Mesajı Okuyun
Old 09-02-2012, 15:40   #16
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan Ek olarak...:)

Yukarıda açıklamaya çalıştığım üzere; konu aslında temyizden feragate rağmen temyizen inceleme değil. Çünkü yargıtay, feragatle ortadan kalkmış bir davayı temyizen incelemesinin zaten mümkün olmadığını söylüyor ve temyiz sebeplerinden mütevellit bir inceleme de yapmıyor. Konu, hukuk dünyasına doğmuş olan "davadan feragat"i ne yapacağımız... Yargıtay'ın derdi işbu feragati tabir-i caizse tevsik etmeye çalışmak yönünde...

Geçmişe doğru biraz araştırma yaptım:

Yargıtay, eski kararlarında, hüküm verildikten sonra davadan feragat edilmesi halinde, mahkemenin yeni duruşma açmadan dosya üzerinden feragat nedeniyle davanın reddine karar vermesi gereğine değinmiş:

Yargıtay 2 HD, 7.2.1974 T., 623/714 E-K: "Boşanmaya karar verilmiş, hüküm henüz kesinleşmeden (temyiz edilmeden) davacı davasından vazgeçmiş, bu durum karşı tarafa tebliğ olunmuş
(*) ve evrak üzerinde inceleme yapılarak boşanma kararı kaldırılıp dava reddedilmiş, hükmü davalı temyiz etmiştir. Davadan vazgeçme, kesin bir hükmün sonuçlarını doğurup davalının kabulüne de bağlı değildir (HUMK m.95). Feragat konusundaki irade beyanı, karşı tarafa ulaştığı anda hukuki sonuç doğuracağından(*)hakimin görevi durumu tespit etmektir. Bu itibarla duruşma yapılması zorunluluğu yoktur. Duruşma dışında vaki feragat üzerine mahkemece yapılacak iş evrak üzerinde inceleme yapılarak boşanma ile ilgili hükmü ortadan kaldırmak ve davanın reddine karar vermekten ibarettir. Mahkemenin takip ettiği usul de az önce açıklanan şekilde olduğundan bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir."
(*) 1981 değişikliği öncesi feragatin, karşı tarafa ulaşmakla hukuki sonuç doğuracağına ilişkin düzenleme varmış... Değişiklik sonrası ve 6100 S.K. dönemindeki düzenlemede feragatin, hukuki sonuç doğurabilmesi için karşı tarafa ulaşması gerekmiyor.

Ayrıca Prof. Dr. Baki Kuru'nun (1086 S.K. dönemindeki) kitabında da şöyle bir açıklama var: "Hüküm verildikten sonra ve fakat kesinleşmeden evvel, davacı davasından vazgeçer (feragat eder) veya karşı taraf davayı kabul ederse dosyanın henüz Yargıtaya sevk edilmemiş olması halinde hükmü veren mahkeme, dosya gönderilmiş ise Yargıtay, duruma göre yeni bir hüküm verir. (Tasarı-II m.106, VII. s.117)". HMK'da aslında bu konuya dair bir düzenleme yapılabilirdi (Böylece, somut olaydaki feragat havada kalmasın diye ne yapsak da neticeye bağlasak diye düşünmezdik).

Şöyle bir örnek düşünün: davacı, 100.000 TL lik alacak davası ikame ediyor ve neticede 60.000 TL kabul, 40.000 TL red çıkıyor. Davacı, kararı temyiz ediyor; davalı da "katılma yoluyla" temyiz ediyor (hukuk vicdanı rahatsızlığı boyutunu artırmak için ). Sonra davacı, davadan feragat ediyor; hukuki sonucu: 100.000 TL alacağım yok/hakkın özünden vazgeçiyorum demek. Bu aşamada davacı, yargıtaya gidip temyizden de feragat dilekçesi veriyor, yeni düzenlemelere göre bu durumda katılma yoluyla temyiz edenin de temyizi geçersiz addediliyor (HUMK m.426/H, HMK m.348-366). Yargıtay temyizden feragat sebebiyle dosyayı geri göndermeli dersek ve mahkeme de artık dosya hakkında karar veremeyeceğine göre sonuç: davacıya, davadan feragatine rağmen 60.000 TL alacağını icraya koyma/tahsil imkanı veriyorsunuz.

Asıl sorunun, davadan feragatin, mahkemece/yargıtayca/hukuk dünyasında neticeye bağlanması ve bunun yapılması şekliyle ilgili olduğu; bu feragatin hukuk dünyasında doğumu sonrası onun bir şekilde hukuka aykırı olarak yok edilmesi neticesini doğuracak yolların da hakkaniyete, feragatin hangi hallerde iptal edilebileceğine dair düzenlemeye ve hukuk mantığına/vicdanına aykırı olacağı kanaatindeyim...

Saygılar...