Mesajı Okuyun
Old 13-03-2007, 20:35   #24
mutlakadalet

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan SNOW
Görüldüğü üzere sorunuz bir hukuki olayın pratik çözümü üzerine kurulu Neresini felsefi tartışacağız?

Not: Altı çizili kısım, tarafımca yapılmıştır.

“Ağustos Böceği ile Karınca” hikâyesine baktığımızda özünde iki temel hak çerçevesinde geçtiğini görürüz: Birincisi, yaşam hakkıdır ve ağustos böceğinin yaşam hakkı tehlikededir. İkincisi de mülkiyet hakkıdır ve karınca, yaz boyunca elde ettiği ürünler üzerinde bu hakka sahiptir.
Bu hakların mahiyetini belirleyip, aralarında seçim yapabilmek ise, felsefi bir çalışmanın ürünü olacaktır. Burada, bu hakların etraflıca incelenmesi mümkün olmadığından, yalnızca ana noktalara temas etmek istiyorum:

Mülkiyet Hakkı Temel Hak Mıdır?

Felsefi bir tartışmayı gerektiren bu soruna ilişkin olarak yapacağım açıklamalar, John Rawls'un, “The Basic Liberties and their Priority” adlı eserinden alınmıştır:

"Kişinin temel özgürlükleri arasında, kişisel mülkiyet edinme ve bunu dilediği gibi kullanma hakkı karşımıza çıkar. Bu özgürlüğün rolü, kişisel bağımsızlık ve “öz-saygının” anlamını ortaya çıkaracak yeterli maddi temeli sağlamaktır. Bu anlamda mülkiyet hakkı temel haktır. Bunun yanında temel özgürlük olarak kabul edilen daha geniş iki mülkiyet hakkı anlayışı daha vardır; ancak bunlar kaçınılması gereken anlayışlardır. Bunlardan biri, bu hakkın kapsamını, mal edinme, miras, üretim araçlarına ve doğal kaynaklara sahip olma haklarını da içerecek şekilde genişletir. Diğer anlayışta ise, mülkiyet hakkı, (toplumsal olarak edinilmesi gereken) üretim araçlarının ve doğal kaynakların denetimine katılma hakkını da kapsar. Bu daha geniş anlayışlar, ahlaki yetilerin gerçekleştirilip geliştirilmesinde gerekli görülemeyecekleri için burada kullanılmamıştır.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; eğer mülkiyet hakkı; kişinin kendini gerçekleştirmesinin, insan olarak sahip olduğu hakları kullanabilmesinin bir şartı olarak yer alıyorsa o zaman temel haktır. Bu kapsam dışındaki bir mülkiyet hakkını temel hak kategorisine dâhil etmek ise sakıncalı sonuçlar doğurabilecektir.

Yaşam Hakkı Mı, Mülkiyet Hakkı Mı?


Farklı temel özgürlükler kaçınılmaz olarak birbirleriyle çatışma içine gireceklerinden, bu özgürlükleri tanımlayan kurumsal kuralların, bu özgürlüklerin tutarlı bir sistem oluşturacağı şekilde düzenlenmesi gerekir.

Özgürlüğün önceliği, pratikte, bir temel özgürlüğün (asla kamu yararı ve mükemmeliyetçi değerler adına değil) ancak bir diğerini (ya da diğerlerini) korumak adına kısıtlanabileceği gerçeğini içerir. Temel özgürlükler, kendi içlerinde çatışmaya girdiğinde kısıtlandıkları için, içlerinden hiçbiri mutlak değildir ve sistem son haliyle bir kez belirlendi mi, tüm temel özgürlüklerin eşit muamele görmesi talep edilemez. Talep edilebilecek olan, bu özgürlükler tutarlı bir sistem kurmak için ne şekilde düzenlenirse düzenlensin, bu sistemin tüm yurttaşlar için eşit biçimde güvence altına alınmasıdır.
Temel özgürlük olmayan özgürlüklerin, adalete uygun bir biçimde belirlenmesi kaydıyla, temel özgürlüklerin en temel olanlarla sınırlandırılması gerekmektedir. Yani somut bir durumda yaşam hakkı ile mülkiyet hakkının çatışması durumunda; insanoğlunun varlığının ve fiziki devamlılığının ilk koşulu olan yaşam hakkına öncelik tanımak, diğer bütün hakların kullanılabilmesi için vazgeçilmezdir.

“Ağustos Böceği ile Karınca” hikâyesine baktığımızda karınca, mülkiyet hakkına dayanarak, ağustos böceğini açlığa, buna binaen de yaşam hakkının son bulmasına sürüklemektedir. Olayda; karıncanın mülkiyet hakkıyla, ağustos böceğinin yaşam hakkı çatıştığından ve yaşam hakkı da diğer bütün hakların kullanılabilmesi için vazgeçilmez olduğundan ağustos böceğinin yaşam hakkını karıncanın mülkiyet hakkından öncelikli tutmamız gerekecektir.

Sayın SNOW, yukarıda yaptığım açıklamalar, söz konusu öykünün yalnızca haklar bakımından irdelenmesidir. Yaşam hakkı ile mülkiyet hakkı arasındaki öncelik problemi, hukuk felsefesinin de tartışma alanı içerisindedir. Bu öyküde yer alan ve hukuk felsefesini ilgilendiren sorunların çözümlerini, felsefeye ihtiyaç duymadan bünyenizde barındırabilirsiniz. Bu konunun, hukuk felsefesinin alanına girmediğini de savunabilirsiniz. Bununla birlikte, kanımca, söz konusu hikayeyi irdelediğim açılar, hukuk felsefesinin de ilgi alanındadır.

(Yukarıda yaptığım açıklamalar, söz konusu öykünün haklar bakımından incelenmesidir. Eğer ki; yatığım açıklamalar sizi tatmin etmedi ise, Aristoteles'in adalet anlayışı (dağıtıcı ve denkleştirici) ve karşılıklılık sorunu bakımından da inceleme yapabilirim.)

Saygılarımla.