Mesajı Okuyun
Old 10-04-2013, 08:53   #21
Mustafa Öztok

 
Varsayılan

Yargıtay mevcut durumda orman ve kıyı nedeni ile el koymalarda kamulaştırmasız el oyma hükümlerini uygulamamaya çalışmakta (bu suretle tazminat alabileceklerin sayısını düşürmeye çalışıyorlar) ise de yakın gelecekte bu durumun değişeceğini düşünmekteyiz. Bu sebeple kamulaştırmasız el atmaya ilişkin bir faiz kararını eklemekteyim.

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ

Esas No.
2011/5394
Karar No.
2011/22099
Tarihi
15.11.2011

İLGİLİ MEVZUAT
2709-TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI/46

3095-KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİNE İLİŞKİN KANUN/1


KAVRAMLAR
KAMULAŞTIRMASIZ ELATMA NEDENİYLE TAZMİNAT
FAİZ

ÖZET
KAMULAŞTIRMASIZ ELATMAYA İLİŞKİN İLAMLARDA; İLAMIN KESİNLEŞTİĞİ TARİHE KADAR YASAL FAİZ, KESİNLEŞME TARİHİNDEN SONRAKİ DÖNEM İÇİN İSE HÜKÜM ALTINA ALINAN TAZMİNATLARA ANAYASA ' NIN DEĞİŞİK 46/SON MADDESİ HÜKMÜ UYARINCA KAMU ALACAKLARI İÇİN ÖNGÖRÜLEN EN YÜKSEK FAİZ ORANI UYGULANMALIDIR.

Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Kamulaştırmasız elatma davaları uygulamada sıklıkla karşılaşılan davalardan olmakla birlikte, yasa ile düzenlenmiş değildir. Bu konuya ilişkin tek yasal düzenleme olan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 38. maddesi de 10.04.2003 tarih ve 2002/112 E. 2003/33 K. sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir. Uygulamada kamulaştırmasız elatma davaları; İBK, HGK ve Hukuk Dairelerinin içtihatlarıyla yön bulmaktadır. Konunun Dairemizi ilgilendiren yönü ise bu nevi davalarda hükmedilen tazminatların zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak faizin ne tür ve oranda olması gerektiği noktasındadır. Zira kamulaştırma yasası gecikme faizini öngörmemektedir. Bu cümleden olmak üzere, HGK kararları ve Dairemizin istikrar bulmuş içtihatlarında; "Kamulaştırma bedelinin artırılması ilamlarında uygulanan T.C. Anayasası'nın 4709 sayılı Yasa'nın 18. maddesi ile değişik 46/son maddesinde yer alan kamulaştırma bedelleri ile mahkemece kesin hükme bağlanan artırma bedellerine, son fıkraya göre kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanacağı" hükmünden farklı olarak, "Kamulaştırmasız elatmanın hukuksal niteliği itibariyle bir haksız eylem olduğu, haksız eylemden doğan borçların, tazmini nitelikte olmaları nedeniyle uygulanacak faizin 3095 sayılı Yasa'da belirlenen yasal faiz olduğu belirtilerek, uygulama bu güne kadar yasal faizin uygulanması şeklinde sürdürülegelmiştir. Ancak, Anayasa'nın 35. maddesi ile koruma altına alınmış olan mülkiyet hakkının, hak sahibinin rızasına bakılmaksızın kamulaştırmasız elatma nedeniyle ihlali halinde, toplumun genel menfaatleri ile bireyin temel haklarının korunması arasında adil bir denge gözetilmesi gerektiği düşüncesinden hareketle, mülkün gerçek değeriyle orantılı makul bir tazminat ödenmediği sürece, bir mülkten mahrum bırakılmanın genelde aşırı bir ihlal teşkil edeceği, yasal faiz oranında gecikme faizi ödenmesinin yeterli olmadığı görüşü gerek öğretide gerekse uygulamada ağırlık kazanmaya başlamıştır.
Bu bağlamda mülkiyete saygı hakkının ihlalinin, mahkemelerin, kamulaştırmasız elatmaya maruz kalan kişiler lehine hükmettikleri tazminat tutarının tayininde, yargılama süresi ile enflasyon arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan değer kaybını dikkate almalarına imkan sağlayan yasal bir düzenlemenin olmayışından da kaynaklandığı, bu nedenle adil tatmin taleplerinin karşılanması gerektiği hususu benimsenmeye başlanmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında idare, kendisine Anayasa tarafından tanınan olanak ve yetkileri yasaya uygun bir biçimde kullanmaksızın taşınmaza elatarak kamulaştırma ilkelerine aykırı davranamaz. Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen kamulaştırma, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına getirilmiş Anayasal bir sınırlama olmakla, Dairemizce içtihat değişikliğine gidilerek, özü ve vardığı hukuki sonuç itibariyle aynı nitelikler taşıyan kamulaştırması elatmaya ilişkin ilamlarda hüküm altına alınan tazminatlara da Anayasa'nın 46/son maddesinde düzenlenmiş olan kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu açıklamadan sonra somut olayın incelenmesinde;
Takip dayanağı İzmir Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 27.10.2009 tarih ve 2008/201 E., 2009/341 K. sayılı kamulaştırması elatma nedeni ile tazminat ilamının hüküm fıkrasında; "119.462,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline" hükmedilmiş, bu ilama dayalı olarak, 10.06.2010 tarihinde borçlu Karayolları Genel Müdürlüğü hakkında ilamlı takip yapılmıştır.
Takip talepnamesinde ve icra emrinde, asıl alacak olan 119.462,00 TL'ye 70.194,56 TL işlemiş faiz istenmiş, talepnamede bu faizin, 13.05.2008-
tarihine kadar yıllık %30 faiz, 19.11.2009-12.06.2010 tarihine kadar yıllık %23.4 faiz, takip tarihinden itibaren ise tahsil tarihine kadar aylık %1.95 faiz oranı üzerinden işleyecek faiz talebinde bulunulmuştur.
Borçlunun, uygulanması gereken faiz oranının %9 faiz olması gerektiğini belirterek işlemiş faize ve oranlarına itirazı üzerine, mahkemece, 3095 sayılı Yasa'nın 1. maddesi kapsamında yasal faiz oranları üzerinden inceleme yapan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur.
Bilirkişi raporunda ise, takip tarihinin 16.06.2010 olmasına rağmen
olarak gösterildiği ve bu hatalı değerlendirmeye göre faiz hesabı yapıldığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, kamulaştırma bedelinin artırılması ilamlarında olduğu gibi, kamulaştırması elatma ilamlarında da ilamın kesinleştiği tarihe kadar geçen dönem için ilam uyarınca yasal faiz, kesinleşme tarihinden sonraki dönem için ise, 17.10.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4709 sayılı Kanun'la değişik Anayasa'nın 46/son maddesi hükmü uyarınca, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerekir. O halde mahkemece, takip dayanağı ilamın kesinleşip kesinleşmediği İzmir Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesinden araştırılarak yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle bu aşamada yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Sonuç: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nın 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 15.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.