Mesajı Okuyun
Old 07-02-2012, 18:23   #1
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan Temyizden feragat halinde Yargıtay dosyayı inceleyebilir mi?

Değerli meslektaşlarım,

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?p=537376 adresindeki soru ve verilen yanıtlar bir tartışma doğurdu. Tartışmanın Usul Hukuku ile ilgili olması nedeniyle burada yapılmasının uygun olacağını düşündüm.

Tartışma konusu şu:
1- Davanın kabulüne karar verilmiş.
2- Taraflar kararı temyiz etmişler.
3- Daha sonra davacı yerel mahkemeye verdiği dilekçe ile davadan feragat etmiş.
4- Dosya Yargıtay'a gönderildikten sonra her iki taraf da temyizden feragat etmişler.

Bu durumda Yargıtay, temyizden feragate rağmen dosyayı inceleyebilir mi?


Ben, inceleyemeyeceğini düşünüyorum. Bu düşüncemin temelinde "Temyiz bir davadır" saptaması var. Temyiz bir dava ise, hele de temyiz davasının konusu yerel mahkemenin kararı ise, temyizden (temyiz davasından) feragat halinde Yargıtay'ın dosyayı incelememesi, temyizden feragat nedeni ile temyiz dilekçesini reddetmesi gerekir.

Bir başka deyişle:
Temyiz incelemesinin yapılabilmesi için;
1- Yerel mahkemece bir karar verilmiş olmalı,
2- Taraflardan en az biri kararı temyiz etmelidir.
Bu iki şartın her ikisi de var ise Yargıtay dosyayı inceleyebilir. Yargıtay, henüz yerel mahkeme karar vermeden, tarafların temyiz incelemesi olsa bile inceleme yapamayacağı gibi; taraflardan en az birinin temyiz talebi olmadan da dosyayı inceleyip bir karar veremez. Temyizden feragat, yukarıdaki 2. şartın yokluğu anlamına gelir. Temyiz talebi yok ise ya da sonradan bundan feragat edilmiş ise Yargıtay'ın dosyayı inceleyip bir karar vermesi yasaya (HUMK 72, HMK 24) aykırıdır.


Oysa Yargıtay'ın bu konudaki tutumu, benim düşüncemden farklı ve kendi içinde çelişkilidir.

Bir kararı inceleyelim:

Alıntı:
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
Esas: 2003/10286
Karar: 2003/11464
Tarihi : 17.09.2003

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Mahkemece, tarafların boşanmalarına karar verilmiş, kararı davacı süresi içinde temyiz etmiştir. Davacı temyizinde "..karardan sonra karar kendilerine tebliğ edilmeden eşiyle barıştıklarını evlilik birliğini devam ettirdiklerini, aralarında bir sorun kalmadığını, barışıp biraraya gelmiş olmaları nedeniyle boşanmalarına ilişkin verilen kararın bozulmasını.." talep etmiştir. Görüldüğü gibi, temyiz dilekçesi davadan feragat niteliğindedir. Davadan feragat kesin hükmün bütün sonuçlarını hasıl eder. (HUMK.m.95/1)

Davacı, dosya Yargıtay'da iken gönderdiği 2.9.2003 tarihli dilekçesi ile "..temyizden feragat" etmiştir. Davadan feragat, temyiz dilekçesiyle kullanıldığına göre, davadan feragatten rücu sonucunu doğuracak şekilde temyizden feragat edilemez. Zira, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 95/1. maddesi gereğince davadan feragatle, ortada artık bir dava kalmamıştır. Mevcudiyeti kalmayan bir davanın temyiz davası ile Yargıtay'a taşınması da söz konusu olamaz. Bu bakımdan, davacının 2.9.2003 tarihli temyizden feragati hükümsüzdür.

KARAR : Davadan feragat sebebiyle karar verilmek üzere hükmün BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 17.09.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

(Yukarıdaki karar THS Şerhi'ne Av.Nevra Öksüz tarafından eklenmiştir. http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=13029)

Görüldüğü gibi Yargıtay, temyizin bir dava olduğunu, hem de yerel mahkeme kararının doğruluğu/yanlışlığı konusunda bir dava olduğunu, Yargıtay'ın tarafların temyiz talebi ile bağlı bulunduğunu hiç dikkate almadan, temyizden feragate rağmen bir karar vermiştir. Oysa temyiz dilekçesinin reddi ile yetinilmeliydi.

