Mesajı Okuyun
Old 09-07-2010, 11:23   #34
Doc.Dr.Şükran ŞIPKA

 
Varsayılan

Hukuk Genel Kurulu Kararının Tarafımdan Değerlendirilmesi:

Kişisel kanaatime göre, HGK. Kararı doğru olup, 8. HD.’nin daha önce verdiği 29.03.2010 tarih ve ESAS NO :2010/948 ; KARAR NO :2010/1424 sayılı kararı ile de tutarlıdır.
Buna karşılık her iki kararda da B.K. 125. maddeye atıfla, 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiği şeklindeki yorumdan iki sonuç çıkmaktadır:
1- Eşler arasında “mal ayrılığı” rejimi esnasında ortaya çıkan katkı payı alacaklarının temeli, borçlar hukukudur. Bu nedenle (BK.m. 132/f.1,b.3 hükmü de dikkate alınarak), alacak davası evliliğin sona erdiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bu halde dava tarihi esas alınarak katkı yapılan malın değeri belirlenecek ve bu durumda dava tarihinden itibaren faiz işleyecektir.
2- Bu katkı payı alacaklarının temeli, borçlar hukuku olarak kabul edildiğine ve MK.m.227 dışında tutulduğuna göre, kanaatimce görevli mahkeme de, aile mahkemesi değil, genel mahkemeler olması gerekir. Zira, evlilik birliği sona erdikten itibaren 10 yıl içinde açılabilecek olan bu tür davalarda, dava temelini bir yandan borçlar hukuku ilişkisi olarak kabul edip, diğer yandan halen eşleri evli saymak, ispat kurallarını buna göre değerlendirmek, bana göre hukuk mantığına aykırıdır. Ancak Yargıtay uygulaması benim görüşümün aksi olup, bu tür davalarda da (MK.m.227 kapsamında kabul edilerek) Aile Mahkemesinin görevli olduğu yönündedir.

ELEŞTİRİ: Kişisel kanaatim, eşler 2002 sonrasında edinilmiş mallara katılma rejimi içinde olduklarından, 1 Ocak 2002 öncesi edinilen mallar açısından uygulamanın böyle ikili bir ayırım yapmaması gerekir. Zira yeni yasal mal rejimi içinde eşlerin edinilmiş ve kişisel malları ayırımı dikkate alınmış ve bu mallardan yapılan katkılar, MK.m.227 ve 230. hükümleri ile düzenlenmiştir. Özellikle 227. maddede eşlerin hangi malından hangi malına katkı yapıldığı belirtilmemiş, sadece genel olarak ..”diğerine ait bir mala..” katkıdan bahsedilmiştir. Edinilmiş mal rejimi tasfiyesi içinde eşlerin hiçbir edinilmiş malı bulunmasa dahi, tasfiye talep edilebilir ve bu tasfiye içinde 227. maddedeki talepler ileri sürülebilir.
Bir eşin kişisel malından diğer eşin kişisel malına katkı, bu madde kapsamında talep edilebilir. MK.m.220 gereği, mal rejimi başlangıcından önce sahip olunan mallar “kişisel mal” sayıldığına göre, demek ki, MK.m.227, 1 Ocak 2002 öncesi kişisel malları da kapsamaktadır.
Bu yorum kabul edildiğinde, ancak o zaman bu tür katkı payı davalarında aile mahkemesi görevli sayılır.

Yasal mal rejimi tasfiyesi içinde katılma alacağı ve katkı payı taleplerinin tek bir zamanaşımına bağlı olması gerekir. Bu husus malların değerlendirilmesi anı için de önemlidir. Ayrıca farklı zaman dilimlerinde birbirinin malvarlığına katkı yapmış olan eşler arasında da eşitsizlik yaratacaktır.
Bu nedenle Yargıtay'ın katkı payı davalarını MK.m.227'den ayrı olarak yorumlayıp, 10 yıllık zanaşımı uygulaması, buna karşılık MK.m.227'ye dahil olan Değe Artış Payı talepleri ile, KATILMA ALACAĞI taleplerini, MK.m.178'i kıyasen uygulayarak, 1 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutması, mal rejimleri kurallarına aykırı olduğu kanaatindeyim.
Bu hususta acilen bir yasa değişikliği yapılarak, mal rejiminden doğacak her tür alacak haklarının tek bir zamanaşımı süresine bağlanması, hukuk güvenliği gereğidir.
Saygılarımla.