Mesajı Okuyun
Old 18-03-2008, 18:35   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2007/21-295
Karar: 2007/319
Karar Tarihi: 30.05.2007

ÖZET: Mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tasarruflar, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği ya da bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunması hallerinde iptal edilebilir. Bu durumun ispatında, diğer delillerin yanında, 2004 sayılı Yasanın 280/3. maddesinde belirtilen yasal karineye de dayanılır. Somut uyuşmazlıkta, belirtilen karinenin aksinin kanıtlanamamış olması karşısında, borçlunun alacaklılara zarar verme kastıyla hareket ettiği ve bu durumun davacı-karşı davalı üçüncü kişi tarafından bilindiğinin kabulünde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Davacı-karşı davalı üçüncü kişinin istihkak davasının reddi ile davalı-karşı davacı alacaklının tasarrufun iptali davasının kabulüne karar vermek gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

(2004 S. K. m. 280)

Taraflar arasındaki <istihkak-tasarrufun iptali> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 2. İcra Mahkemesince istihkak isteminin kabulüne-tasarrufun iptali isteminin reddine dair verilen 21.12.2004 gün ve 2003/61-2004/545 sayılı kararın onanması üzerine karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı-karşı davacı alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 04.07.2006 gün ve 2006/8646-7422 sayılı ilamı ile,

(...Davacı; karşı davalı 3. kişi; dava konusu 4 adet aracı noter satış senedi ile satın aldığını belirterek; üzerlerine konulan haczin kaldırılmasını istemiştir. Davalı; karşı davacı ise; araç satışının mal kaçırma amacına yönelik olduğunu, satışın iptal edilmesi gerektiğinden bahisle karşı dava olarak tasarrufun iptali davası açmıştır.

Mahkemece davacı; karşı davalı 3. kişinin davası kabul edilmiş, tasarrufun iptali istemine ilişkin karşı davanın ise reddine karar verilmiştir. Bu karar dairemizin 2.2.2006 tarihli kararı ile onanmış ise de; bu kez davalı-karşı davacı alacaklı karar düzelme talebinde bulunarak; onama kararının düzeltilmesini istemiştir. Yeniden yapılan inceleme sonucunda istemin yerinde olduğu anlaşılmıştır.

Gerçekten davaya konu 4 adet araç aynı gün 3.4.2001 tarihinde borç doğumundan sonra paket kaydı haczin yapıldığı 25.4.2001 tarihinde; galerici olan davacı karşı davalı 3. kişiye satılmıştır.

Her ne kadar; haciz tarihinden önce satış yapılmış ise de; oto alım satımı işini yapan, galerici olan 3. şahıs adına; uzun zamandır araç alım satımı yapan ve vekili olan şahıslardan Kemal A... ve Ömer Faruk A...; borçlu şirket ortak ve müdürlerinin akrabalarıdır. Hakkında birçok takip yapılan borçlu şirketin ödeme yapamayacak durumda olduğunu bilebilecek durumdadırlar.

Öte yandan; oto alım satımında; galerici, satışa gelen araçları kendi üzerine satın alarak; yeniden satışa çıkarması gibi bir uygulama bulunmayıp; doğrudan, satın alan şahıs adına noter satışının yapılması mutad bir uygulama olmasına rağmen; borçlu şirkete ait 4 adet aracın aynı gün oto galericisi tarafından noterden satın alınması da yaşam deneyimlerine uygun görülmemiştir.

Tüm bu olgular karşısında; davacı-karşı davalı 3. kişinin iyi niyetli olduğundan söz edilemeyeceği gibi; yapılan satış alacaklılardan mal kaçırma amacıyla yapılmış danışıklı işlemlerden olması sebebiyle, geçersiz olup, alacaklının haklarını etkilemeyecektir.

Bu nedenlerle davacı-karşı davalı 3. kişinin istihkak davasının reddi ile; davalı- karşı davacı alacaklının açtığı tasarrufun iptali davasının kabulü gerekmektedir.

O halde davalı-karşı davacı alacaklının; karar düzeltme talebi kabul edilmeli Dairemizin 2.2.2006 tarihli onama kararı kaldırılarak, yukarıda belirtilen gerekçelerle mahkeme kararı bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı-karşı davacı (alacaklı) vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İcra ve İflas Kanununun 280/1. maddesi uyarınca, mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tasarruflar, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği ya da bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunması hallerinde iptal edilebilir.