Aşağıdaki kararda muhalefet şerhine dikkat çekmek istiyorum:

Alıntı:
T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
1998/8155 E.
1998/9728 K.
23.9.1998

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm manevi tazminat ve şahsi münasebet yönlerinden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Davadan feragat kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Kamu düzeniyle ilgili olduğundan yargılamanın her aşamasında kendiliğinden nazara alınır(HUMK. md. 95, 439/son).

Davacı vekili 12.02.1998 tarihli oturumda davadan feragat etmiş, davalının feragatı kabul etmediğini belirtmesi üzerine mahkemece yargılamaya devam olunarak boşanmaya karar verilmiştir. Davalı hükmü manevi tazminat ve
şahsi ilişki yönlerinden temyiz etmiştir. Kişisel ilişki boşanma hükmünün fer’i niteliğinde olup (M.K. 148), böylece boşanma konusu da temyiz kapsamındadır. Ayrı bir isteğe tabi olmayan konuları bölmek mümkün olmaz.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 439/2. maddesi hükmü gereği Yargıtay iki tarafın iddia ve müdafaları ile bağlı olmayıp, kanunun açık maddesine aykırı hükmü temyiz eden tarafında açıklamadığı sebeplerlede bozmak zorundadır. Hele bu ayrılık kamu düzenine açık bir aykırılık ise Yargıtay bunu öncelikle dikkate almalıdır.

Feragat halinde mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir. Burada mahkemenin yapacağı iş bu durumu tesbit etmekten ibarettir. Feragat beyanının açıklanmasından itibaren “dava“ tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkar. Bu yön kamu düzenine ilişkin olduğundan resen dikkate alınır. Nitekim Hukuk Genel Kurulu 15.03.1972 tarihli ve 277/176 kararında; hak düşürücü süre geçtikten sonra açılıp mahkemece bu durum dikkate alınmadan esas hakkında
karar verilip, Yargıtay’ca başka yönden bozulup, bu bozma kararına uyulması olayında "aleyhe bozma yasağının uygulanamıyacağına, hak düşürüçü sürenin geçmiş bulunması nedeniyle dava hakkının ortadan kalktığına, bu yön kamu
düzenine ilişkin olduğundan herzaman resen gözönünde tutulacağına" karar vermiştir.

SONUÇ: Boşanmaya ve fer’ilerine ilişkin hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma kapsamına göre davalının diğer temyiz istemlerinin incelenmesine yer olmadığına temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine oyçokluğuyla karar verildi. 23.09.1998

MUHALEFET ŞERHİ

Yargıtay tarafların bildirdiği temyiz sebepleri ile bağlı değilse de (HUMK. md. 439/2) tarafların temyiz talebi ile bağlıdır. Kısmi temyiz halinde Yargıtay hükmün temyiz edilmeyen ve bu nedenle kesinleşen bölümü hakkında temyiz incelemesi yapamaz. Hükmün temyiz edilmeyen bölümünü bozamaz. Usulün 439/2. maddesi yalnızca temyiz edilen bölüm hakkında uygulanır. Yargıtay hükmün temyiz edilmeyen bölümünü bozamıyacağı gibi mahalli mahkemede hükmün temyiz edilmeyen bölümü hakkında yeni bir karar veremez (B.Kuru 1991 baskı 4.Cilt Sh. 3355).

Çoğunluk kararında sözü edilen Hukuk Genel Kurulunun 15.03.1972 gün ve 1972/2-277-176 sayılı kararı, davacıların işin esasına yönelik temyizi üzerine
incelenmiştir. İşin tamamı genel kurulun önüne gelmiştir. Yargıtay kendisini temyiz sebepleri ile bağlı saymamış, hak düşürücü sürenin geçmiş bulunması sebebiyle de dava hakkının kalmadığını vurgulamıştır. Sözü edilen kararın
emsal olduğu düşüncesi de yerinde değildir.

Hükmün yalnızca manevi tazminat ile kişisel ilişkiye ait bölümü temyiz edilmiştir. Kadın aleyhine oluşturulan (Boşanma) kısmı taraflarca temyiz sebebi yapılmamıştır. Yanlışta olsa boşanmaya ait karar Yargıtay’ın önüne
getirilmediğine göre kesinleşmiştir. Temyiz sebeplerine karşın inceleme yapılmalıdır. Açıklanan sebeple de değerli çoğunluğun bozma kararlarına iştirak edilmemiştir.

Üye


Görüldüğü gibi muhalif üye yasayı doğru değerlendirmekte ve "talep olmadan karar verilemeyeceğini" vurgulamaktadır.

Tartışmamız siz değerli üyelerin katkılarıyla zenginleşecektir, katılımınızı bekliyoruz.