne kadar tapunun 24.9.1998 tarihinde davalı Ünsal’a devredilmesine karşın, 4.3.1999 tarihinde yapılan tadil sözleşmesinin de Zekiye adına yapılmış bulunmasına, tapunun devrinin sözleşmenin de devredilmesi anlamına gelmemesine göre, usul ve yasaya uygun bulunan Özel Dairenin bozma kararına uyulması gerekirken, ilk kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 23.5.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.