Bu durumun ispatında, diğer delillerin yanında, anılan Yasanın 280/3. maddesinde belirtilen yasal karineye de dayanılır. Anılan karine ile borçlunun ticari işletmesinin veya işyerindeki mevcut mallarının tamamını veya önemli bir kısmını borçludan devir veya satın alan üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla hareket ettiğini bildiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya, sözü geçen devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.

Somut uyuşmazlıkta, belirtilen karinenin aksinin kanıtlanamamış olması karşısında, borçlunun alacaklılara zarar verme kastıyla hareket ettiği ve bu durumun davacı-karşı davalı üçüncü kişi tarafından bilindiğinin kabulünde yasal zorunluluk bulunmaktadır.

Yukarıda açıklanan maddi ve yasal olgular dikkate alındığında, davacı-karşı davalı üçüncü kişinin istihkak davasının reddi ile davalı-karşı davacı alacaklının tasarrufun iptali davasının kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı-karşı davacı (alacaklı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 30.05.2007 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY:

Dava, (üçüncü kişinin) istihkak, karşı dava ise, tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

Üçüncü kişi konumunda bulunan davacı-karşı davalı şirket araç alım satımıyla iştigal etmektedir.

Emniyet Müdürlüğü yazısı ile Motorlu Araç Faaliyet Belgesi almaya hak kazanmış otomotiv firmalarının, taşıt alım vergisi ödemeden adlarına noter kanalı ile satış yaparak, yeniden bu noter satışına istinaden bir başka özel veya tüzel kişiye satış yapabilecekleri anlaşılmaktadır.

Anılan şirket tarafından, davalı borçlu şirkete ait 4 adet binek otomobil 25.03.2001 tarihli faturada belirtilen 16.500.000.000-TL bedelle satın alınmış, 03.04.2001 tarihli noter kati satış sözleşmesi ile de araçların <trafikten çekme> kaydıyla devri sağlanmıştır.

Araçların trafik kayıtları üzerine davalı-karşı davacı alacaklı şirket tarafından 25 ve 27.04.2001 tarihinde iştirak haczi uygulanmıştır.

Aynı araçların trafik kayıtları üzerine 05.04.2001 tarihinde uygulanan bir başka haciz nedeniyle, (aynı) yanlar arasında, aynı istemlerle açılmış bulunan (istihkak) dava ve (tasarrufun iptali) karşı davanın yapılan yargılaması sonucunda Kartal 1. İcra Mahkemesince verilen 2002/607 esas 2005/194 karar sayılı kararda; davalı borçlu şirket ile davacı-karşı davalı üçüncü kişi arasında yapılan noter satışı uyarınca araçların mülkiyetinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesi gereğince kazanılmış olduğu belirtilerek <davacı karşı davalının açmış olduğu istihkak davasının kabulüne, araçlar üzerindeki kaydi hacizlerin kaldırılmasına, davalı-karşı davacının tasarrufun iptali davasının reddine> karar verildiği, anılan kararın Yüksek 21. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Taraflar arasında, aynı ya da benzer konuda kesinleşmiş bir hüküm ile saptanan maddi olgular, daha sonra ortaya çıkan uyuşmazlıklarda güçlü delil niteliğinde bulunmaktadır.

Daha önce görülüp kesinleşen <istihkak-tasarrufun iptali> davalarında, hacze konu araçların mülkiyetinin davacı-karşı davalı üçüncü kişiye geçtiği yönünde tespit yapılmış olup, bu maddi olgu Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin onama kararı ile kesinleşmiştir. Kesinleşen bu maddi olgunun yanlar arasında açılmış bulunan eldeki davada güçlü delil niteliğinde bulunduğu hususu yadsınamaz; davacı karşı davalı üçüncü kişi yönünden usuli kazanılmış hak teşkil eder. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamaları da bu yöndedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun; 14.03.2007 gün ve 2007/16-142 Esas, 139 Karar, 05.07.2006 gün ve 2006/19-505 Esas, 504 Karar, 18.10.2006 gün ve 2006/5-686 Esas, 668 Karar, 06.12.2006 gün ve 2006/4-763 Esas, 770 Karar sayılı Kararları).

Güçlü delilin aksinin ise aynı nitelikte delillerle kanıtlanması gerekmektedir.

Somut uyuşmazlıkta, araçların mülkiyetinin davacı-karşı davalı üçüncü kişiye geçtiği yönünde kesinleşen maddi olgunun, eldeki davada güçlü delil niteliğinde bulunması ve aksinin kanıtlanamamış olması karşısında, dosya içeriğine, yasal düzenlemelere ve Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulamalarına uygun düşen yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşündeyim.

Belirttiğim nedenlerle, Sayın çoğunluğunun bozma kararına katılamıyorum. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************